Geçtiğimiz günlerde gazetelerde şöyle bir haber okudum;
“Çiftlik Bank soyguncusu Mehmet Aydın, Dubai’de krallar gibi yaşıyor. Geceliği 20 bin liralık otelde yatıp kalkıyor” yazıyordu.
Peki kimdir bu “tosun” lakaplı Mehmet Aydın?
Nasıl bir dolandırıcılık suçu işlemiş ve dolandırdıklarını nasıl dolandırmıştır?
İşin en ilginç ve düşündürücü yanı ise; dolandırıcılığı ortaya çıkıp, yakalandıktan sonra yurtdışına nasıl kaçabilmiştir?
Buna benzer soruları ardıardına sıralayabilirsiniz…
‘ÇiftlikBank’ kurucusu ve sahibi Mehmet Aydın 27 yaşında..
Asıl işi ‘arıcılık’ olan Mehmet Aydın’ın nereden aklına geldiyse bir gün birden bire aklına “ÇiftlikBank” adında bir banka kurup, hayvan alımsatımı üzerine bir proje geliyor.”
Kısacası çok kolay yoldan “köşeyi döneceği” dönmek için bir soygun tezgahı ve avlayabildiği kadar avlayabileceklerine bir tuzak kuruyor…
Bursa İnegöl’de 250 büyükbaş hayvan kapasiteli çiftlik tanzimi ile “Ya bismillah” diyerek başlıyor tuzağa düşecek avlarını beklemeye!
Sözü uzatmayalım 45 ay içinde ve SPK raporuna göre ÇiftlikBank tuzağına tamıtamına;
77 bin 843 kişi tuzağa düşüyor…
511 milyon lira gibi bir para elde ediliyor.
Ve bu karlı yatırım kısa süre içinde olumlu sonuç verince Çiftlik Bank patronu hızını alamayıp, bir çiftlikte Kıbrıs’ta açıyor…
Ancaaaaakkk!
Verilen vaatlerin birçoğu havada asılı kalınca; mağdurlar geçte olsa uyanıyorlar ve durumu adli mercilere bildiriyorlar…
Sonuçta sizlerinde bildiği gibi 27 yaşındaki akıllı çocuk!
Yani kocaman bir ÇiftlikBankın sahibi olan tosuncuk!
Yakayı ele veriyor…
Ama nasıl oluyorsaoluyor; ÇiftlikBankın sahibi akıllı çocuk bir gün ortadan kayboluyor…
Ve aylar sonrası Dubai denilen turistik bir yerde ortaya çıkıyor.
O eğlence senin, bu eğlence benim; gecesini gündüze katıyor!
Beş yıldızlı otellerde yatıpkalkıyor!
Her gece için 20 bin lira otel parası ödedi söyleniyor…
Hatta Brezilyalı esmentenli kızlarla ‘samba’ yaptığı ve ziyafet sofralarında 3040 bin lira hesap ödediği gazetele yansıyor…
Vesaire, vesaire…
İşini bilene, gemisini yüzdürene “helal olsun” demeyeceksin de; ne diyeceksin!…
Onun için bende “Helal olsun sana be tosuncu” diyorum!
Bu devirde hala ‘kandırılabilecek’ insan var ki; kandırmışsın!
Cüzdanını ve kasalarını ‘kandırılanlar’ sayesinde doldurmuşsun!
Ve daha sonra da kimsecikler duymadan ‘kapağı’ Dubai denilen turistik bir cennete atmışsın!
Bu saatten sonra “helal olsun sana be” demekten başka ne diyebilirim!
Veya “Gemisini yüzdürene kaptan derler” bizim buralarda!
Hatta bizim buralarda (yöre benzetmesiyle) “Elin hızanı akıllı oluyor” diye birde kıyaslama yaparlar kendi çocuklarıyla…
Sözün kısası “her şey yapanın yanına kar kaldığı” için bu Dubai’ye kaçan ‘soyguncu’ ülkemizde bir ilk değil ki…
Daha bu ‘tosuncuk’ gibi ülke içinde soyup’ta daha sonra ülke dışına kaçan onlarca ‘soyguncumuz’ ve ‘kaptıkaçtılarımız’ var!
Örneğin (aklıma gelenleri) sıralayacak olursam;
Cem Uzangiller var..
Şişli Belediye Başkanı; Gülay Atığ var…
Kombasan soyguncuları var…
Yimpaşçı soyguncuları var…
Deniz Feneri kapkaçtıcıları var!
Kılıfına uydurup, banka kasalarının içini boşaltanlar var!
İnanç sömürücülüğü yapıp, büyük sermayeye dönüştürenler var!
Varoğlu var…
Bir zamanlar çılgınca alkışlayıp, kahraman saydığımız bu insanlar; “elinikolunu sallayarak” yurt dışına çıkıp; yurt dışında yaşıyorlar!
Ve şimdi hepsi dış ülkelerde soydukları servetin tadını çıkartarak yaşıyorlar!
Aaaaahh, aahh!
Ne demeli bilmem ki!
Hani bizim bu yörede yine çok söylenen bir söz vardır;
“Ne deyimde ağlayayım İmam’cığım!”
Şimdi bende bu sözden hareketle bütün bu olup bitenler karşısında ağlayayım mı, güleyim mi bilemiyorum ki birader!
Durun en iyisi sohbetimizi daha anlamlı olsun diye, ünlü ozanımız Aşık Mahsuni Şerif’in şu türkü sözleriyle bitirelim;
“Pazarbaşı bu ne pazar gardaşım
Hesap kitap yoktur soyan soyana
Gözler yaşlı yaşlı cepler kuraklık
Sorgu sual yoktur kıyan kıyana”