KİMİ GENÇLER ÜRETMEK İSTİYOR KİMİLERİ ÖZENTİ İÇİNDE YAŞIYOR

KİMİ GENÇLER ÜRETMEK İSTİYOR KİMİLERİ ÖZENTİ İÇİNDE YAŞIYOR

Sevgili dostlar,
Değerli canlar,
Geçtiğimiz günlerde mahalli gazetelerimizde şöyle bir haber vardı;
“İstanbul’dan köyüne dönen Alucralı genç, Romanov türü koyun yetiştiriciliği yapıyor.”
Şimdiye kadar gazetelerde buna benzer pek haberleri görmeye pek alışık olmadığımızdan olmuş olacak ki; inanın bana haberi okuyunca biraz şaşkınlık geçirdikten sonra, üzerinde düşünmeye başladım…
Hatta -kendi işime sevindiğim gibi- sevindim de diyebilirim…
Tamda şu sıralar devlet kendi resmi istatistiklerinde işsizliğin en üst seviyelere tırmandığını, yüzde/ 12’lere çıktığını kendi ağzıyla, resmi kayıtlarıyla itiraf ediyorsa; nasıl sevinmem birader…
Her neyse…
Eskiden bizim dönemin eğitimcileri,
Üretimden yana olan yurtseveri ve devrimcileri,
Velhasıl/kerim üretimden yana olan tüm gençlerinin ortak sloganı;
“Eğitim, üretim içindir” biçimindeydi…
Ki, Alucra Harun Karadeniz, bu sloganın kitabını yazmıştı…
Harun Karadeniz’in “Eğitimim-Üretim İçindir” kitabını herhalde, hemşehrisi Hüseyin Urgaç’da okumuş olacak veya etkilenmiş olacak ki; İstanbul’dan-Alucra’ya dönerek üretimin içinde yer almak istemiş…
Evet,
Bundan önce İstanbul’da yaşamını sürdüren Hüseyin Urgaç isimli genç, şimdi Alucra-Akçiçek köyüne dönerek, şimdi koyun üreticiliği yapıyor…
Hemde bu zamana kadar bu yörelerde olmayan ‘Romanov’ türü soğuk iklime dayanıklı bir koyun üreticiliği yapıyor…
Üstelik bu cinsi yılda ikiz ve üçüz olarak kuzu doğuruyormuş…
Soğuk iklimden olduğundandır mıdır bilinmez; etinin de diğer koyunlara göre daha lezzetli olduğu iddia ediliyor…
Bu da demek oluyor ki; Alucra’nın meşhur ‘oğlak kebabının’ yanına şimdi de ‘lezzetli koyun kebabı’ ekleneceği şimdiden belli oluyor…
Şimdi bu genç ‘girişimci genci’ yürekten kutladıktan sonra bu konuyu -izin verirseniz- üretim dışında kalan gençlerimizin özenti kültürünün içinde bataklığa nasıl sürüklendiğini ve yaşama ait sorumluluklardan nasıl uzaklaştığına değinmek istiyorum…
Sizlerde çok iyi biliyorsunuz ki; bugün ülke nüfusumuzun yüzde/ doksanı irili-ufaklı şehirlerde yaşıyor…
Sanayi kentlerinde serseri mayın gibi; işsiz-aşsız, avare avare dolaşıyor!
Kısacası, hangi okulu bitirirse bitirsin; elinde hangi üniversitenin diploması olursa olsan; bütün kapılar yüzüne kapanıyor…
Eh, durum böyle olunca da; bazı gençlerimiz can sıkıntısından mıdır, nedendir bilinmez evinde köpek besliyor!
Sokaklarda sabahtan-akşama kadar köpek gezdiriyor…
Yani “köyden indim şehre-şaşırdım birdenbire” sözünü haklı çıkarmak istercesine büyük bir paradoks yaşıyor!
Bugün ‘köpek besleyenler’ arasında bir anket çalışması yapılsın.
İnanın bana ‘sokakta köpek gezdirenlerin’ yüzde-doksanının dar gelirli veya orta gelirli aile çocukları olduğunu göreceksiniz…
Hatta ben şimdi desem ki; kuzuyu gördü mü “Aayy!” diye çığlıkatan genç kızlar, sokakta dolaşan veya dolaştırılan bir azılı köpeği görünce sevmeye, okşamaya kalkışıyorlar desem…
Belki de birçoğunuz;
“Yok artık, o kadar da değil” diye itiraz edecektir…
Ama kim ne derse desin; benim bu konuda tespitlerim var; ve de verdiğim örnek gerçektir…
Tekrar konuya dönüp ve özetleyerek sonlandıracak olursak;
Bir kez daha Alucralı genç girişimci Hüseyin Urgaç’ı bu girişimci davranışından dolayı kutluyor ve diğer gençlere örnek olmasını temenni ediyorum…
Ve her şeyden önce…
Her şeyden önce…
En önemlisi, her şeyden önce; başta merkezi hükümet birimleri başta olmak üzere, yerel yönetimlerin ve sivil örgütlerinde bu tür projelere destek vermesini temenni ediyorum…
Başka ne diyebilirim ki…
Son söz:
Üretimin içinde duralım…
Bu tür üretim projeleriyle gençlerimizi sokaklardan kurtaralım.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?