“KİTAP OKU” CEZASI

“KİTAP OKU” CEZASI

Aklın ve mantığın almadığı kararla, ‘kitap oku cezası’ verilen Uğur Dündar’ın almış olduğu 5 ay 25 günlük ceza, haftada en az 2 saat kitap okuma koşuluyla uygulanmaya konulmuş.
Okumanın ceza olarak, mahkeme kararı ile tescil edildiği tek ülke Türkiye olsa gerek.
Bu durum, yıllar önce Denizli’de yaşanan olayı anımsattı.
Kişi, eşine şiddet uygulamaktan günde üç saat kitap okuma cezası alır.
Dördüncü günün sonunda savcıya koşan şahıs, ‘…bu ceza çok ağır. Kalan günlerimi ceza evinde geçirmek istiyorum. …’der.
Okumaya direnen ülkemizde, kitap okuma ‘ceza’ olarak görülmekte.
Üstelik bu ceza, onlarca kitap yazan, günde en az üç-dört saat kitap okuduğunu ifade eden Uğur Dündar’a verilmekte.
82 milyona varan nüfusumuzun en büyük avantajı genç bir nüfusa sahip olması.
İlkokuldan üniversiteye değin sadece 22 milyon öğrenci okula devam etmekte.
En az 60 milyon kişi kitap, dergi, gazete okuyabilecek yaşta.
Böyle devasa bir ülke kitap okumada, 170 ülke arasında 95’inci sırada.
Afrika ülkeleri ile aynı yerlerde, hatta daha gerilerdeyiz.
Yapılan araştırmalarda öğretmen, öğrenci, gençler ve vatandaşların yüzde 50’sinin nadiren kitap okuduğu, 35’inin ise hiç okumadığı ortaya çıkmakta.
Yine halkın yüzde 52’si hiç kitap/ dergi okumamış, 85’i gününün 6 saatini TV, 4 saatini internet ve sanal ortamda geçirmekte, yılda sadece 6 saatini okumaya ayırmakta.
Kütüphanelere gidenlerin oranı, öğrenciler dâhil yüzde bir.
Daha da ötesi, artan nüfusa karşılık, kitap okuyanların oranının sürekli azalması.
Bir Japon yılda 27 kitap, AB ülkelerinde 20 kitap okunurken, ülkemizde 6 kişi yılda bir kitap okumakta.
Okunması gereken sadece kitaplarla sınırlı değil.
Bırakınız kitabı, nüfusumuza göre gazete okuma oranı da çok alt düzeylerde.
Günlük gazete ve dergi tirajı 3 milyon dolayında.
Adına gazete konulan, tamamen asparagas, doğru olmayan, palavra haberlerle donanmış, yarısı at yarışı ve magazinden oluşan spor gazetelerinin günlük satışı 700 binin üzerinde.
Okuyucuların çoğunluğu spor ve magazin sayfalarına bakmakta.
2018 yılı verilerine göre 48 milyon kişilik kitlenin yüzde 87’si düzenli olarak her gün internete girmekte, online ve sosyal medyada 7 saatini geçirmekte.
Okumamaya gerekçe ise çok basit.
Kitap ve gazete fiyatları çok pahalı imiş!!! Sadece kaçış ve sığınma.
En öncelikli gereksiniminin ilk sırasına akıllı telefon konulmakta.
N. Hikmet, O. Rifat, N. Cumali, S.Ali, Z. Uşaklıgil,Y. Kemal, Ö. Seyfettin, Fakir Baykurt, S. Faik….,, Dostoyevski, M.Gorki, Balzac, Tolstoy, V.Hugo, A. Puşkin…..gibi daha yüzlerce dünyaca ünlü roman ve şairler kim diye sorulduğunda adını bilen, yapıtlarını okuyanların çok az sayıda olduğu görülmekte.
Hatta, 15-40 yaşları arasındaki çoğunluğu ‘..hangi takımda oynamakta, bu şahısların adını hiç duymadım…’ diyeceklerdir.
Kitap okumuyoruz ancak, TV izleme, telefon yenileme, internet kullanımı, en fazla süreli konuşma, sigara içme de Avrupa’da birinci sıradayız. Yetmez mi?
Durum böyle olunca eleştirmeyen, sorgulamayan, neden-sonuç bağlantısı kuramayan, yorumlamadan yoksun, aklını kiraya veren, tebaa/ümmet olanlarla nereye kadar?
Sonuçta, dünyanın en iyi coğrafyasında yer alan ülkemizde üretimden kaçan, beceriden yoksun, bedava yaşamanın yollarını arayan insanların çoğunlukta bulunduğu toplum yaratıldı.
Kitap okumanın ceza olarak görüldüğünün mahkeme kararı ile tescillenmesi, ‘ bu hatayı yapmadık, haklıymışız’ diyen yurttaşlarca büyük alkış almış olmalı.

Sosyal Medyada Paylaşın:
Önceki Yazı
Sonraki Yazı

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?