KURBAN OLACAK MIYIZ?

KURBAN OLACAK MIYIZ?

Kurban “yaklaşmak” demektir. Allah’a yaklaşmayı ifade eden kurban insanlık tarihi kadar eski bir geçmişe sahiptir. Zira bu “kurban” Kur’an’da Hz. Adem‘in iki oğlunun kıssasında anlatılır. (Maide5/27-31) Hz.Adem’in iki oğlu da Allah’a birer kurban sunmuşlar, ancak Allah takvalı olanın kurbanını kabul etmişti. (Maide5/27) Buradan da anlıyoruz ki salt kurban kesmekle ya da bir hayvanı boğazlamakla iş bitmiyor. İşin içinde ihlas yoksa, Allah rızası yoksa, ibadet aşkı yoksa kesilen hayvan kurban değil etlik hayvan oluyor. Bu hayvandan geriye takva değil  “kavurma” kalıyor. Nitekim Kur’an da buna işaret ederek “o kurbanların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır. Fakat O’na ulaşan yalnızca takvanız(bilinç ve duyarlılığınız)dır.(Hac22/37)

Biz kurbanlık hayvanı boğazlayarak mânen Allah’a yaklaşırız. Yani böylece aslında biz Allah’a kurban oluruz. Allah’a yaklaşan inek değil ineği kurban olarak Allah’a sunan kişidir. Allah’a, boğazlanan inek yaklaşmış olmaz. Bu manada “takvalı inek” olmaz. İneğin sahibi takvalı olur. Bu noktada söylenecek en güzel cümle şudur: “Hayvanı kes, sen kurban ol!”

Esasen bütün ibadetler “kurban olmaktır.” Biz namazla da, oruçla da, zekatla  da Allah’a yaklaşırız, Allah’a kurban oluruz. Bu ve benzeri amellerle onun rızasını kazanır, ona mânen yaklaşırız. Burada dikkat edilmesi gereken husus bütün ibadetlerin özü olan ihlastır. “Komşular ayıplamasın, millet ne der” düşüncesiyle kurban kesiliyorsa neticede kavurma yenilmiş olur. Bayram o kişi için Kurban bayramı değil “Kavurma bayramı” olur. İhlastan yoksun bir hac da turistik seyahat olur.

Bütün mâlî ibadetlerde olduğu gibi kurban ibadetinin de Hakk’a yönelik ve halka yönelik olmak üzere iki boyutu vardır. Yani bir Müslüman kurban keserek hem Hakk’ın rızasını kazanıyor hem de halkın rızasını kazanıyor. Sonuçta kesilen hayvanlar muhtaç insanlarla paylaşılıyor. Neticede onlar da seviniyor.

Kurban ibadeti bir yönüyle de malın şükrüdür. Her nimetin şükrü kendi cinsindendir. Allah’ın verdiği mal-mülk için ona şükredilecek ise bu, “Ya Rabbi sana teşekkür ederim” demekle olmuyor. Bu nimetin şükrü yine bu nimeti “infak” etmekle olacaktır.

Kurban kesecek kardeşlerimiz bazı noktalara dikkat etmeliler. Her şeyden önce ibadet şuuru ile hareket edilmelidir. Bunun için kurban edilmesi dinen caiz olup olmadığına, hayvanın yaşının uygun olup olmadığına dikkat edilmelidir. Dikkat edilmez ise mesela 2 yaşından küçük büyükbaş hayvan kesilmiş olur ki bu durumda kurban ibadeti yerine gelmiş olmaz. Sadece et yenilmiş olur.

Diğer taraftan kurbanını vekâlet yolu ile kestirecekler de vekâlet verdiği kişi ya da kuruluşa dikkat etmelidir. Zira piyasada “kesimsiz kurban” diye acayip laflar dolaşıyor. Kurbanlık bir hayvan usulüne uygun şekilde boğazlanmadan kurban ibadeti yerine gelmiş olmaz. İstersen 10 kurban parası bağışla, kesim yoksa kurban olmaz, olsa olsa “sadaka” olur. Bu millet geçmişte FETÖ gibi acı bir tecrübe yaşadı. Dini görünümlü bu örgütün kurban ibadetini de suistimal ettiği, kurbanları ya kesmedikleri ya da vaktinden önce kestikleri, toplanan yardımları gayr-i meşru yerlere sarf ettikleri tespit edildi. Bugün buna benzer vakalar olabilir.

Hatırlatma: “Türkiye Diyanet Vakfı” vekâlet yolu ile kurban kesim organizasyonu ile dünya genelinde harika hizmetler yapıyor. TDV 2016 yılında yurt dışında 130 ülkenin 530 bölgesinde, yurt içinde 235 noktada toplam 239 bin hisse kurban kesimi yaparak, 1milyon 58 bin aileye kurban eti ulaştırdı. Kurbanlarını vekâlet yolu ile kestirmek isteyen vatandaşlarımız TDV güvencesiyle; anlaşmalı bankalar, PTT şubeleri, bagis.diyanetvakfi.org.tr den online bağış yolu ile,   müftülük ve cami görevlilerimize müracaat ederek kurban için vekalet verebilirler.

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?