Lozan tartışmaları üzerine tarihi gerçekler…

Lozan tartışmaları üzerine tarihi gerçekler…

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle ara verdiği muhtarlarla toplantılara yeniden başladı.

Şu sözler son toplantıda edildi.

 “1920’de bize Sevr’i gösterdiler, 1923’de Lozan’a bizi razı ettiler. Bir de Lozan’ı bize zafer diye yutturmaya çalıştılar. Ege’de bağırsan sesinin duyulacağı adaları biz Lozan’da verdik. Zafer mi bu?”

Bu sözlerle Lozan tartışması ülke gündemine girdi.

Önce Lozan ile ilgili Mustafa Kemal’in söylediği şu sözleri anımsayalım. “Lozan Antlaşması, Türk milleti aleyhine, asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşmasıyla tamamlandığı zannedilmiş, büyük bir suikastın yıkılışını ifade eden bir belgedir. Osmanlı devrine ait tarihe eşi geçmemiş bir siyasi zafer eseridir.”

Mustafa Kemal Atatürk’e göre Lozan zaferdir. Onun koltuğunda oturan Cumhurbaşkanı Erdoğan için ise zafer değildir.

Sanırım Cumhurbaşkanı, Lozan konusunda Kadir Mısırlıoğlu’nun kitabı ile Necip Fazıl Kısakürek’in yazdıklarını okumuş.

Her ikisi de tescilli Atatürk ve cumhuriyet karşıtıdırlar…

Önce Cumhurbaşkanının sözlerindeki tarihi yanlışı düzeltmek gerekiyor. “..Ege’de bağırsan sesinin duyulacağı adaları Lozan’da biz verdik…” sözü doğru değildir.

Ege Denizinde yer alan On İki Adalar 1912 yılında İtalyanlar ile imzalanan Uşi Antlaşması ile İtalyanlara bırakılmıştır.

Balkan Savaşları sonrasında imzalanan 1913 tarihli Londra ve Atina anlaşmaları ile de diğer adalar Yunanistan’a verilmiştir.

Görüleceği gibi adalar Lozan ile kaybedilmemiştir. Lozan Antlaşmasından 10 yıl önce Osmanlı tarafından kaybedilmiştir.

O halde Cumhurbaşkanı neden bu sözleri etmiştir?

24 Temmuz 2016 tarihinde yaptığı basın açıklamasında Lozan için, “ülkemizin tapusudur” demesine rağmen…

Cumhurbaşkanı bu tartışmayı bilerek açmıştır.

Ancak unutulmamalıdır ki, Lozan’ı tartışmaya açmak bir bakıma Türkiye Cumhuriyetini tartışmaya açmaktır.

Yeni Sevr hesaplarının yapıldığı, bunun için BOP adlı projenin devreye sokulduğu günümüzde, Lozan’ı tartışmak yanlıştır.

Lozan, bize Sevr’i dayatan Emperyal güçlere karşı ulusal başkaldırının taçlandırılmasıdır. Zaferle sonuçlandırdığımız Kurtuluş Savaşı sonrasında, askeri zaferi anlamlandıran siyasi bir zaferdir.

Nitekim Lozan zaferi, cumhuriyetin ilanına giden yolu açmıştır…

Lozan bizim için zaferdir ancak o dönemin güçlü ülkesi İngilizler için hezimettir. İngiliz diplomat Sir Andrew Ryan der ki; “Lozan’da onursuz bir barış imzaladık. Bu İngiltere’nin şimdiye kadar imzaladığı anlaşmaların en uğursuzu, en mutsuzu ve en kötüsüdür.”

Şu gerçeğin altı çizilmelidir.

Osmanlı Devleti, Balkanları, Ege adalarını, Libya’yı, Mısır’ı, Filistin’i, Musul’u, Kıbrıs’ı Lozan’dan önce kaybetmişti.

En çok toprak kaybı son günlerde adına sempozyum düzenlenen 2. Abdülhamit döneminde yaşanmıştır.

30 Ekim 1918 tarihinde Osmanlı Devleti, imzaladığı Mondros Ateşkesi ile de tüm topraklarını işgale açık hale getirmişti. (7. Madde bunu düzenlemektedir.)

Nitekim Mondros sonrası işgaller başlamıştır.

 10 Ağustos 1920 tarihinde Osmanlı bu kez emperyalizmin dayattığı Sevr Antlaşmasını imzalamıştır.

Lozan’ı anlamanın en kolay yolu şudur.

Sevr haritası ile Lozan haritasını yan yana açarak bakmak…

***

Cumhurbaşkanı muhtarlar toplantısında Lozan tartışmasını bilerek başlattı. Kamuoyu Lozan’ı tartışacak.

OHAL ve KHK lar bir müddet ötelenecek.

Ekonomik sorunlar gündeme gelmeyecek.

Suriye konusu da…

Bir de bu tartışmayı başlatmakla yakında gündeme gelecek olan Irak konusuna yatırım yapıyor.

Şu an Türkiye, 3000 kişilik bir Suudi Arabistan askerine eğim veriyor. Bu eğitimin amacı birlikte Irak’a girmek ve IŞİD ile mücadele etmek.

IŞİD’in Irak’ta en güçlü olduğu yerlerden teki de Musul.

Musul, Lozan’da elde edilememiş. Çözümü İngiltere ile Türkiye arasında daha sonraya bırakılmıştı.

İngiltere, 11 Kasım 1918 tarihinde işgal ettiği, Misak-ı Milli sınırları içinde yer alan Musul’u Türkiye’ye vermemek için her yolu denedi.

Şeyh Sait İsyanı bu nedenle çıkartılan Nakşî-Kürt isyanıdır.

İngiltere, Milletler Cemiyetinde siyasi gücünü kullandı ve 1926 Ankara Anlaşması ile de Musul kaybedildi.

Misak-ı Milli sınırları içinde olduğu halde tek kaybedilen yerdir Musul.

Cumhurbaşkanı Erdoğan yakın gelecekte gerçekleştirmek istediği Irak harekâtında, Musul’u kamuoyu desteği için oltaya yem olarak takmayı düşünmektedir.

Lozan tartışmasını başlatmasının bir nedeni de budur.

Oysaki Barzani’de Musul’u istemektedir.

ABD’nin tercihi de Barzani’den yanadır.

Evdeki hesap çarşıya uymazmış… Musul yemi ile tuzağa düşmekte var!

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?