MIZRAK ÇUVALA SIĞMIYOR

MIZRAK ÇUVALA SIĞMIYOR

Bazı TV kanallarının haber programlarına konu olan, kapsamlı ve çok yönlü bir kamuoyu araştırmasının neticesine göre, ülkemizde yaşayan insanlarımızın % 97’si Cennet’e ve Cehennem’e inandıklarını beyan etmişler. Görünüşe göre sevindirici bir durum, güzel bir sonuç. Acaba gerçekten de öyle mi? Perdeyi aralayıp, bir analiz yapalım.
Doğru oturup, doğru konuşalım. Hoşumuza gitmese de millet olarak, ahlâk ve fazilet sınavında yüksek, ya da geçer not alabilmemiz pek mümkün değil. İslâm’ı vicdanlara hapsedip, sosyal hayatın dışına ittiğimiz ve batılılaşmayı kutsal gaye edindiğimiz Tanzimat’tan bu yana, manevi alandaki boşluk yüzünden bize bir haller oldu.
Gelinen noktada, yüz kızartıcı ve utanç verici ne varsa, bizde hepsi aynıyla mevcut. Hırsızlık, arsızlık, ahlaksızlık, dolandırıcılık, hortumculuk, sahtekârlık, rüşvet, torpil, adam kayırma, yolsuzluk, yalancılık, dedi-kodu, gıybet, hasetlik, çekememezlik… İşin-gücün yoksa saatlerce günlerce say saya bildiğin kadar…
Cennet ve Cehennem’e iman eden insanlar, dolayısıyla harama ve helale, günaha ve sevaba, azaba ve rahmete de inanıyorlar olmalılar. O halde tablo niçin böyledir, bu insanlar nasıl hem perhizli, hem de turşu sevdalısı olabiliyorlar? Her birisi manevi ve maddi anlamda birer intihar sayılabilecek olan bu kadar çirkin hareketler, %’ de 99’u Müslüman olduğu söylenen, % 97’si Cennet’ ve Cehennem’e iman eden bir toplumda nasıl vuku bulabiliyor? Demek ki bir yerlerde bir arıza, bir eksiklik mevcuttur.
Hiç kimse kalkıp ta bu sevimsiz ve nahoş işleri ve genel ahlâka mugayir diğer hareketleri cennet ve cehenneme iman etmeyen % 3’lük kesimin yaptığını veya yapabileceğini iddia ya da,ima etmeye cür’et etmesin. Asla ve kat’a, sakın ha sakın. Zira %3 gibi düşük bir oran, toplumumuzda vuku bulan bu kadar gayr-i ahlâkî ve çirkin işleri isteseler de yapma şansına sahip değiller. O halde bu tabloyu tahlil etmek, meseleyi irdelemek gerekir.
Mes’elenin özü şu: Millet olarak bizler inançlı insanlarız, ekseriyetle de ibadetlerimizi ifa ederiz. Ama bu utanç tablosunda her birerlerimizin dolaylı veya doğrudan, az veya çok katkılarımız vardır; en azından sükûtumuz mevcuttur. Ma’şeri vicdanı rahatsız eden, cemiyetleri tarumar ve neticede yok eden bu ahlâk dışı ve gayr-i meşru hadiselerin vuku bulduğu bir beldede huzur içinde yaşayabiliyor isek bu bir eksiklik, sorumsuzluk ve duyarsızlık değil midir?
Vicdanlarımız ve beyinlerimizdeki dindarlık ve ibadet algısını değiştirip, ilhamı Kur’andan ve Sünnet’ten almadığımız sürece bu işler olacaktır, olması da normaldir. Çünkü, bizim kurgularımız yanlış, algılarımız arızalıdır. İbadetlerdeki amaçlardan en belirgini, ibadet etmek suretiyle olgunlaşmak, Hakk ve adalet kavramlarına muttali olmak, melekût aleminde seyr-ü sefere çıkmak, erdem ve ahlâk ehli olmaktır. Bizler genel olarak bu düşünceleri benimseyip,özümsemediğimiz için hem iman ve ibadetediyoruz, hem de bu gibi çirkin ve gayri meşru işlerin içinde olabiliyoruz, maalesef.
Demek ki, avcının attığı, ancak hedefe isabet etmediği için boşa giden kurşun misali, bizim ibadetlerimiz de amaca ulaşmıyor, netice hasıl olmuyor. Peki iyi de, inancını amele dönüştürme noktasında bir çabası ve gayreti olmayanların bu olaylarda hiç mi payı yok? Olmaz olur mu hiç? Elbette ki var, Kimse kendisini bir şekilde kötülüklerden muaf sayıp, sütten çıkma ak kaşık gibi görmeye kalkmasın. Neticede bizler birbirimizi iyi biliriz, iyi tanırız. Hem bu hususta fazla söze ne hacet, köy de bellidir, kasaba da bellidir.
Ama tablo gerçekten de çok ilginç. Bir tarafta %97’si cennet ve cehenneme iman eden bir cemiyet, öbür tarafta her birisi Cehennem sermayesi niteliğinde binlerce günah ve isyan. Günahların ve isyanların moda sayıldığı bir hayat. Mes’eleye hangi zaviyeden bakılırsa bakılsın, kimler nasıl yorum yaparsa yapsın, ortada inkârı asla kabil olmayan, izahı da gayet zor olan bir hakikat var ki; bu mızrak bu çuvala sığmıyor.
Zorlama yorumlara gerek yok, aslında durum ortada. Çare: adam gibi adam, Mü’min gibi de mü’min olmakta. Yani, yanisi şu: Ya inandığınız gibi yaşarsınız, ya da yaşadığınız gibi inanırsınız. Göründüğümüz gibi olamıyorsak, bari olduğumuz gibi görünelim; aslında bu da bir erdemdir. Selâm Hakk’a tabi olanlara…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?