MÜFLİS KİMDİR?

MÜFLİS KİMDİR?

Müflis kimdir sizce? Malını kaybeden m?Milyonlarca lirası bankada ya da borsada batan kimse mi? Bu sorulara çoğumuz hemen “müflis malını ve parasını kaybeden kimsedir” şeklinde cevap veririz değil mi? Hemen her insanın aklına da bu gelir değil mi? Efendimiz’in arkadaşları da bu soruya aynı cevabı vermişler ancak Efendimiz (sav) cevabı farklı olmuş ve asıl cevabını kendisi vermiştir.Hz. Ebu Hureyre’den gelen (Müslim,Birr 59) hadisin metni şöyle:

 

 “İflas eden kimdir? Biliyor musunuz?”

Ashab: “Ey Allah’ın Rasûlü! Bize göre, müflis parası ve malı olmayan kimsedir” dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“Ümmetimin müflisi o kimsedir ki kıyamet günü kıldığı namazıyla tuttuğu orucuyla ve verdiği zekatıyla getirilecek aynı zamanda işlediği günahlardan; sövdüğü zina isnadında bulunduğu, haksız yere mal yediği ve haksız yere kan akıttığı ve ona buna vurduğu şerlerde ortaya konacaktır. Ve böylece o kişi yaptıklarının hesabını vermeye oturacak ve yaptığı kötülüklere karşılık iyilikleri takas edilecektir. İyilikleri bitince takas işlemi onun günahlarının buna verilmesi bunun sevaplarının da ona verilmesiyle devam edilecektir. Sonucunda da cezasını ateşle çekmek üzere Cehenneme atılacaktır. İşte müflis budur.”

 

Bu hadis bize çok şey anlatıyor. Hakiki müflis malını ve parasını kaybedip ortada kalan değil. Çünkü bu durum daha sonradan zengin olmakla veya ölümle ortadan kalkabilir.Asıl iflas malın-mülkün geçersiz olduğu o büyük mahkeme günündeki iflastır.Asıl iflas bu dünyadan ibadetlerle gidip de orada sıfırlamak hatta eksiye inmekle ortada kalmaktır.

 

Efendimizin asıl gayesi “Müflis kimdir?”  konusunun toplum tarafından bilinen manasıyla açıklamak değildir elbet.Efendimizin asıl gayesi ümmetini irşad edip aydınlatmaktır. O, bu dünyadakiler de iflas mı ki, asıl iflas şu- şu durumda olmaktır diyor adeta.

 

Konuyu biraz daha detaylı izah edelim. İmtihan dünyasındayız. Allah’a kulluk ile mükellefiz.Bu kulluğumuzun bir Allah’a uzanan boyutu var bir de O’nun kullarına uzanan boyutu var.Her ikisi de dengede olmak durumundadır.Namaz ,Oruç,Hac gibi ibadetlerimizi yerine getirirken kul hakkı denilen alana da dikkat etmek zorundayız.Bu gibi ibadetlerimizi yerine getirmemiz tek başına bizi kurtarmayabilir.Bu ibadetleri yerine getirirken mesela başkalarının hakkına tecavüz, devlet malını hortumlama,başkasına sövmek ve hakaret etmek,yetimin malına el uzatmak,kötü söz söylemek,iftira etmek,gıybet etmek,haksız yere kan dökmek,insanlara zulüm etmek,ölçü ve tartıda hile,rüşvet yeme vs. şeklindeki kul hakkına taalluk eden fiillerde bulunan kişi cehenneme sürüklenir.Neden? Namaz kılıyor ama aynı zamanda ölçü ve tartıda hile yapıyor. Namaz kılıyor ama yetimi itip kakıyor.Namaz kılıyor ama devlet malını aşırıyor.Hacca gidiyor ama faiz yiyor…Bu misalleri çoğaltmak mümkün.

 

Büyük mahkeme kurulduğunda mutlak adalet tecelli edecek. Boynuzsuz koyun  boynuzlu koyundan hakkını alacak değil mi?Bunu haber veren de yine Allah Resulü.Bunun manası dünyadayken güçlü olduğu için zulmeden den yaptığı zulmün karşılığı orada tek- tek alınacak.Peki hak mutlaka yerini bulacaksa bu nasıl ödenecek? Zira orada para-pul geçersiz olacak.Dünyaya geri dönüp malından ödemesi de mümkün değil.Onun da çözümü var.O da zulmedenin sevaplarının alınarak mazluma verilecek olmasıdır.Üzerindeki kul hakkını ödeyemeden sevapları tükenirse bu sefer mazlumun günahlarını yüklenecek olması ne acıklı bir durum değil mi?İşte gerçek iflas bu.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?