Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
MÜNFERİTTİR MÜNFERİT DİYE DİYE BİZLER BÖYLE GELDİK BUGÜNLERE
  • 0
  • 175
  • 24 Ocak 2020 Cuma
  • +
  • -

Sevgili dostlar,
Değerli canlar,

Bugünkü sohbet konumuz başkaydı ama…
Günlük gazete başlıklarına bakarken, şöyle bir haber gözüme ilişiverdi…
Ve haberin özet başlığı ise şöyleydi;

“Milli Eğitim Bakanlığının öğretmenlere dağıttığı kitaplarda başı açık kadın sevgisizliği ve şevketten uzaklığı resmediliyor.
Türbanlı ve başı kapalı kadın ise çocuklarına daha çok şefkat ve sevgiyle yaklaştığı resmedilmiş. (Görselde paylaştığım resim)

Eh, serde eğitimcilik var..
Böyle bir haberi okuyunca duyarsız kalamazdım..
İşte bu nedenle (önceden hazırlıklı olduğum) konuyu erteleyip bu konuyu paylaşmak istedim..

Ve nasıl olduysa, nereden aklıma geldiyse aklıma birdenbire övgülerine mazhar olduğumuz ve kahramanlıklarını dilimizden düşürmediğimiz Osmanlı dönemindeki dedelerimiz, atalarımız akılma geldi…

Eh. atalarımız aklıma gelince onları tek başına düşünecek halim yok ya…
Ardından ninelerimiz ve büyük analarımız aklıma takılıverdi…

Örneğin;
Kanuni Sultan Süleyman’ın karısı Hürrem Sultan…
Fatih Sultan Mehmet’in annesi Huma Hatun..
2. Bayezit’in annesi Gülbahar Hatun geliverdi aklıma…
Ve diğerleri…

Üşenmedim arşivlere girip bir daha baktım fotoğraflarına;
Hepside birbirinden alımlı-çalımlı…
İnanın hepsininde birbirinden farklı ve ihtişamlı duruşları var.

Yüzler-gözler ve gerdanlar açık…
Tepeden-tırnağa çağın en güzel elbiselerini üstlerine giymişler.
Öz-güvenli duruşları…
Ve tebessüm dolu kusursuz bakışlarıyla öylesine güzel duruşları var ki; insanın günümüzle mukayese etmemesi mümkün değil…

Hatta mukayese etmeyi bir tarafa bırakın…
Ben kendimi yüzyıllar ötesine hayal kurup taşıyarak;
“İşte ben bu kadınların torunuyum” diye övünç duydum,,,

O kahraman dedelerimizin eşlerine, yani büyük analarımızın fotoğraflarına uzun uzun baktıktan sonra;
“İşte ben bu modern anaların, ninelerin nesli ve devamıyım” diye böbürlenip durdum!
Her neyse…

Şimdi bu yüzyıllar öncesine güncelleyip günümüze bağlayacak olursak; bizler hangi yollardan geçerek geldim bugünlere?

Hani (göçer topluluktan kalma yol kültürümüz ve geleneğimizle) ifade edecek olursak; bizi bugünlere Yörük Beyi mi taşıdı?
Hangi Kılavuz önümüze düştü de; bizi bugünlere getirdi?
Öncülerimiz ve liderlerimiz kimlerdi?
Sizce üzerinde düşünmeye değmez mi?
Bence değer…

Örneğin;
Bugünün suskun bilim adamları kadar bilemesem de!..
Anlı-şanlı siyaset adamlarımızın bildiklerini bilmesek de!
Ben yetmiş-küsur yıllık yaşam sürecimde (Atatürk dönemi hariç) zaten o dönmelerin tanığı değilim…

Ancak ben kendimi bildim bileli bütün siyasi liderlerimizin basma kalıp ve unutulmaz demeçlerini unutmadım ve hala hafızamın bir köşesinde saklıdır…

Örneğin,
Anlı-şanlı siyasi liderlerimizin demeçlerinden aklımızda kalanları isterseniz bir kez daha tekrarlayalım:

Adnan Menderes;
“Siz isterseniz bu ülkeye tekrar hilafeti geri getirebilirsiniz.”

Süleyman Demirel;
“Bana sağcılar suç işliyor dedirtemezsiniz. Bizimkiler silah çekmez, tespih çeker.”

Necmettin Erbakan;
“Bir gün gelecek, Rektörler türbanlıların önünde el-pençe divan durup yaka ilikleyecek.”

Kenan Evren;
“Benim babamda imamdı.”

“Turgut Özal;
“Toplumu islamileştirdik. Asıl devleti İslamileştirmek.”

Tansu Çiller;
(Bu siyasi liderimiz dini kültürü pek olmasa da, veriler görevi yaptığı için kürsülere elinde Kuranı Kerim ile çıkar, ancak, kaş yapayım derken göz çıkarırdı)

Şöyle ki; “sizi Allah’a emanet ediyorum” diyeceği yerde…
“Allah’ı size emanet ediyorum” diyecek kadar dinini bilir ve severdi!…

Ve bugünkü Siyasi liderimiz R.T. Erdoğan;
(Daha İstanbul Belediye Başkanıyken;
“Ben İstanbul’un imamıyım, bir gün gelecek Türkiye’nin de imamı olacağım” dediği bugünkü gibi kulaklarımızda çınlıyor…

Şimdi burada size bir şeyi itiraf etmek istiyorum, o da şu;
Sayın Erdoğan dışındaki liderlerin konuşmalarını korkusuzca ifade ettim ama ne yalan söyleyeyim (korku insani bir duygu olduğu için) saklamıyorum, bugünkü sayın liderimizle ilgili onun sözünü korka korka ve tedirginlik içinde ifade ettim…

Şimdi sizde belki haklı olarak diyeceksinizdir ki;
“Yahu neden korkuyorsun?”

Sayın cumhurbaşkanımızın baş danışmanlarından ve üstelik Tümgeneral rütbesine sahip Adnan Tanrıverdi yeni bir Şeriat anayasası hazırlayarak…
82 Milyon kişinin gözlerinin içine bakarak…
Ve alenen, korkusuzca;

“Ülkenin başkenti İstanbul olacak”
“Türkçe 2. dil olup,resmi dil Arapça olup, bundan sonra Arapça konuşulacak” derken korkmuyor, çekinmiyor da; sen neden korkup çekiniyorsun arkadaş” diye düşünenleriniz var mıdır, yok mudur bilmiyorum ama;
Ben korkuyorum arkadaş…

Çünkü onların konuşmalarına ve yaptıkları her türlü eylem biçimine “Münferittir münferit” deyip geçiştirirler ve onlara sahip çıkan birisi olur ama;
Ya bana kim sahip çıkacak?
Benim masum düşüncelerimi kim ‘münferit’ sayacak?

Ya gördünüz mü?
Sizin bile içinizde bir ürperme başladı!
Her neyse…
Bu ürperti ve korkuyu bir tarafa bırakalım da, konuyu tekrar güncelleyerek sonlandıralım….

Milli Eğitim Bakanlığı (herhalde diyanetle birlikte ortak çalışıyor olacak ki) Eğitim gün geçtikçe dinsel zemine oturtuyor…
Hatta (daha da iddialı olacak ama) Diyanet Başkanlığını geride bırakmak için onunla yarışıyor…

Şimdi birçoğunuz de diyecektir ki;
“Ne yapsın, verilen emirleri yerine getiriyor.”
“Eğer yerine getirmezse bedavadan elde ettiği bakanlık elden gidiyor.”
Durum böyle olunca da geriye yapacak bir şey kalmıyor…
Geriye bir tek şey kalıyor;
Ya bu sürüyü güdecek, yada ‘bakanlık’ elden gidecek…
Kısacası ikisinden birini seçecek…

Sonuç:
Aaaaahh ahh!
Çoğu şeyleri gelip-geçicidir diye önemsemedik…
Hep siyasi liderlerimizin ‘münferittir münferit’ nutuk çekmelerini dinledik…
Ve bugünlere öyle geldik..

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM