NEREDESİN EY VİCDAN?

NEREDESİN EY VİCDAN?

İçinde yaşadığımız toplumda sayıları azımsanmayacak miktarda olan bir takım insanlar var ki, dindar, mütedeyyin, ehli takva, ehli tarik, muhafazakâr olduklarını beyan ediyorlar. Dış görünüş itibarı ile de sahabileri hatırlatan bu insanlarımız, ilhamını küfür ve şirk nizamlarından alan mevcut gayri İslâm’î ve köhne sistemi ve bu sistemin bizlere dayattığı, haramlarla helallerin harman edildiği, günahlara vesile olan men edilmiş bazı çirkinliklerin meşru ve normal sayıldığı, caiz görüldüğü şu ucube hayat modelini canları pahasına savunuyorlar, kan ve can veriyorlar, ayakta tutmak için cambazların ip üzerinde yaptıklarının daha fazlasını hayasızca, pervasızca, edepsizce icra ediyorlar. Hem de din adına, İslam adına, Müslümanlık-dindarlık iddiasıyla bu işi yapmaktadırlar…
Bakarsanız hallerine, öylesine emin ki kendilerinden…O kadar kibir ve gurura kapılmışlar ki, kendileri gibi düşünmeyenleri, yanlarında ve yardımcı olmayanları “terörist, vatan haini, din düşmanı ve hatta gayri müslim” ilan edecekler. Allah-ü âlem verilen selamı dahi rüşvet kabilindenmiş gibi nazlanarak, istemeyerek, zorlanarak alıyorlar.
Muhabbet bir tarafa, kendileriyle konuşabilme fırsatı bulur da, bu tutumlarının İslâmî kurallara uymadığını, yaptıklarının yanlış olduğunu, Ümmet şuurunu ve vahdet bilincini zedelediklerini ima etmeye niyetlenirseniz başınıza istemediğiniz olaylar gelebilir; aman dikkat…
Bu yetmezmişçesine de, kendi cenahlarından bazı sağ duyu sahiplerinin kendilerini ikaz etmelerini, bu durumun doğru olmadığını, Müslümanlar açısından kabul edilemez olduğunu söylediklerinde onlara dahi hasmane ve düşmanca muamele ediyorlar, aşağılıyorlar, hakaret ve tehdit ediyorlar, kin besliyorlar. Ellerinde fırsat bulunsa, Allah-ü âlem, muarızlarını, muhaliflerini bir yudum su uğruna telef edecekler gibi hâl ve hareketler bu adamlardan sadır oluyor.
“O söylediyse doğrudur…Elbet bir bildiği vardır… Sen onlardan daha mı iyi bileceksin ?… Kıskanıyorsunuz ve onun için böyle konuşuyorsunuz….” gibi söylemlerle nasihatlere ehemmiyet vermeyen; İslam kardeşlik hukuku ve vatan-millet sevgisi çerçevesinde yapılan ikaz ve uyarıları kin ve düşmanlık vesilesi haline dönüştüren milyonlarca insanın aramızda oluşu ülkemizin istikbali ve hâli açısından ne kadar tehlikelidir, düşünebiliyor musunuz?
Aklımıza mukayyet ol Ya Rabbî … Bizler bu hallere mi düşecektik İlâhî?. Peşlerinden körü körüne gittiğimiz iman fukarası insanlar ve onların gayri meşru sistemleri bizleri ne hallere düşürdü görüyor musunuz Müslümanlar? Bir zamanlar İslâm için canım feda diyen bir kısım insanlar, bilerek-bilmeyerek İslâm’ı yozlaştırıyorlar, aslından uzaklaştırıyorlar, ehl-i küfre yem ediyorlar, haberleri yok…Bu gidiş nereye kadar ve ne adına ey insan, ey Müslüman ?
İnsanlara hakaret etmek, hor görmek, iftira atmak ya da aşağılamak inançlarıma ve ahlâki değerlerime uymadığından, isim zikretmiyorum. Sadece sakat, hormonlu, art niyetli, İslâm’la, vicdanla ve gerçeklerle bağdaşmayan bir mantığın yanlışlığını anlatmaya çalışıyorum. Böyle düşünen çok insan tanıyorum -mutlaka sizler de tanıyorsunuz ki, kelimenin tam anlamıyla manevi olarak sefalet içinde sürünüyorlar.
Söz konusu gafil ve cahil insanlardan bazıları bu tutum ve kanaatlerinden dolayı, 3-5 günlük dünya hayatlarını ma’mur etmiş olsalar da; tamamı, Âhiret hayatlarını berbat etmişlerdir, müflis durumuna düşmüşlerdir; aman Allah’ım bu ne perişanlıktır, bu ne gaflettir, bu ne aymazlıktır …
Gücensek de, merhamet duygularımız harekete geçiyor, nefsimize ve şeytanın menfi telkinlerine rağmen… Genel kültür seviyesi düşük, siyasi alt yapısı zayıf, dini bilgileri yetersiz olan bir takım insanlardan yanlış değerlendirmeler beklenebilir, ama bu kadarına da pes dememek mümkün değildir.
Akıl sağlığını kaybeden insanları hekime götürürseniz, muayene ve çeşitli tahlil, tetkik ve tıbbi analizler sonucunda o insanın akıl sağlığını ne derecede yitirdiğini % lik olarak doktorlarımız tespit ediyor ve buna dair tanzim edilen raporu hastanın sahibine veriyorlar. Ve siz diyorsunuz ki, bu adam “akıl hastasıdır” ve hastalık oranı da şu kadardır. Bu hal, günlük hayatımızda yaşadığımız ya da şahit olduğumuz vakıalardır, ayıplanacak bir durum da değildir. Ancak, herhangi bir insanın “ahmaklık derecesi”ni tespit edecek ne bir cihaz-alet-makine icat edilebildi bugüne kadar; ne de analarımız bu işi becerebilecek kadar mahir ve uzman bir tabip doğurabildi.
Demem o ki, ahmak olmak, akıl hastası olmaktan daha tehlikelidir, çünkü daha vahim sonuçlara sebebiyet vermesi kuvvetle muhtemeldir. Akıl hastalığı diğer fiziki hastalıklar gibi bir arızadır, normaldir. Bu insanların neler yapabileceğini az-çok tahmin eder ve sakınırsınız. Ancak, ne zaman, nasıl ve neler yapabileceğini tahmin edemediğiniz “normal” yaftalı “ahmak”lardan nasıl sakınacağız, fert ve toplum olarak bunların şerlerinden nasıl “emin” olacağız, geçekten bilemiyorum. Bunları düşünürken, bana bir haller oluyor a dostlar. En güzel önlem: dikkatli olmak ve dua etmektir. Aklıma mukayyet ol Allah’ım, bizler böyle mi olacaktık?
Selam ve dua ile…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?