Nitelik…

Nitelik…

 

Önce Milli Eğitim Bakanlığı harekete geçti.  Okulları “Nitelikli Okullar” ve “Niteliksiz Okullar” olarak ikiye ayırdı.

Bakanlık demek istedi ki;

‘Benim yönetimim altında olan okulların hepsinde nitelikli eğitim veremiyorum. Bazı okullarımız niteliksizdir.’

Bakanlığın bu ayrımından sonra okullara ve öğrenci sayılarına bakıyorum.

Okulların yüzde doksanı ‘niteliksiz’…

Öğrencilerimizin yüzde doksanı ‘niteliksiz’ okullarda eğitim görüyor…

Bu durum eğitimde başarısızlığın açık itirafıdır.

Zaten PISA verileri ve diğer ulusal ve uluslararası kriterlerde buna işaret etmektedir…

***

“Nitelikli”, “Niteliksiz” ayrımında şimdi sıra doktorlara geldi.

Önceki Sağlık Bakanı Ahmet Demircan’ın başlattığı bir çalışma vardı. O çalışma sürdürülüyor.

Doktorlarda artık ikiye ayrılacaklar.

“Nitelikli doktorlar” ve “Niteliksiz doktorlar” olarak…

Demek ki artık tedavi olurken doktorun ‘nitelikli’ olanını arayıp bulacağız.

Bu sınıflamada amaç devletten özel sektöre geçişleri önlemekmiş.

Yani ‘al parayı bizde çalış’ modeli…

Okulların sınıflandırılmasında amaç özel okullara gidişi desteklemekti. Doktorların sınıflandırılmasında ise özel hastanelere kaçışı engellemek amaçlanıyor!

İkisi arasında çelişki yok mu?

Olmaz olur mu?

***

Devletin görevi kendi başarısızlığını, yaptığı böylesi sınıflandırmalar ile itiraf etmek değildir. Her kurumunu ve kamu çalışanını nitelikli, donanımlı hale getirmektir.

Giresun’da 15 Temmuz şehitler Aile Sağlığı Merkezinde yaşanan olay bu açıdan ibretliktir.

82 yaşındaki hasta yakının ölümüne kadar yaşana tüm süreç içler acısıdır.

Yürek yakıcıdır.

Elinde eşine ait hasta raporu ve evde tedavi alması gerektiğine dair raporları olan 82 yaşındaki Yusuf Topal’a Aile hekiminin davranışı ne insanidir ne de meslekidir.

Doktorun hasta yakınını dinlemesi ve anlaması gerekirdi. Hasta ve hasta yakını psikolojisini bilmesi gerekirdi…

Evde bakım hizmeti vermiyorsa veren birime yönlendirmesi gerekirdi.

Tartışması ve “beyaz kod”  vermesi gerekmezdi…

Doktorun ‘nitelikli’ bir sağlık hizmeti veremediği açıkça ortadadır.

***

Peki, “beyaz kod” sonrası Aile Sağlığı Merkezine gelen polislere ne demeli?  Karşılarında 82 yaşında bir hasta yakını var.

Yaşanan durum nedeniyle asabı bozulmuş.

Ne yapmanız gerekiyor?

82 Yalındaki hasta yakınına ters kelepçe takmak gerekiyor mu?

Hele biber gazı sıkmanız gerekiyor mu?

Sadece dinlemeyi ve anlamayı becerebilseydiniz bugün Yusuf Topal yaşıyordu…

Oysa siz ne dinlediniz ne de anlamaya çalıştınız.

İşgüzarlık yaptınız!

Doktorun odasında tartışan yaşlı bir adam gördünüz. Size de doktor “beyaz kod” göndermişti…

Hemen ters kelepçe taktınız ve biber gazı sıktınız.

O yaşlı amca biber gazının da etkisi ile yere yığıldı… Siz ise yere yığılan 82 yaşındaki hasta yakınını bu defa sürükleyerek ekip aracına bindirmeye kalktınız.

Oysa hasta yakını kalp krizi geçiriyordu.

Hem de Aile Sağlığı Merkezi önünde…  İlk müdahale orada yapılabilirdi. Ambülans çağrılabilirdi…

Hiç birini yapmadınız.

Sürükleyerek araca bindirdiğiniz 82 yaşındaki Yusuf Topal’ı o halde Emniyet Müdürlüğüne götürmek istediniz.

Baktınız ekip aracında fenalaşıyor, o zaman hastaneye götürmek aklınıza geldi.

Ama iş işten geçmişti…

Yusuf Topal yaşamını yitirdi.

Polislerin de ‘nitelikli’ bir görev yapmadığı anlaşılıyor.

O zaman polisleri de ‘nitelikli’ ve ‘niteliksiz’ olarak ayırmamız mı gerekiyor?

***

Ülkeyi yönetenlerin görevi; okulları, öğretmenleri, doktorları, polisleri, hâkim ve savcıları, diğer kamu görevlilerini ‘nitelikli’ veya ‘niteliksiz’ olarak sınıflandırmak değildir.

Her kurumu nitelikli hizmet veren kurum haline getirmektir.

Her kamu görevlisini de nitelikli hizmet verir hale getirmektir.

Eğitmektir… Donatmaktır…

Niteliksizlikleri ortadan kaldırmaktır.

Öyle olsaydı bugün Yusuf Topal amca yaşıyor olurdu…

***

O zaman aslında nitelikli siyasetçilere ihtiyaç vardır. Sahi halk olarak siyasileri ‘nitelikli’ ve ‘niteliksiz’ olarak sınıflandırmaya kalksak ne olur?

Kaçı sınıfı geçer?

Asıl sorun buradadır…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?