O; GENÇLERİN MÜSLİM BABASI İDİ ŞARKILARI JİLETSİZ DİNLENMEZDİ

O; GENÇLERİN MÜSLİM BABASI İDİ ŞARKILARI JİLETSİZ DİNLENMEZDİ

Vay be!
Bir zamanlar adını yere-göğe sığdıramadığımız Müslim Babamız da vardı…
Bütün konserleri tıklım tıklım olur ve program sunucusu;
“İşte karşınızda Müslim baba” deyince, yer-gök birdenbire sarsılır ve alanları dolduran hayranları gömleklerinin yakasını yırtarlar ve hiç duraksamadan göğüslerine jilet atarlardı…
Ve binlerce kişi hep birlikte gırtlakları patlayıncaya, ses telleri çatlayıncaya kadar bağırırlardı;
“Müslim baba, Müslim baba!” diye…
Yani ‘Müslim Baba’ alanları dolduran binlerce genç dinleyicileri tarafından delicesine sevilirdi…
Çılgınlıkların en üst seviyesine çıkılarak dinlenirdi!
Çünkü o; Arabesk müziğin kralı olduğu kadar babasıydı..
Gecekondu ve kenar semtlerde yaşayan yoksul aile çocuklarının olduğu kadar, aynı zamanda kimsesiz çocuklarında acılarını ve yalnızlıklarını dile getiren sanatçıların hasıydı!
Şimdi bu gençler -acılarını dile getiren bu adam için- göğüslerine jilet atmasınlar da; kim için atsınlar Allah aşkına?
Yalnızlıklarını ve kimsesizliklerini ağlata-sızla’ta dile getiren bu büyük sanatçıyı dinleyen gençler, bonzai denilen uyuşturucuyla kafayı bulmayacak da, ne zaman bulacak?
Tiner ve Bali çekmeden gidip de mi dinleyecek Müslim babayı?
Bak”baba” dedim de, aklıma diğer ‘baba’ unvanlılar geliverdi…
Herkese ve her önüne gelene de “baba” denmez ha!
Örneğin ‘kendi babamızın dışında olan) ve dünyanın ne kadar kirli işleri varsa onlarla haşır-neşir olanlara ‘Mafya babası’ diye hitap ediyorsak…
Bu dünyada gövdesini taşımaktan başka bir işe yaramayan;
Varlığı ile yokluğu belli olmayan;
Dünya yanıp-tutuşsa, bir kalbur samanı yanmayan babalara da;
“İskele babası” veya “Şam babası” diyoruz…
Örneğin, yine siyasetin içinde -son nefesine kadar- milletin yakasını siyaseten bırakmayan ve gücünü kullananlara da; “Baba” sözcünü yakıştırdı ya gerçi bu millet…
Ha, birde “para babaları” var…
Eskiden “Devlet Baba”da vardı.
(Şimdi bildiğim kadarıyla bu deyim tarihe karıştı)
Her neyse…
Bu ülkede ‘baba’ unvanı taşıyan bir sürü insan var.
(biz tekrar konu başlığımıza gere dönecek olursak;)
Bir zamanlar gençleri arkasından koşturan Arabesk türkülerin kralı vardı…
Ve adı; Müslim Babaydı..
Her konser verdiğinde meydanlar dolardı…
Meydanlar, jilet satıcıları ve bonzai satıcılarıyla dolup taşardı…
Bir dönem gençlerimizin efsane sanatçısı, Arabesk müziğin kralı bundan altı yıl önce, 2013 tarihinde aramızdan ayrıldı…
Veee!
Ayrılığına fazla dayanamayanlar “Müslim Babayı” tekrar ortaya çıkarıp anılarını ve yarım bıraktığı misyonunu sürdürmek için kolları sıvadılar ve ilk önce “MÜSLİM” adında bir filmini yaptılar.
Ve daha sonra Müslim Babayı hem gündemde tutup ve hemde “Tüm Şehit Çocukları Yardımlaşma Derneğine” katkı olsun diye başta filmde oynayan sanatçılar -film afişini- imzalayarak açık artırmayla satışa çıkardılar…
Açık artırmada Ferman Toprak isimli bir sanatçı, Müslim Babanın film afişiyle ve zümrüt yüzüğünü 23 milyara satın alıyor…
Bir sonraki açık artırmada ise tiyatro ve sinema sanatçısı Demet Akbağ,Müslim Babanın sahne gömleğini 10 milyara satın alarak ‘Şehit Çocukları Derneğine’ yardım yapmak istiyor…
(Demek ki bu değerli sanatçılarımız, Şehit Çocukları Derneğine direkt olarak yardım etmeleri akıllarına gelmemiş.)
Ancak, haydaaaaa!
Aradan bir-iki gün geçtikten sonra o da ne?
Meğer ünlü Arabesk sanatçımız Müslim Babanın sevgili eşi Muhterem Nur,kamuoyuna bu satılan eşyaların sahte olduğunu ileri sürüyor…
Ve “ihaleye çıkardıkları gömlek de, zümrüt yüzükte sahte” diyor.
“Çünkü zümrüt yüzük benim parmağımda ve ölene kadarda saklayacağım” diyor…
“Böyle sahtekarlık olmaz” diyor…
Şimdi bütün bunlardan sonrada şöyle düşünmek kalıyor geriye;
“Müslim Baba aramızda olmasa da -bir şekilde- ‘Mafya Babaları’ hala ortalıkta cirit atıyor!…
Hem Müslim Babanın eşyalarına benzer eşya yapıp satıyor!
Hem -aklınca- Müslim Babayı gündemde tutmak istiyor…
Ve hem de “çayın taşıyla, çayın kuşunu vurarak” bedavadan reklamını yapıyor…
Eeee!
Ne yapacaksın birader…
Bu benim güzel ülkemde her şeyin birbirine karıştığı gibi gerçek sanatçıyla, piyasa sanatçıları da birbirine karışıverdi…
Tüketim kültürüyle sarılıp-sarmalanan ve adına sanatçı denilen ‘sanat-cık-cıklar’ paralarının haddini-hesabını bilmiyor…
Üstüne-üstlük, hem yönetenler ve hemde yönetilenler tarafından el-üstünde tutuluyor…
Gerçek sanatçılar da, evsiz-barksız ve açlıktan ölüyor…
Ve cenazelerini de; ya birkaç arkadaşı, yada belediye kaldırıyor.
Uzun sözün kısası; bu ülkede ‘baba’ olacaksan, işsiz-güçsüz ve sabah-akşam iş arayan ‘İskele babası’ veya hiçbir iye yaramayan ‘Şam Babası’ olmayacaksın!
Oldun mu; Ruhi SU gibi sakıncalı değil, Müslim Baba olacaksın!
Eğer unutulmaz ‘babaların’ defterine ismini yazdıracak isen;
Ne Aşık Veysel gibi olacaksın, nede Aşık İhsani gibi toplumsal konuları en yüksek sesle haykıracaksın…
Unutulmaz ‘babalar defterine’ adını yazdırmak istiyorsan;
Müslim Baba gibi…
Orhan Baba gibi..
Ferdi Baba gibi..
Veya Erkin KORAY baba gibi olacaksın…
Değil mi ama?
Bilmem ki mevzuya biraz tersinden baktım diye Müslim babanın hayranları bana kızmışlar mıdır?
Şu an bana ana-avrat küfrediyorlar mıdır acaba?
Ancak; ne kızsınlar ve nede küfür etsinler…
Çünkü senim serzenişim Müslim Babaya değil, onu çıkarları için malzeme edip kullananlara…
Sanırım bu kadarı da anlaşılmıştır artık diye düşünüyorum…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?