Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
ÖĞRETMEN OKULLARININ KURULUŞU İDEALİST YOLCULUĞU VE YOK OLUŞU (2)
  • 0
  • 213
  • 16 Mart 2021 Salı
  • +
  • -

Merhaba sevgili dostlar,

Merhaba değerli canlar,

Bugün; 16 Mart

Bugün; Öğretmen Okullarının kuruluş yılının 173. yılı…

Ve dünden başladığımız…

Ancak yarım bıraktığımız;

Öğretmen Okulu sohbetimize kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Ancak izniniz olursa…

Çok kısa olmak koşuluyla..

Yine dünden yarım kalan;

Öğretmen Okulları son mezununu verdiği 1975-76 Eğitim-Öğretim yılından sonra nasıl ‘öğretmen yetiştirmeye’ başladı kısaca, birkaç cümleyle de onu da anlatmalıyız…

Anlatmalıyız diyorum demesine de…

Ancak burada çok önemli bir şeyin altını çizmek istiyorum…

O da şu;

1975 yılından sonra öğretmen olan bazı sevgili meslektaşlarımız buna alınganlık gösteriyor…

Onun için önemle altını çizerek belirtmeliyim ki;

Az sonra nasıl bir yöntemle ‘öğretmen yetiştirilmek’ istenmesinin meslektaşlarımızın uzaktan-yakından hiçbir ilgili yoktur…

Bu tamamen egemen güçlerin, sürdürmek istedikleri sistemle ilgilidir…

Ki, biz öğretmen okulundan mezun olanlarda şöyle düşünürdük;

“Keşke Köy Enstitüleri kapatılmasaydı da, bizlerde onlar gibi üreten ve adeta olumsuzlukları var-eden şekilde yetişseydik” diye renkli hayaller kurardık…

Her neyse…

Öğretmen okullarının statüsü değiştirilip ve 1975 yılında sonra şu değişiklikler yapılarak geldik bu günlere…

Öğretmen açığını bir an önce kapatmak için;

Önce ‘hızlı eğitimi’ icat edilerek 45 gün içinde öğretmen yetiştirilip, okullara tayin edildi…

Hatta o günün muhalif lideri;

“45 günde kabak bile yetişmiyor” diye alay etti…

Alay etti etmesine ama;

Başbakan olunca aynı yöntemi o da devam ettirdi…

Ve ardından 2 yıllık Eğitim Enstitüleri icat edildi…

12 Eylül darbesinden sonra da 4 yıllık fakülte şekline getirildi…

Hatta işin en düşündürücü tarafıysa şurası;

Planlı ve istihdam ölçeği bir tarafa bırakılarak…

Ve öğretmen gereksinimine göre değil;

Seçmen keyfi yapılarak…

Her üniversite bünyesinde ‘Eğitim Fakülteleri’ açıldı…

Ve bugün sokaklar ‘atanamayan’ öğretmenlerle dolup taştı…

(Dedikten sonra)

Şimdi (eski) Öğretmen Okulu sohbetimize geri dönebiliriz artık…

Öğretmen okulları;

Önceden tanımadığımız arkadaşlarla bizleri buluşturan…

Tanıştıran…

Bir aile atmosferi içerisinde kaynaştıran…

Kapalı dünyamızdan bizleri kurtarıp gün ışığına çıkaran;

Öğretmen Okullarımızı anlatmak çok zor…

Ancak bir o kadar da keyifli…

Keyifli ‘keyifli’ olmasına da…

Gel de o güzelim günleri hatasız anlatabilirsen anlat bakalım…

Hangi birisini anlatacaksın?

Onun için ben o güzelliklerin hepsini anlatmak yerine, en iyisi her yıl büyük bir heyecanla hazırlandığımız 16 Mart etkinliklerinden kısaca söz edeyim…

16 Mart;

Öğretmen Okullarının kuruluş tarihi…

Bu özel günü en iyi şekilde kutlamak için aylar öncesinde hazırlıklar yapılırdı…

Herkes kendi yetenekleri doğrusunda görev alabilmek için adeta can atardı…

Türk Halk Müziği korosunda görev alanlar…

Türk Sanat Müziği veya klasik müzik korosunda görev almak için yetkili öğretmenin veya temsilci öğrencinin peşinde koşanlar…

Kızlı-erkekli Halk Oyunları provası yapanlar…

Sahnelenen oyunda rol almak için koşuşturanlar…

Kısacası, hangi etkinlik yapılacaksa 16 Mart Öğretmen Okullarının kuruluş gününde, bütün öğrenciler canhıraş bir şekilde birbiriyle yarış ederlerdi…

Örneğin;

Biz Giresun Öğretmen Okulu olarak, yapacağımız etkinliklerin tüm provalarını okulumuzun tiyatro ve müzik salonunda yapar…

Ve Milli Eğitim Müdürlüğünün Salonunda (şimdiki belediye şehir tiyatrosu salonu) orada gösterime sunardık…

Ki (şu an bu satırları yazarken bile) sanki o günün zapt-edilmez ve ele-avuca sığmaz heyecanını yaşıyorum!…

Ne güzel günlerdi be!

Her şeyi zor bulur, zor elde ederdik…

Günümüzde olduğu gibi vitrinler zengin değildi belki ama…

O yoksul günlerin ‘samimiyet zenginliği’ gürümüz zenginliğinden kat-kat güzeldi be!

Sevgi-saygı örgüsünün hakim olduğu;

Yapaylığa dayanmayan arkadaşlıklar…

Kopyala-yapıştır olmayan dostluklar….

Bol-keseden tüketim kültürünün olmadığı…

Paylaşım kültüründen uzak duranların ayıplandığı…

Yani var olan değerlerin paylaşıldığı yıllardı o yıllar…

Kitap okuma alışkanlığının ön plana çıktığı…

Kitap okumayanların ayıplandığı…

Ve okunan kitapların elden-ele dolaştığı yıllardı o yıllar…

Simit alanların, alamayanlarla paylaştığı…

Duygusal arkadaşlıkların sır gibi saklandığı…

Gerektiğinde haksızlığa birlikte baş-kaldırıldığı yıllardı o yıllar…

Bak gördünüz mü;

Söz konusu ‘yaşanan güzellikler’ olunca, nasılda uzadıkça uzuyor…

Ve insanın anlattıkça anlatası geliyor…

En iyisi sözü daha fazla uzatmayalım…

Anlatacaklarımızın birazını da yarına bırakalım…

Şimdilik hoşça kalın…

GÖRSEL İÇİN BİLGİ NOTU;

Birinci görsel; Giresun Öğretmen Okulunun 16 mart etkinliğinden olup, mikrofonun başındaki koro şefi, edebiyat öğretmenimiz; Saadettin Öztürk ve en sağdaki bağlamacı da Tuğrul ŞAN…

İkinci görsel ise; G.Ö.Okulunun 16 Mart etkinliklerinden olup ve etkinlik sonrası okul müdürü Ali Haydar KUTLU ile öğrenciler sahnede birlikte fotoğraf çektiriyorlar…

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM