ÖLÜRSE TEN ÖLÜYOR SEVİLENLER YAŞIYOR

ÖLÜRSE TEN ÖLÜYOR SEVİLENLER YAŞIYOR

Tıpkı;
Dr. Ali Hakan Güvenç gibi…

Yürüdüğü yollarda öylesine silinmez bir iz bırakmış ki;
Silmek istesen de silinmiyor…
Sevenlerinin kalbinde öylesine bir sevgi tohumu ekmiş ki;
Yerinden sökmek istesen de sökülmüyor!

Hani bilgece söylenen bir söz vardır ya;
“Ölürse ten ölür, canlar ölesi değil” diye…

İşte bu güzel söylemin içinde, sevenlerinin gönlünde taht kuran Dr. Ali Hakan Güvenç’te yer alıyor.

Nasıl almasın birader?
Öyle bir doktur düşünün ki;
Mesleğini para-pul aşkıyla değil, insan sevgisiyle yapsın…

Öyle bir hekim düşünün ki;
Eğer hastası ilaç alamayacak durumda değilse; hastasının ilacını onu muayene eden hekimi alsın…

Öyle bir tabip düşünün ki;
Alın teriyle kazandığı ve hak ettiği parayla lüks, konforlu yaşam düşlerini öteleyip, kazancını muhtaç insanlara harcasın…

Kısacası,öyle bir doktor düşünün ki;
Salt, hastasının sağlığına kavuşması için oradan oraya koşan birisi değil, sosyal yaşamı ve mutluluğu paylaşan ve bölüşen bir özelliği olsun…

Durun en iyisi ben aradan çekileyim de, onu yakından tanıyan arkadaşları anlatsın…

Bir zamanlar Giresun Devlet Hastanesinde mesai arkadaşı olan ve Tabip Odası Başkanı: Selami Oktay anlatıyor;

“Giresun Devlet Hastanesi-Acil Servisinde Hakan Güvençle birlikte mesai arkadaşlığımız oldu. Hakan, sadece meslek aşkıyla değil, yüreği aynı zamanda insan sevgisiyle de doluydu.”

(Hemen duygulanıyor..Duraklayıp yutkunuyor. Ses tonunda ve tınılarında hafif bir değişiklik oluyor. Sonra şöyle devam ediyor)

“Devlet Hastanesinde Acil Servisi kurunca, özellikle ben çok istemiştim Hakan Güvençle birlikte çalışmayı.Sözü uzatmayalım Hakan’ı yanıma aldım ve çok uyumlu bir şekilde ve nöbetleşerek mesai arkadaşlığı yapıyoruz.

Ve mesai sırasında giydiğimiz terlik-ayakkabı çok ses çıkardığı için ben yumuşak tabanlı ve ses çıkarmayan çok pahalı ve kaliteli bir ayakkabı sipariş ettim.

Yani o sıralar benim giydiğim o ayakkabı Giresun’da hiç kimsede yok. ..Ve ara-sıra Hakan’da giyiyor Acil Serviste…

Bir gün sokak başında yürürken, yanımdan geçen gariban bir vatandaşın ayağında benim ayakkabımın aynısı onda da var.
Her neyse, Hastaneye çıktım.
Dolabı açtım ayakkabımı giyip göreve başlayacağım ama dolapta ayakkabı yok.
Hakan’a “benim ayakkabı nerede?” sorunca Hakan bana demez mi “bir garibana verdim, ayakkabısı yokmuş diye…
Meğer Sokakbaşında gördüğüm garibanın ayağındaki ayakkabı benim ayakkabım imiş”

Yıl 1994
Terör olaylarının yoğun olduğu günler…
Dr. Ali Hakan Güvenç’te o yıllarda Mardin Midyat’ta asker…

Anma toplantısına gelen ve askerde Takım komutanı olan emekli Albay Mehmet Kaş anlatıyor;

“Ben Dr. Hakan Güvenç’in askerde takım komutanıydım. O yıllar terör olaylarının tavan yaptığı yıllardı. Ne zaman operasyonlara Dr. Hakan Güvenç katılsa, askerlerin moralleri birdenbire artardı.

Dr. Hakan Güvenç, yorgun-argın da olsa bütün operasyonlara katılır ve askerimizin moral kaynağı olurdu adeta…
Bir gece operasyonunda karşılıklı çatışıyoruz teröristlerle…. Derken 25-30 metre ileride bir askerimiz vurulmuş ve acı içinde “Kurtar beni komutanım” diye yardım istiyor.

Ben -hedef olmamak için- “Kes sesini” dediğim sırada, yaralı askere doğru karanlıkta bir karaltının yürüdüğünü gördüm.
Meğer bu karaltı, yardım isteyen askere doğru yürüyen Yedek Subay Dr. hakan Güvenç’ten başkası değilmiş.
(Duygulanıyor ve bir es yaktıktan sonra devam ediyor)

Dr. Hakan Güvenç, o gecenin karanlığında açıyor çantasını ve küçük el fenerini dişlerinin arasına sıkıştırıp, teröristlerin vurduğu askeri ölmemesi için o karanlıkta kurşunu çıkarıyor, yaralarını dikiyor ve askerimiz tabura getirildikten sonra sağlığına kavuşup daha sonra da Dr. Hakan Güvenç’e dua edip, teskeresini alıyor.”
*** *** ***
İşte yürüdüğü yollarda ve yüreklerde böylesine silinmez izler bırakan Dr. Ali Hakan GÜVENÇ, bundan 15 yıl önce, yani 2004 yılının 17 Ağustos’unda…
Kırgızistan’ın Tanrı Dağlarında…
Ve 7 bin 400 küsur yüksekliğe doğru çıkış yaparken ve tam Zafer Tepesine ramak kalmıştı ki; bilinmez bir şekilde uçurumlardan aşağı yuvarlanmaya başladı…
Ve bütün uğraşlara ve aramalara rağmen bir daha bulunamadı…

Yani Tanrı Dağlarının Zafer tepesinde…
Özgürlüğün zirvesinde…
7 bin 400 metre yükseklikten aşağılara düştü…
Ve ardında bıraktığı unutulmaz ayak izleriyle;
Sevenlerin yüreklerine gömüldü!

Yani anıları hala taptaze yaşıyor.
Giresun Kalesinde adına yaptırılan Dr.Hakan Güvenç Parkında her yıl sevenleri tarafından bir program çerçevesinde anılıyor.

Işıklar içinde uyusun…
Duruşu ve kişiliği ardıllarına örnek olsun…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?