ORHAN VELİ KANIK’I ANMAK VE ONUN GÖZÜYLE BAKMAK

ORHAN VELİ KANIK’I ANMAK VE ONUN GÖZÜYLE BAKMAK

Sevgili dostlar,
Değerli canlar,

Bugün günlerden 14 Kasım…
Bizler toplum olarak kültür seviyemizi yükseltip arşa çıkarsak da;
Arada-bir; geçmişe yönelik ‘garip’ yazar-çizer takımını da anmak lazım…

Örneğin; bundan 79 yıl önce bir belediye çukuruna düşerek 36 yaşında aramızda ayrılan ‘garip akımının’ kurucusu ve babası sayılan Orhan Veli Kanık’ı güncelliğini yitirmeyen dizeleriyle anıp onu bir kez daha yad etmek istediğimiz gibi…

Peki kimdir sözünü ve sohbetini yapmak istediğimiz Orhan Veli?
1914 İstanbul-Beykoz doğumludur.
Yaşadığı dönemin ‘garip akımı’ denilen şairlerin başında gelir..
Hatta kurucusudur…

Toplumun dertlerini dile getiren, toplumsal şiirler yazmıştır.
Romantik şiirlerde yazmıştır ama ‘iş olsun kafiye yerine otursun’ mukabilinden eften-püften şiir yazımına kalem oynatmamıştır…

Örneğin;
Siz bakmayın bugün bizim keyfi-alem içinde yaşadığımıza!
Siz bakmayın bugün bizim yediden-yetmişe rahatlığımıza!

Eskiden biri yer, biri bakardı!
Yoksulla-varsıl; aynı terazide tartılmazdı!
Ve böyle olduğu içindir ki, Orhan Veli şöyle bir şiir yazdı;

“Uyuşamayız yollarımız ayrı;
Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi.
Senin yiyeceğin kalaylı kapta
Benimki aslan ağzında
Sen aşk rüyası görürsün ben kemik.

Ama seninki de kolay değil kardeşim
Kolay değil hani
Böyle kuyruk sallamak tanrının günü

Cevap;
(Ciğercinin kedisinden sokak kedisine;)

Açlıktan bahsediyorsun
Demek ki sen komünistsin
Demek ki bütün binaları yakan sensin
İstanbul’dakileri sen
Ankara’dakileri sen,
Sen ne domuz şeysin sen.”

Gördünüz mü nasılda göz göre-göre sınıf ayrımcılığı yapmış!
İnsanları nasılda ‘yoksul-varsıl’ diye birbirinden ayırmış!
Vay be!
Bizde Orhan Veli’yi uslu-başlı bir insan sanırdık!
Meğer ne kadar tehlikeli insanmış!

Eğer 14 kasım 1950 yılında ölmeseydi…
Eğer ölmeyip de; 1971 yılındaki 12 Mart muhtırasını görseydi;
Eğer 12 Eylül askeri darbesini o da yaşasaydı;
Kesin 141-142’den yargılanırdı..
Veya da en azından diğer toplumcu yazarlar gibi kodesi boylardı!

Bunları düşününce “çok şükür bugünümüze” diyeceğim geliyor!
Hatta ne yalan söyleyeyim; diyorum da!

Hatta bunu dedikten sonra, Orhan Veli’nin bir şiiri geliyor aklıma yine…
(hani o yaşadığı dönemi hiciv edip alaya almak için yazmış ama) Biz çok şükür yıllar önce yazılan bu şiirdeki anlatımı bugün bizzat yaşamın pratiğinde yaşıyoruz!
Hani yaşadığı dönemi şöyle anlatmış garibim Orhan Veli;

“Bedava yaşıyoruz, bedava
Hava bedava, bulut bedava
Dere tepe bedava
Yağmur çamur bedava
Otomobillerin dışı,
Sinemaların kapısı,
Camekanlar bedava.
Peynir ekmek değil ama;
Acı su bedava
Kelle fiyatına hürriyet,
Esirlik bedava
Bedava yaşıyoruz bedava.” diyor ya hani…

Asıl onlar değil, bizler günümüzde bedava yaşıyoruz bedava!
Kitap okuma alışkanlığımız yok ama;
Televizyonlardaki diziler bedava!
Gelin-kaynana kavgalarını izlemek bedava!
En pahalı yemek tariflerini izlemek bedava!
İzlediğimiz filmlerde sigara dumanına ve içki kadehlerine buğu yapıp sansürleme işimiz var ama;
Çocuklarımıza ve gençlerimize ‘rol model’ olarak gösterilen;
Her Allah’ın günü küfürlü-keraatlı Recep İvedik filmini izlemek bedava…

Durun bitmedi;
Her Allah’ın günü televizyonlarda siyaset tüccarlarını dinlemek bedava!
Kadın cinayeti ve tecavüz haberlerini dinlemek bedava!
Savaş görüntülerini izlemek bedava…
Şehitlerine ağlayana ananın gözyaşlarını izlemek bedava!
Borçlarını ödeyemediği için varı-yoğu haciz edilenlerin;
Onuruna yenik düşerek topluca intihar edenlerin haberlerini dinlemek ve izlemek bedava!
Vesaire, vesaire…

Kısacası Orhan Veli’nin dediği gibi sadece geçmiş yıllarda onlar değil, bizlerde bedava yaşıyoruz bedava!
Ve işte bundan dolayıdır ki;
“Ne atom bombası
Ne Londra Konferansı
Bir elinde cımbız
Bir elinde ayna;
Umurunda mı dünya” dediği gibi Orhan Veli’nin.

Bizlerde bu boş dünyada olup-bitenleri umursamadan;
Kimsenin etlisine-sütlüsüne karışmadan…
Fazla ince eleyip, sık dokumadan!
Önce yaratanımıza…
Sonra tarikat ve cemaatçı kuruluşlarımıza…
Ve daha sonra da ‘siyaset tüccarları ağalarımız’ sayesinde…
Günümüze şükür ede ede…
Yaşayıp gidiyoruz Elhamdülillah!

Son söz;
1950 yılının 14 Kasımında..
Ve 36 yaşında…
Ankara’da bir gece vakti yürürken düştüğü çukurda 79 yıl önce kaybettiğimiz;
Değerli şairimiz;
Orhan Veli Kanık’ı bir kez daha analım istedik…

Toprağı bol olsun…
Işıklar içinde uyusun…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?