ORMANIN CANLILIĞINI YOK EDİYORUZ SONRADA HAFTA YAPIP KUTLUYORUZ

ORMANIN CANLILIĞINI YOK EDİYORUZ SONRADA HAFTA YAPIP KUTLUYORUZ

Sevgili dostlar,
Değerli canlar,
Siz deyin; anlatılacak ve sizlerle paylaşılacak konu sıkıntısı çekiyorum…
Ben deyim; zil seslerinden bir hayli uzak kalmama rağmen hala eğitimcilik alışkanlığımı bir türlü terk edemeyip sürdürüyorum…
Neden sayarsanız sayın…
Nasıl düşünürseniz düşünün…
Ben hala zaman-zaman hangi aydan hangi günler kutlanıyor?
Kutlanıyorsa ne zaman ve hangi güne rast geliyor; mümkün olduğu kadar takip ederim…
Örneğin;
Mart ayı içerisinde ‘kutlanan gün’ sayısı bir hayli fazla…
21 Mart’ tarihinde Nevruz bayramı kutlanıyor…
22 Mart tarihini ‘Su Günü’ kutlama etkinliklerine ayrılıyor…
21-26 Mart tarihleri arası; ‘Dünya Ormancılık Günü’ olarak gösteriliyor…
Birleşmiş Milletler Örgütü, bu ‘Dünya Ormancılık Gününü’ 1971 yılında başlatmış…
Bizde ise 1975 yılında Ecevit’in başbakanlığında Koalisyon hükümetiyle birlikte başlamış…
Burada -o dönemin- başbakanı Bülent Ecevit’in adını bile bile dile getiriyorum…
Çünkü o dönemin ve Koalisyon hükümetinin başbakanı olan Bülent Ecevit (hakkını teslim etmek gerekirse) ormanlarımızın korunması için gereken titizliği gösterdiği gibi aynı zamanda da ormanları korumanın önlemlerini almış ve çözüm getirmişti…
O günleri bilmeyenler ve unutanlar için hemen söyleyelim…
Dönemin başbakanı Bülent Ecevit, ormanla iç-içe yaşayan köyleri ‘orman köylüsü’ sayıp ve ormandan yasal olarak yararlanma kolaylıkları getirmişti…
Örneğin;
O tarihlerde gerek orman köylüsü ve gerek orman köyü statüsüne sahip olmayan köyler o sıralarda evinin ve damının üstüne koskocaman ağaçları baltayla yere devirir ve kaçak bir şekilde hızarla biçer, hartama yapar ve evinin üstünü örterdi…
Ve bunun önlemini dönemin başbakanı Bülent Ecevit, köylüye evinin üzerini örtmesi için çinko verdi…
Ormanlardan hızar ve balta sesi kesildi…
Demem o ki; o tarihlerde öğrencilerimize ‘Orman Haftası veya Günü kutlaması yapılırken bu çözüm şeklini örnek veriyorduk.
Peki günümüzde nasıl anlatacağız?
Daha doğrusu nasıl bir örnek vereceğiz?
Galiba eğer anlatabilme becerisini gösterebilirsek en kısa yoldan şöyle anlatabiliriz…
Hani nasıl olsa ’22 Mart Dünya Günü’ olarak anılıp kutlanmak isteniyor…
Eh, 21-26 Mart arası da ‘Ormancılık Haftası’ olduğuna göre her ikisini bir-eder ve her kisini de anlatsak-anlatsak galiba şöyle anlatabiliriz diye düşünüyorum;
Ülkemiz coğrafyası içerisinde ne kadar dere, derecik, çay ve değirmen bendini dolduracak ne kadar su varsa hepsini HES (Hidroelektrik Santralı) yapmak için sularımızı sattık…
Ve bir zamanlar çağıl çağıl akan sularımızda ne kadar canlı türü varsa hepsinin anasını ağlattık!
Kısacası ülkemizde ‘dere yatağı’ diye hiçbir şey bırakmadık!
Yani toplumun bir zamanlar ortak olarak kullandığı değerlerden hiçbir şey kalmadı…
Kala kala bir tek ‘Dünya Su Gününü’ kutlamak kaldı…
Tabi aynı felakete ve akıbete ormanlarımızda uğradı…
Kimi ormanlarımızı (korumayı bir tarafa bırakın) lüks oteller yapmak için para babalarına, sermaye ağalarına, siyaset tüccarlarına -peşkeş çekmek için- kaza süsü verilerek ve kimseler görmeden cayır cayır yakıldı…
Ve daha sonra da “burada daha orman olmaz’ diyerek yandaş ve küresel sermayenin ortaklarına satışa çıkarıldı…
Halbuki bir zamanlar ne kadarda gür ve tropikal ormanlarımız vardı…
İçerisinde binlerce, milyonlarca canlı türü yaşardı…
Bulunduğu bölgeye mis gibi oksijen kokuları saçardı…
Doğanın ve mevsimlerin eko-sistemini sağlardı…
Dört mevsim farklı renklere bürünür ve ruhumuzu dinlendirirdi!
Ağaçların dibine uzanınca bedenimizi serinletirdi…
Ormanın içinde nereden geldiği belli olmayan kuş seslerinin cıvıltısı adeta bir senfoni orkestrası gibiydi…
Ya şimdi?
Ormanlarımız birer birer yok olup, yavaş yavaş elden gidiyor…
Yaşadığımız bölgenin eko-dengesi bozuluyor…
Milyonlarca canlının yaşadığı dünya göz göre göre yok oluyor.
Bu yaşanan olumsuzluklara hiçbir toplumsal tepki olmuyor..
Ve biz şimdi kalkıp Orman günü veya Oram Haftası kutlayacağız he mi?
Düşündürücü olduğu kadar;
Aynı zamanda can sıkıcı da öyle değil mi?
Vallahi aynen öyle…
Demek ki bazen ve her zaman insanlar dünyası özgürlüğünü kaybetmiyor…
Canlılar dünyasından; ormanı oluşturan ağaçlar gibi ve aynı zamanda onun içinde yaşama şansı olan canlılarda bir şekilde özgürlüğünü kaybedebiliyormuş…
Ama biz yinede umutlarımızı birdenbire soldurmayıp veya da solmaya yüz-tutan umutlarımızı tekrar yeşertmek için Nazım Hikmet’in o anlamlı ve güzel dizeleriyle bitirelim sohbetimizi…
Ne diyordu usta şair;
“Yaşam bir ağaç gibi
tek ve hür,

ve bir orman gibi kardeşçesine

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?