ÖSO, Afrin ve Lozan

ÖSO, Afrin ve Lozan

Türkiye, 24 Ağustos 2016 Ağustos ayında “Fırat Kalkanı” harekâtını başlattı. “Fırat Kalkanı” harekâtına Türk Silahlı Kuvvetlerinin yanında ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) grupları da katıldı.

Bu operasyon ile IŞİD kontrolündeki El Bab alındı.

Şimdi de Afrin’e yönelik “Zeytin Dalı” operasyonunda yine ÖSO ile birlikte hareket ediyoruz.

Peki, ÖSO nedir?

Şam yönetimine, Esad rejimine karşı kurulmuş bir gruptur. Suriye ordusundan istifa eden Albay Riyad El Esad tarafından 29 Temmuz 2011 tarihinde “Suriye hükümetini devirmek” amacıyla kurulmuştur.

ÖSO hangi ülkeler tarafından desteklenmektedir?

ABD, Körfez ülkeleri ve Türkiye tarafından desteklenmişlerdir. Ana karargâhları Katar’da bulunmaktadır. Eğit-donat kapsamında ülkemizde de eğitim almışlardır…

ÖSO tek bir örgüt değildir. İçinde çok farklı grupları barındırmaktadır. Bunlardan teki de daha ziyade Türkmenlerden oluşan Sultan Murat Tümenidir. Hamza Tugayı, Şam Kolordusu, Nurettin Zengi Hareketi gibi pek çok grup ÖSO içinde yer almaktadır.

***

Türkiye, kendi güney sınırlarının güvenliği için Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunmak zorundadır. Aynı zamanda Irak’ın da toprak bütünlüğünü savunmak zorundadır.

Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunmak için yapılması gereken nedir?

Şam yönetimi ile yani Esad ile işbirliği yapmaktır.

Geçtiğimiz hafta Erdoğan şu sözleri etti.

“Suriye’de son terörist yok olana kadar ve Suriye asli sahiplerine kalana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz”

‘Suriye’nin asli sahipleri’ kimdir?

PYD/YPG değildir. ÖSO’da değildir. El Nusra’da değildir. Suriye’nin asli sahibi, meşru hükümeti Şam yönetimidir.

O halde Şam yönetimini devirmek için kurulmuş olan ÖSO ile birlikte hareket ediyor olmamız sorun yaratmaz mı?

Elbette yaratır.

Yarın o sorunlar ile daha çok karşı karşıya kalabiliriz…

O halde “ÖSO’ya laf söyleyen haindir” demek yerine oturup sağlıklı şekilde düşünmeliyiz.

Yapmamız gereken ‘Suriye’nin asli sahipleri’ ile bir an önce işbirliği içine girmek olmalıdır. Bu işbirliği hem Suriye’nin toprak bütünlüğü için hem de ülkemizin güney sınırlarının güvenliği için yaşamsal önemdedir.

***

“Arap Baharı” adı altında Suriye’ye yönelik emperyalist planda (BOP) ülkemiz, ilk başta ABD ile birlikte hareket etti.

Daha sonra Rusya ve İran ile birlikte hareket etmeye başladı.

Bugün de bu iki devlet ile birlikte hareket ediyoruz. Astana’da birlikte idik, Soçi’ de de birlikteyiz.

Afrin’e yönelik “Zeytin Dalı” operasyonu başlamadan önce Genel Kurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı Moskova ziyareti yaptılar.

Belli konularda bir uzlaşmaya varılarak operasyona başladık.

O uzlaşma gereği Rusya, Afrin ’de bulunan kuvvetlerini Tel Rıfat Bölgesine çekti…

29-30 Ocak tarihlerinde Rusya’nın ev sahipliğinde Soçi Zirvesi gerçekleştirilecek. Zirveye Türkiye’de katılacak.

Suriye’de birlikte hareket ettiğimiz Rusya ve İran, Şam yönetimini destekliyorlar.

Fakat Türkiye bu konuda Rusya’dan da, İran’dan da ayrılıyor.

O zaman Soçi zirvesinde Şam yönetimi ile nasıl yan yana geleceğiz?

Hem Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana olduğumuzu açıklayacağız hem de buna yönelik adımları atmayacağız.

Bu ciddi bir çelişkidir.

***

Partisinin Kocaeli Kongresinde kürsüye çıkan Erdoğan, bir kez daha Lozan tartışmasını gündeme getirdi.

Sanırım “Fesli Tarihçi” olarak bilinen Kadir Mısırlıoğlu’nun “Lozan Zafer mi Hezimet mi” adlı kitabından etkilenmiş…

Ege Denizindeki adaların hiç birisi Lozan Anlaşması ile kaybedilmemiştir. Osmanlı zamanında 1830’dan sonra kaybedilmeye başlanmıştır.

1912 Uşi anlaşmasıyla kaybedilmiştir. 1913 Atina Anlaşması ile kaybedilmiştir. 1913 Londra Anlaşması ile adaların geleceği ile ilgili karar ‘büyük Avrupa devletlerine’ bırakılmıştır!

Lozan’da İsmet Paşa ve heyetimizin tüm gayretlerine rağmen adalar geri alınamamıştır. Lozan’da Gökçeada, Bozcaada, Tavşan Adaları ve Anadolu sahillerine üç milden az uzaklıkta bulunan adalar üzerindeki Türk hâkimiyeti kabul edilmiştir.

Ayrıca Ege adalarının askerden ve silahtan arındırılması da Lozan’da kabul edilmiştir.

Bugün tartışılan Lozan’da bize kalan ve Anadolu sahillerine mesafesi üç milden daha az olan adaların Yunanistan işgaline uğramış olmasıdır.

Bugün 18 adamız işgal altındadır.

Ayrıca Yunanistan Lozan’a aykırı olarak Ege adalarını da, işgal ettiği 18 adayı da silahlandırmaktadır.

Tartışılması gereken konu budur.

Lozan’ı tartışmak, ülkemizin tapu senedini tartışmaktır. O ‘tapu senedi’ özenle korunmalıdır.

Lozan üzerinden CHP’ye eleştiri getirmek, 18 ada konusunda topu taca atma çabasıdır.

Üzüm yemek değil, bağcıyı döğmeye çalışmaktır…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?