Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
PATRON İSTERSE İŞTEN ÇIKARABİLİR MAHKEME İŞÇİLERİ HAKLI BULABİLİR
  • 0
  • 170
  • 14 Ocak 2021 Perşembe
  • +
  • -

Kim ne karar verirse versin;

Son kararı yine patron verir…

Ki;

Eğer işçilerde birlikte hareket etme bilinci oluşmuşsa..

Yetmedi;

Birde çalıştıkları iş-kolunda sendikalarını kurmuşlarsa…

Vay o işçilerin haline!

Mahkemeler ne karar verirse versin…

İstediği kadar işçilere ‘haklısın’ desin;

Son kararı patron verir…

Sevgili dostlar,

Değerli canlar,

Sizlerde gazete haberlerinde okumuş veya televizyon haberlerinde dinlemişsinizdir ya…

Bu konuyu bir daha gündeme getirmekte herhangi bir sakınca yoktur diye düşünüyorum…

Efendim…

Sizlerin ve birçoğunuz da bildiği gibi;

Bursa ilimizin Orhangazi ilçesinde işletmeciliği Amerikalıların olan ve ‘Nişasta’ üretimi yapan CARGİLL’ isimli bir fabrika vardır…

Bu ‘gıda üretimi’ yapan fabrikanın işçileri, bundan üç yıl önce…

14 işçinin öncülüğünde…

TEKGIDA-İŞ Sendikası çatısı altında örgütlenip sendikalaşırlar…

Şimdi birçoğunuz haklı olarak diyecektir ki;

“Eeee!”

“Varsın sendikalaşsınlar”

“Sendikalaşınca ne olur?”

Aaa!

Ne olacağı varmı kardeşim…

Hangi iş yerinde olursa olsun;

İşçilerin bir araya gelip, örgütlenmesinden ve sendikalaşmasından bütün iş-yeri patronları rahatsız olur…

Tıpkı bundan üç yıl önce CANGİLL Fabrikasının patronu da bu 14 işçiden rahatsız olduğu gibi…

Ve gözlerinin yaşına bakmadan, tazminat filan takmadan işçileri kapının önüne bıraktığı gibi…

İşten atılan bu 14 işçi konuyu mahkemeye taşır…

Bursa Bölge Adliye Mahkemesine;

Yasal olarak sendika kurma haklarının olduğu anımsatılır…

Ve mahkemede işçileri haklı bulur…

Mahkeme işçileri ‘haklı’ bulur bulmasın da…

Bizde ‘Adalet Mülkün Temelidir’ sözü genellikle zenginlerin malı mülkü anlaşıldığı için, patron ekonomik gücüne ve siyasal gücüne güvendiği için mahkemenin verdiği kararı uygulamaz…

Yani, patron tükürdüğü ‘tükürüğü’ yalamaz!

Yani, işten attığı 14 işçiye tekrar geri almaz…

Ve bu sözünü ettiğimiz 14 işçi, üç yıldır haklarını geri almak için direnir…

Üç yıldır aç-arık gezinir…

Ve dertlerini ‘devlet babaya’ anlatmak için Ankara’ya gelirler…

TEKGIDA-İŞ Sendikasına girmek isterler..

Ancak polis tarafından engellenirler…

Ve sendikalarının önünde ‘direnişlerini’ sürdürmek isteyince de;

Polisler tarafından gözaltına alınırlar…

Ve emniyette ifadeleri alındıktan sonrada;

Korona-virüs yasaklarının başlamasına 15 dakika kala işçileri serbest bırakırlar…

Ankara’nın Gölbaşı ilçesine gelinir…

Burada da yolları polis tarafından kesilir;

“Sokağa çıkma yasağını ihlal ettiniz” denilir

Ve 14 kişiye adam başı 900TL para cezası keserler.

Derdini anlatmak isteyen işten atılan işçiler;

“Bizi, Ankara merkezdeki Emniyet geç bıraktı” deseler de, dertlerini anlatamazlar…

Ve polisler arabalarının plaka numarasını aldıktan sonra bir tutanak tuttuktan sonra “hadi şimdi gidebilirsiniz” diyerek, izin verirler…

Ve morali bozuk, yorgun-argın işçiler Karaman’a tam girecekken o da ne?

Polisler onları bekliyor…

Sokağa çıkma yasağı bitmediği için bir para cezası da orada yerler.

Ankara’da mağdur olan işçiler;

“Yahu bu para cezasını bir Ankara-Gölbaşı’nda yedik” deseler de, polislere söz dinletemezler…

Nasıl iyi mi?

Ne dersiniz, işçiler bu katmerli cezayı hak etmiş mi?

Her neyse…

Konuyu özetleyerek ve ‘soru-yorum’ tarzında değerlendirerek şöyle sonlandırmak istiyorum;

Bu patronlar, işverenler, kapitalistler neden çalıştırdıkları işçilerin sendikalaşmasına karşı çıkarlar?

İşçiler, emekçiler kendi özgür iradeleriyle (patronların icazetinde olan sarı sendikaların) dışında ‘sendikalaşmak’ isterse, patronlar ve işverenler, bundan niye rahatsız olurlar?

Hadi, patronların ve işverenlerin rahatsız oluşunu bir tarafa bıraktım.

Hangi dönem olursa olsun; siyasi yönetsel güçler neden emekçilerin bir araya gelmesinden ve sendikalaşmasından rahatsız olur?

Sermayenin minderinde oturan;

İşadamları ve fabrikatörlerin bir araya gelip örgütlenmesi normal…

Siyaset erbabının bir araya gelip, örgütlenmesi normal…

Ama iş; köylünün ve işçinin örgütlenmesine gelince anormal…

Memurun örgütlenmesi ve sendikalaşması daha da anormal!…

Niye?

Niçin?

Neden?

Bu soruların yanıtını düşünüp verebilmek için;

Siyasal düşünce farklılıklarımızın olması mı gerekiyor?

İlla da siyaset erbabının ‘doğru’ dediğine doğru, ‘yanlış’ dediğine ‘yanlış’ demek zorunda mıyız?

Kısacası…

Ve son söz olarak demek isterim ki;

Bu üzerinde düşünülmesi gereken soruların yanıtını ne sermayenin minderinde oturan patronlar, nede onları temsil eden siyaset erbabı sorun eder…

Sonuç;

Herkes bulunduğu yerin ve sınıfının bilincine varmadığı sürece…

Bu kervan ezber ettiği yoldan gider…

Bu devran böyle gelmiş, böyle gider…

Hoş kalın,

Hoşça kalalım,

Sağlık ve esenlik içinde olalım.

Bunların olabilmesi içinde;

Sınıf bilincinden uzak kalmayalım…

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM