PEYGAMBERİ TAŞLAMAK

PEYGAMBERİ TAŞLAMAK

İslâm itikadına göre, Peygamberler (sav) den sadır olan olağan üstü hallere “mucize” denilmektedir. İnsanlık tarihi boyunca ve ihtiyaca binaen, Cenab-ı Allah(cc) muhtelif sebeplerle Peygamberlere mucizeler  bahşetmiş, bir kısım insanlar da bu mucizelere bizzat şahitlik etmişlerdir.

Bilindiği üzere Hz. Muhammed Mustafa (sav) ahir zaman Nebisidir, İslâm Dini’de son dindir. Bundan sonra ne bir Peygamber gönderilecektir, ne de bir din. Âlemlerin Rabbi olan Mevlâ’mız  Ümmet-i Muhammed’e rahmetiyle nazar eylese ve Âhir Zaman Nebisi  Efendimiz(sav)i mucize kabilinden ve Ümmetini  ikaz etmek üzere  aramıza gönderse, Peygamberimiz de Ümmetini geniş bir alanda toplasa ve şöyle hitap etse:

“EY ALLAH’IN KULLARI! EY BENİM GÖZLERİMİN NURU OLAN ÜMMETİM!. Sizleri ikaz etmek, nasihatlerde bulunmak,  eksikliklerinizi hatırlatmak üzere, Allah beni geçici bir süre ile MUCİZE kabilinden aranıza gönderdi; dünya ve Ahiret kurtuluşunuz adına şimdi beni iyi dinleyiniz ve sözlerimi not ediniz…

GÖRÜYORUM Kİ, yaşamakta olduğunuz İslâm ile, benim tebliğ ettiğim İslâm arasında okyanuslar kadar fark vardır. Allah’ın size gönderdiği  son dini büyük oranda tahrif etmişsiniz. İslâm dininden bazı şeyleri eksiltmiş, bazı şeyleri de ilave etmişsiniz. Dini yaşamak ve dine uymakla emr olunduğunuz halde, yaşadığınız hayat dine uymuyor; sizler Dini kendinize uydurmuşsunuz…

İmanlarınıza şirk bulaşmış durumda. Dinin, işinize gelen bölümlerine iman etmişsiniz, işinize gelmeyenleri bir kenara koymuş durumdasınız. İmanlarınız kemâl derecesine ulaşmadıktan sonra, size fazla yararı olmaz. Sahip olduğunuz iman nasıl bir imandır ki, hayatınıza yön veremiyor, nefislerinize esir olmuş bir haldesiniz. Küfür, şirk, nifak, isyan,  günah her tarafınıza bulaşmış. ..

ÜMMETİM! Salih amelleriniz, ibadetleriniz, dualarınız, zikirleriniz, hayr-u hasenatınız  ihlastan, samimiyetten, ihsandan çok uzak. En büyük ibadet olan Cihadı terk etmiş haldesiniz. Emr olunduğunuz gibi yaşamadığınız ayan-beyan ortada. Bid’at ve hurafelerle süslü, riya ile ihata edilmiş, kin ve hasetin istilasına uğramış, özü olmayan göstermelik bir yaşantı içinde olduğunuzu biliyor olmanız gerekir…

Ahlâken korkunç bir çöküntüye maruz kalmış durumdasınız. Cemiyet hayatınız ne İslâmî, ne de insani bir görüntü veriyor. Fırka fırka ayrılmışsınız, birlik-dirlik kalmamış. Günahların her çeşidi, her yerde mevcut. Haram fiiller bünyenizi kurt gibi kemirmekte, sizler malayani sözlerle, gayri meşru işlerle meşgulsünüz, dünyalık kaygısı sizi perişan etmiş…

Bazılarınız bir takım saiklerle,  bir kısım gayr-i meşru meşreplere, cemaatlere, hiziplere, tarikatlara dahil olmuş durumda…. Falan falan tarikat aslına uygun değil…Falan feşmekân Cemaat sizi istismar etmektedir….Şu şu hizip fitne-fesat odağı olmuş…Sıkıntılarımıza bir çare, bir umut olur diye canınızı feda ettiğiniz falan falan partiler yanlış yoldadır, dikkatli olunuz…

EY İNSANLAR! Çok az istisnaları olmakla beraber, durumunuz hiç de iyi değildir. Henüz imtihan dünyasındasınız, her şey bitmiş sayılmaz ve elinizde kurtuluş için sayısız fırsat vardır. Ancak, belirtmem gerekiyor ki, bu vaziyette ve bu şartlarda  DÜNYA İMTİHANI KAZANMA ŞANSINIZ YOKTUR.

İslâm’a yeniden iman edin. Kendinizi derhal hesaba çekin. Dininizi doğru ve tam olarak öğrenin. Haramlardan ve günahlardan uzak durun. Hak ve Bâtıl olmak üzere iki hayat modeli vardır. Takip ettiğiniz yol yanlış, tatbik ettiğiniz model bâtıldır. Allah’ın Kitabına ve Rasulü’nün sünnetlerine tabi olunuz…” diyerek hitabetini bitirse…

Rasulüllah’ı dinleyen sözde Ümmeti nasıl bir tepki verir, nasıl hareket eder, ne dersiniz Müslümanlar ???

Benim sorduğum bu soruya, bir çok insan tereddütsüz şu cevabı verecek: “Derler ki: Seni bu görevle bize gönderen Mevlâ’mıza sonsuz  hamd-ü senalar, size de selat-ü selam olsun Ya Rasulüllah. Emir ve tavsiyeleriniz başımızın üstüne Ey Allah’ın Nebisi. Bu andan itibaren talimatlarınıza harfiyyen uyacağız ve tabi olacağız. Hayatımızın kalan bölümünde Allah’ın Rızasına uygun yaşayacağımıza dair ahdü feyman ediyoruz, söz veriyoruz…”

Ben de diyor ve iddia ediyorum ki: Belki yüz kişiden 2 veya 3 kişi bu veya buna yakın cevaplar verir. Geriye kalan kahir çoğunluk ne mi yapar?  “Bu Peygamber bizim yaşadığımız hayat müdahale ediyor, din işi ile dünya işlerini karıştırıyor; Şeyhimize, mürşidimize, cemaat liderimize, meşrebimize, partimizin liderine iftira atıyor, dil uzatıyor ve  haddi aşıyor…” der ve kendilerini ikaz etmek, uyarmak amacıyla Allah’ın gönderdiği Peygamberi taşlamaya kalkarlar. Ve hatta daha da ileriye giderek öldürmeye cüret ederler.

“Olur, mu kardeşim öyle? Amma da abartıyorsun, bu kadarı da fazla…” demeyin. Eğer bunda ısrar ederseniz, o zaman size bir soru sorarım: ” İnsanlık tarihi boyunca, ümmeti olan insanlar tarafından işkenceye tabi tutulan, zulme uğrayan, memleketinden-yuvasından kovulan, iftiraya uğrayan, hatta  şehid edilen kaç tane peygamber olduğunu biliyor musunuz?

Selam ve dua ile…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?