Referandum

Referandum

OHAL ile referandum olur mu? Elbette olur ama demokratik olmaz. Eşit şartlar olmaz. Nitekim bunun örneklerini yaşıyoruz.

Dün Çanakkale’de “hayır” çalışması yapan Meral Akşener’in karşılaştığı durum bir göstergedir!

İleride buna benzer başka örnekler de olacaktır. Valiler OHAL yetkileri ile “hayır” çalışmalarına engel olmaya çalışacaklardır.

Ya televizyon ve radyo yayınları ile ilgili 687 sayılı KHK ile yapılan düzenlemeye ne demeli?

Artık tek taraflı yayın ceza yok!

Bu ne anlama geliyor?

İktidarın kontrol altına aldığı TRT kanallarında ve özel televizyonlarda, istenildiği gibi “evet” propagandası yapılabilecek.

“Hayır” diyecekler ise sesini duyuramayacaklar…

Nitekim bunun örneklerini yaşıyoruz. Süreç içinde daha etkin şekilde göreceğiz.

İrfan Değirmenci örneği de “hayır” diyeceklere yönelik baskıya örnektir. Doğan Grubuna ait Kanal D Televizyonun sabah haber kuşağını sunan İrfan Değirmenci, işinden oldu!

Neden mi?

“Hayır” diyeceğini açıkladığı için.

Doğan Holding açıklamasına göre , “tarafsızlığın ihlali” nedeniyle İrfan Değirmenci işten çıkarılmış!

Biz de inandık…

Oysa aynı gruba ait Hürriyet Gazetesine, Yeni Şafak’tan iktidar tavsiyesi ile getirilen Abdulkadir Selvi hiç “tarafsızlığın ihlali” yapmıyor!

“Evet” diyeceğini açıklayan Fatih Çekirge’de “tarafsızlığın ihlali” yapmıyor!

Doğan Holding’te yaşanan örnekler de gösteriyor ki “evet” diyecekler korunurken, “hayır” diyeceklerin başına her türlü sorun gelebilir.

Nerede adalet, nerede eşitlik ve nerede hukuk devleti?

Referandum sürecinde bu konuda başka örnekler de var. Hatta kamu görevlileri arasında var. Bir kamu görevlisi “hayır” propagandası yapsa ne olur?

Elbette işinden olur!

İrfan Değirmenci’nin yaşadığını o da yaşar..

Ancak “evet” diyeceklere bir şey yapılmaz. Korunur.

Çeşitli kamu görevlilerinin “evet” paylaşımları medya da haber oldu. “Evet” videoları çekip sosyal paylaşım sitelerinde paylaşıyorlar. Bazı siyasallaşmış imamlar hutbelerde “evet” çağrısı yapıyor.

Görev yaptığı ilçenin mülki amiri olan Kaymakamlar “evet” çağrısı yapıyor.

Kimse de bu kaymakamlara “ne yapıyorsunuz?” demiyor.

Artvin Borçka Kaymakamı, Uşak Ulubey kaymakamı, Denizli Beyağaç kaymakamı, Kahramanmaraş Çağlayancerit Kaymakamı twitter üzerinden “evet” kampanyası yaptığı halde görevlerinin başında…

Belki ileride vali de olurlar!

Bilecik İl Milli Eğitim Müdürü’ne ne diyeceğiz?  Referandumu “son savaş” olarak tanımlamaktadır!

Yani “hayır” diyeceklere “savaş” ilan etmektedir. Hatta bugüne kadar sürdürdükleri ‘savaşın’ son taarruzu olarak görüyor!

Müdür, bu paylaşımına rağmen görevini sürdürmektedir.

Giresun’da kurum çalışanlarını odasına toplayarak topluca “evet” videosu çeken müdüre ne demeli?

Kurum çalışanları “işten atılma kaygısı ile müdürün odasına giderek ‘evet’ videosuna katıldık” diyor.

O müdürle ilgili de bir işlem yok!

Kamu kurumları yöneticileri kendilerini iktidarın memuru olarak görüyorlar. Çünkü ehliyet ve liyakat olmaksızın o göreve getirildiler.

Bu nedenle ‘partizan’ davranıyorlar. ‘Partizan’ davrandıkları içinde cesaretle “evet” kampanyası sürdürüyorlar.

İktidar tarafından da korunuyorlar.

Böyle bir referandum olmaz. Hele OHAL koşullarında hiç olmaz.

Ancak iktidar referandumu bilerek OHAL ile yapmak istedi. OHAL şartlarını ve KHK yetkisini “evet” için avantaj olarak kullanmak istedi.

Yaşanan süreçte bunu gösteriyor.

Eşitlik yok, adalet yok, hukuk yok…

Adeta Bilecik Milli Eğitim Müdürü’nün “son savaş” benzetmesi gibi görüyor.

22 Ocak tarihli açıklamasında; AKP Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu’da bu düşünceyi doğruluyor.

Diyor ki;

“100 yıldan fazladır bu topraklarda vurulan prangaları kurtarmaya Rabbil Âlemin bizi nasiplendirdi” 

“Pranga” olarak görülen nedir?

Cumhuriyet ve onun getirdiği değerler midir?

“Pranga” sözcüğünü 10 Şubat tarihli konuşmasında Cumhurbaşkanı’da kullandı.

“Bu sistem var ya bu sistem, bu bizim bileklerimizde prangaydı. 16 Nisan’da bileklerimizdeki bu prangaları söküp atmaya var mıyız?”

Oysa başbakan “Rejim tartışması 1923 yılında bitti” diyordu!

Hangisine inanalım?

Bir daha altını çizmek gerekiyor. OHAL ile eşit ve adil bir referandum olmaz. Toplum giderek artan şekilde “evet” ve “hayır “ cephesi olarak bölünüyor.

Bugün işaretleri görülen gerginlikler yarın daha ciddi sorunlara yol açarsa ne olacak?

Türk Büro Sen Genel Başkanı Fahrettin Yokuş’a yapılan silahlı saldırı da kaygımı artırmaktadır…

Yoksa “son savaş” ile böyle bir gerginlik ve çatışma mı amaçlanıyor?

Kaygılıyım…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?