Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
RESİM ÇEKMEK İÇİN DURUYORUZ GÜZEL BİR İNSANLA TANIŞIYORUZ
  • 0
  • 161
  • 16 Eylül 2021 Perşembe
  • +
  • -

Merhaba sevgili dostlar,

Merhaba değerli canlar,

Bugünkü sohbetimizde;

Şebinkarahisar yöresine yaptığımız geziden, üç arkadaş birlikte yaşadığımız güzel bir kesiti sizinle de paylaşmak istiyorum…

Ve eğer yanlış anlamazsanız söze şöyle giriyorum;

Bizler de birçok emekli gibi aybaşını zor getiren emeklilerdeniz..

Daha doğrusu felekten bir gün daha fazla çalıp, yaşamak için;

Küçük çocuklar gibi yerde sürünen ve emekleyenlerdeniz!…

Yani, kısaca demem o ki;

Öyle herkes gibi canımızın istediği zaman havuzlu, süit odalı otellerden yer ayırtıp gezmeye gidemiyoruz…

Hatta ve hatta bırakın turistik yörelere geziye ve tatile gitmeyi;

Sayılı para çabuk tükenir…

Hazıra dağ mı dayanır!…

Zaten delik olan bütçemiz, hepten kevgire döner korkusuyla, kapı komşumuz illere bile günü-birlik gitmeye korkuyoruz!…

Ve durum böyle olunca da;

İki-üç arkadaş bir araya geliyoruz…

Harcamalarla ilgili ortak bir bütçe oluşturuyoruz…

Gideceğimiz yere hareket etmeden önce;

Nerelere gidersek, daha ucuza getiririz?

Fazla masrafa kaçmadan nerede ucuza besleniriz?

Vesaire, vesaire…

Sözü daha fazla uzatmayalım;

Tasarrufa dayalı bütün planlamaları yaptıktan sonra gideceğimiz yakın ilçeleri gezmek için yola çıkıyoruz…

Tıpkı;

Emekli öğretmen Mehmet Öztürk, (Organik Ömer) olarak bilinen Ömer Hacıahmetoğlu ile birlikte birkaç gün önce Şebinkarahisar ilçemizin yöresine birlikte kısa mesafeli ve günü-birlik bir geziye gittik…

Ve bu bir günlük ‘gezi’ süresinde çok güzel insanlarla tanışıp ve yepyeni dostlar ve arkadaşlar edindik…

Örneğin bunlardan bir tanesi;

Şebinkarahisar-Dikmetaş Gölet’ini gezip gördükten sonra, dönüş yolumuzun üzerinde olan Toplukonak Köyü, Hasana Mahallesin de Süleyman DEMİRAĞ ile tanışıp ve o kısa sürede birbirimize ısınıp, dost ve arkadaş olduğumuz gibi…

Ve rastlantıya dayalı tanışıklığımız ve arkadaşlığımız şöyle oldu;

Toplukonak köyünün içinden geçerek, Şebinkarahisar asfaltına iniş yapıyoruz…

Derken, karşı dağlarda manzarası güzel, çıplak bir dağ görüyoruz.

Ve gezdiğimiz yerleri fotoğraflama yapan Mehmet Öztürk’ün;

“Şaban hocam, arabayı bir kenara çekte, şu manzarayı da çekelim” ricası üzerine yol kenarında duruyoruz…

Yol ve gezi arkadaşımız Mehmet Öztürk, dağların fotoğraflamasını yaparken, bizde Ömer arkadaşla yol kenarında sebze tarlasında ve meyve bahçesinde eşiyle birlikte çalışan Süleyman Demirağ isimli güzel insanla tanışıyoruz…

Ve sizlerde çok iyi bilirsiniz ki;

Anadolu’nun bereketli topraklarında boy atan ve bereket dolu harmanlarında yol alanların cömertliği ve sevgili yürekten-yüreğe çabuk köprü kurar…

İşte bizim ki de aynen böyle oldu…

Küçücük tarlasında ve meyve bahçesinde çalışan birisine vermemiz gereken ‘selamı’ verir-vermez;

“Buyurun dilediğiniz ağaçtan meyve toplayın, meyve yiyin” diyerek bize yakınlık gösterdi…

Yüreği;

Halil İbrahim sofrası kadar büyük ve zengin olan bu insanın teklifini geri çevirmedik…

Yanına inip karşılıklı tanıştık…

Adı; Süleyman Demirağ’mış..

Kışın, İstanbul-Ümraniye’de yaşarmış..

Bahar ve yaz mevsimleri gelince de;

Tarım işlerini yapmak için köyüne taşınırmış..

Ve görselde paylaştığım fotoğrafta sizlerin de gördüğü gibi;

Süleyman Demirağ’ın meyve bahçesinde birbirinden farklı onlarca meyve ağacı var…

Bu güzelim meyve bahçesini görür-görmez;

Birdenbire ilkokul birinci sınıfta okuduğumuz ALFABE kitabındaki meyveler aklıma geliverdi…

Birde Adem ile Havva’nın kovulduğu cennet bahçesi…

Her neyse..

Bu sohbetimizi şöyle bitirmek istiyorum;

Anadolu insanın cömertliği, galiba toprağının bereket dolu cömertliğinden ileri geliyor…

Tanıdık-tanımadık her kim olursa olsun;

Konuklarına ‘gönül sofrası’ kurması veya da ‘Halil İbrahim Sofrası’ donatması ve ‘paylaşım’ kültürü galiba bu topraklara özgü bir şey…

Son söz;

İyi ki Anadoluluyuz…

İyi ki Anadolu çocuğuyuz…

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM