Seçim kampanyası üzerine

Seçim kampanyası üzerine

Aralık ayının başında, ( 6 Aralık 2018’de) Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın bir açıklaması medyaya yansımıştı.
Partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısında Erdoğan, AKP’nin seçim kampanyalarında sokakları parti bayrakları, afişleri ile donatmayacağını açıklayarak, “31 Mart seçim döneminden başlayarak gürültü ve görüntü kirliliği oluşturan propaganda yöntemlerini tamamen terk ediyoruz” demişti.
Kamuoyu da bu ‘sakin seçim kampanyası’ açıklamasına olumlu yaklaşmıştı.
Ne görüntü kirliliği olacaktı, ne de gürültü kirliliği…
Muhalefette bu kampanya tarzına olumlu yaklaştı. Böylece ciddi bir mali külfetten de kurtulmuş olacaklardı.
Peki, bu tarz bir kampanya mı yapılıyor?
Ne gezer…
Belki geçmiş seçimler kadar bayrak ve flama yok. Giydirilmiş araçlar bangır bangır sokaklarda henüz dolaşmaya başlamadılar…
Fakat her billboard dolu…
Pek çok binanın görünen cepheleri dev afişlerle kaplı.
Daha çok da; “..görüntü kirliliği oluşturan propaganda yöntemlerini tamamen terk ediyoruz” diyen AKP tarafından bu alanlar doldurulmuş vaziyette…
Yani 6 Aralık günü yapılan açıklama ile günümüzde yapılan kampanya uyuşmamaktadır.
Yani muhalefete verir talkını kendi yutar salkımı anlayışı vardır.
** *
İllerde ve ilçelerde billboardlara baktığımızda görülen bir gerçek var. O da şudur. O ilin adaylarından daha çok Erdoğan’ın billboardlarda afişi var.
Adeta her yerde aday kendisi gibi…
Seçmene “bana oy verin” der gibi…
Billboardlarda sağ eli kalbinin üzerinde Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın fotoğrafı var.
Raket reklam panolarında aynı afiş var.
Caddelerde, sahil yolunda direklerde yine aynı afiş var. Her an her yerde gözümüzün önünde…
“Gönül belediyeciliği” sözü ile her yerde o var.
Başka kentlerde yaşayan arkadaşlara da sordum. Trabzon’da da aynı durum var. Ordu’da da aynı durum var.
Samsun’da, İzmir’de Ankara’da, İstanbul’da da…
Özetle 81 ilde aynı durum var. İlçelerde farklı değil.
AKP’li aday ikinci planda bırakılmış vaziyette.
Yine söz ile eylem arasında yaşanan çelişkinin görüntüleri her yerde…
Partili cumhurbaşkanı ya da, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin” çelişik durumu her yerde görülüyor.
‘Parti devleti’ anlayışının da…
Her yerde Millet İttifakının belediye başkan adayının rakibi Cumhur İttifakının adayı değil de, adeta Erdoğan her yerde rakip adaymış gibi bir görüntü var!.
***
Erdoğan, hem iktidar partisinin genel başkanı hem de cumhurbaşkanı görevini birlikte yürütüyor.
Yerel seçimlere cumhurbaşkanlığı katılmıyor.
Partiler katılıyor.
Erdoğan’da parti lideri.
Seçim kampanyalarına partisinin lideri olarak katılabilir mi? Elbette katılabilir.
Erdoğan kampanyaya parti lideri olarak mı katılıyor yoksa cumhurbaşkanı olarak mı?
Cumhurbaşkanı olarak katılıyor.
Bu nedenle kampanya boyunca gittiği illerde devlet protokolü uygulanıyor.
Ve Erdoğan seçim yasaklarından da muaf… Yani “partili cumhurbaşkanı” olması nedeniyle kendisine seçim yasağı uygulanmayacak.
21 Mart Perşembe gününden başlayarak 30 Mart Cumartesi günü saat 18.00’e kadar sürecek olan seçim yasakları dönemi var.
Bu dönemde, resmi araçlar kullanılamaz, açılış ve temel atma törenleri yapılamaz…
Fakat YSK kararı ile Erdoğan’a bu yasaklar uygulanmayacak.
YSK kararlarına itiraz hakkı da yok!
Cumhurbaşkanı olarak son güne kadar genel başkanı olduğu partisi adına resmi araçlarla, devlet protokolü uygulanarak seçim kampanyasını sürdürebilecek.
Valilerin organize ettiği toplu açılış veya temel atma törenlerine katılabilecek.
Bunun da adı eşit ve adil bir seçim yarışı olacak!.
Hadi canım sende…
Adalet sadece partinin adında var.
Kalkınma da sadece yandaşlara ve daha çok yandaş beş şirkete…
Halk ise İŞKUR kuyruklarında, Tanzim satış kuyruklarında…
Bir de bu kuyruklara “varlık kuyruğu” demiyorlar mı? Kuyruklarda varlıklı bir kişi gören var mı?
Adeta aklımızla dalga geçiliyor.
Sonra da zamlarla seçimin maliyeti kuyruklardaki yoksul yurttaşların sırtına yükleniyor.
Vurun abalıya…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?