SEÇİMDEN SEÇİME KONUŞANLAR ACABA ŞİMDİ NİYE SUSUYORLAR

SEÇİMDEN SEÇİME KONUŞANLAR ACABA ŞİMDİ NİYE SUSUYORLAR

 

Konuşuyorlar…

Seçimden seçime konuşuyorlar…

Seçimler biter bitmez de, söz birliği etmişçesine hep birlikte susuyorlar!

Kazananı da susuyor, kazanmayanı da…

Ama seçimler yaklaşınca, kapa-kapı oy avcılığına çıkanlar her nedense o ezbere çaldıkları kapıların adreslerini birdenbire unutuyorlar…

Yalan mı?

Seçimlerden-seçime bol keseden ve işkembeden nutuk atanlar…

Seçim zamanı vatandaşın tarla duvarlarına bile ‘kurdela’ takıp, törenle kurdela kesenler, her nedense daha sonra buharlaşıp kayboluyorlar!

Yalan mı?

Sözü şuraya bağlamak istiyorum.

Bizler yıllar öncesi (yani çeyrek asır önce) bir yandan ilimizin yaylalarını ve doğal güzelliklerini öne çıkarıp tanıtmak ve turizme kapı aralamak için yapılan ‘şenlik festivalleri’ sonuç vermiş ve 1992 yılında ise ilimizin yaylalarından; Bektaş, Kulakkaya ve Kümbet yaylası turizm kapsamı içine alınmıştı…

Ve ardından da yavaş-yavaş ta olsa bir şeyler yapılmaya başlanmıştı…

Koçkaya Tesisleri

Zifin Oteli

Birun Kümbet Dağ Evleri

Sena Otel ve Tesisleri

Ve Doğukan Evleri gibi tesisler turizm amaçlı yola çıkmışlardır…

Ve bu tür turizm yatırımları başlayınca, bunun aksine oba ve yaylalardaki evlere ve ahırlara çivi çakılması çıkarılan bir yasayla yasaklanmıştır…

Doğanın dokusunu koruma adına düşünülen bu uygulama ne var ki, bir diğer taraftan Çevre ve şehircilik Bakanlığı tarafından bozulmuştur…

Daha açık bir ifadeyle söyleyecek olursak; şu an Giresun’un yaylaları olan Bektaş- Kulakkaya ve Kümbet yaylaları ve onlara birleşik olan köylerde iki tane bakanlık bulunmaktadır.

Birisi doğanın dokusunu ve güzelliğini koruyarak turizme açmak isteyen; Turizm Bakanlığı…

Bir ötekisi ise; toprağın altından ‘altın çıkaracağım’ diye müracaat eden bir holdinge ruhsat verip, doğanın anasını ağlatacak olan; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı…

Anlaşılacağı üzere; biri korumaya alıyor, biri korunanı ortadan kaldırıyor!

Hadi buna akıl erdirin erdirebilirseniz…

Çıkın işin içinden çıkabilirseniz…

Şimdi gelgelelim bu çalışmalar yapılırken kim kimin yanında duruyor?

Kimler konuşuyor?

Kimler susuyor?

Hemen kestiremeden giderek söyleyelim: seçimlerde bol keseden ve işkembeden atanlar susuyor, hiçbir yetkisi ve yaptırım gücü olmayanlar ortaya çıkıp (benim gibiler) konuşuyor!

Sahi bu niye böyle oluyor?

Bugün ister siyanürle olsun, ister siyanürsüz…

Toprağın altından altın çıkarmak için ister zehirli kimyasal maddeler kullanılsın, ister kullanılmasın…

Ortada toprak altından çıkarılacak ‘altının’ öyküsü dolaşıyor…

Hem de 3 milyon ton ve daha fazla toprağın yerüstüne çıkarılacağı ve yapılan kazı veya kuyulardan ötürü birçok ağaç ve bitki topluluğunun yok olacağı bir süreç başlatılmış ve konuşulmaya ve tartışılamaya başlandığı bu süreçte acaba olması gereken ve ortaya çıkıp konuşması gerekenler niye konuşmayıp susuyor?

Örneğin bugüne kadar seçilmiş tüm parlamenterler neden susuyor?

Bu saygıdeğer parlamenterlerimizin bu altın arama konusu hakkında bir çift sözleri olmayacak mı?

İster şirketten yana olsun, isten köylüden yana mutlaka söyleyecekleri bir çift sözleri vardır diye düşünüyorum ben…

Yoksa yanlış mı düşünüyorum?

Ya bize temiz su içirme vaadinde bulunan Belediye Başkanlarımızın?

Onlarında mı yok açık-açık söyleyecekleri bir çift söz?

Ya il gelen meclisi üyelerimizin?

İster muhalefet olsun, ister iktidar partilerinin veya irili-ufaklı ne kadar Parti teşkilatı ve onların Başkanlarının da mı yok söyleyecek bir çift sözü?

Turizmcilerin ve turizm derneği yöneticilerinin de mi yok?

Esnafların, esnaf odalarının, tüccarların ve tüccar odalarının da mı nutku tutuldu da bir çift söz söyleyemiyorlar bu toprağın talanı ve şirketin yalanı için!

Ya ilimizde bulunan üniversitede görev yapan tüm akademisyenler neler düşünür, neler söylerler acaba bu ‘Altın Koza İşletmeleri A.Ş. nin altın arama işine?

Turizm yatırımcıları ne düşünüyor ne diyor?

Otelciler ve otelciler odası ne diyor?

Kısacası bu toprakların temiz suyunu içen ve havasını soluyan kim varsa mutlaka bu konuda da bir düşüncesi olması gerekir diye düşünüyorum…

Ve bundan sonrada bu kurum ve sözünü ettiğim şahısların görüşlerini almak için sonuna kadar uğraşacağım ve biriktirdiğim bu görüşleri de (Hangi şekilde olursa olsun tarihe not düşmek için) bir klasör oluşturup, daha sonrada (becerebilirsem) kitap olarak yayınlatacağım…

Çünkü gelecek nesiller; kimlerin sorumluluklarını yerine getirip, kimlerin getirmeğini bilme hakları var…

Onun için sorumluluklarımızı saklamak değil bilmek zorundayız…

Ve onun içinde diyorum ki; herkes sorumluluğunun bilincine varsın ve bir an önce başına geçsin…

Ne söyleyecekse açık-açık bugünlerde söyleyiversin…

Hadi bakalım kolay gelsin…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?