SEVDA YANIK BİR TÜRKÜDÜR DİLLERDE DOLAŞAN…….

SEVDA YANIK BİR TÜRKÜDÜR DİLLERDE DOLAŞAN…….

Hangisi daha acı, hangisi daha kötü diye içini dinlemeye başlarsın. Belli belirsiz bir varlığın içinde yavaş yavaş yok olmak mı yahut yokluğunu bildiğin bir hiçlikte tekrar yaşamaya çalışmak mı? Her şey bir adıma bakar. Bakar da bilinmez. Atılan adımların insana neler getireceğini çoğu zaman bilemezsiniz… En kolay yerden bir suçlu aramaya başlar ve neticesinde suçu hayata atarsınız. Etrafımıza baktığımızda; mutluluk maskesi takınmış insanların aslında ve ardında dokunduğunuz zaman kocaman bir mutsuzluk ordusunu ayakta tutma mücadelesi verdiğini görüyoruz. Sonra yaşanmamış yıllara ah çekişle en kralından kocaman bir eyvallah demek geliyor içimden. Kadın ya da erkek fark etmiyor. Etrafıma bakınca hayatlarında ki rolü ne kadar güzel oynuyorlar diyorum… Ne demişti şair; ”sevda yanık bir türküdür, kiminin hayatını cehenneme, kimini de cennete çeviren…” Evliliğe atılan ilk adımlarda  “sevda” türküleri ile başlar çoğu zaman sihirli bir değnek gibi..kiminde bir ömür sürse de bir güne sığmayan kimi ise bir günü bir ömür cehennemi andıran.

Ardından yok olup giden yaşanmamış yıllara inat sığınacak limanlar arayan kadın ve erkekler ordusu..

Bir kadın düşünün bakir olan tüm hayallerini bir sandığa sığdırıp cinselliğin  ne olduğunu bilmeden ayıplar ordusu ile kurduğu yuvasında her şeyini erkeğine adayan çalışan yada çalışmayan ne fark eder sorumluluklar aynı değimlidir ? ..ya erkek ;farklımıdır sizce..farklı olsaydı şayet bugün yaşanan aldanmışlıklar ortaya dökülmezdi…

Bugün gelinen noktaya bakılırsa evliliklerin çoğu zorla yürütülen bir gemiden farkı yok gibidir..kimi çaresizlikten..kimi toplum ne der…kimi ise çocukları uğruna yüzdürür gemilerini yaşamlarını yok etme pahasına…halbuki evliliğin ana temeli olan cinsellik Allah’ın insanlara verdiği en güzel lutuftur yaşamasını ve yaşatmasını bilene…yaşamda erkeğe cüretkar bir şekilde açılan kapılar kadına hep ayıp kılınmıştır ,işte bu ayıplar yüzünden duygular dış sel olarak akış sağlamıştır..ortaya çıkan manzara aldanmalar ..aldatılmalar…ardından ortaya çıkan tablo şarkılarda ki gibi “evlilerde sever”…….

Yıllarca kendini işi ile evine adayan bir kadın düşünün;dörtdörtlük olma çabası içindedir her daim..hem cinsleri ile yarış gibi gecenin koynuna girdiği zaman yorgun savaşcıdır ..karşında ise savaşa yeni hazırlanan erkeği..ne beklersin bu kadından istediklerini verebilecekmidir ? ardından oldu bittiye getirilen cinsellik duygularını yaşamadan …nereye kadar gidebilir ki bu gemi bir yerde patlak vermek zorundadır artık.

Patlak verdiğinde ya sineye çekip bekleyecektir ömür boyu yada ipler kopacaktır.çoğu sineye çekmekle meşgul olacaktır.adı önemli değil size iki yaşanmış örnek;yirmi sekiz yıl dile kolay..sanki der kadın evliliği çocuk doğurmak için yapmışım,eğitimlidir aslında karı ve koca…evlendim üç ay sonra daha cinselliğin ne olduğunu öğrenmeden hamile kaldım doğurdum bebeğimi büyütürken kendimi yaşamayı unuttum ardından dört yıl geçti  tekrar hamile kaldım yine doğurdum ..cinsellik mi ? işte bildiğim sadece çocuklarımı doğurmak oldu sonrası yok ….düşünsenize bir ömür ve evde iki ayrı oda iki yabancı insan…ekliyor kadın çok düşündüm ama nereye gidebilirdim ki iki çocuğumu bırakıp ….

Bir kadın daha…dört dörtlük…işi çocukları ve kendini eşine adayan..hiç şikayet etmeden ilerledikçe zaman eşinde ki değişikliklerin farkındadır..hani bizde toplumda ..genelde evlilikte cinsellik erkek istediği zaman oluşur ..kadının böyle bir isteğe hakkı yoktur..(istisnalar hariç)…gittikçe erkeğinin azalan duyguları kadını dürter ..ardından eşine isteksiz görünen adam başka diyardadır..kadın tam bu boşlukta sığınacak bir liman arar ayrılma noktası …aranan limanlar….

Aslında  yoktur birbirimizden farkımız sadece bastırılmış duygular vardır. bastırılmış duygularda bilinçsizce ortaya çıkartıldığında savaşa hazır mutsuzlar ordusu… Temelimizde edep sınırlarımız aşmadan ayıplar çerçevesinde yetiştirilmese insan kim bilir mutluluğun doruk noktasına erişecektir…

Bana göre ,kadın  “toprak” gibidir işlemesini bilene…çünkü duygusal açıdan erkek daha şanslıdır ayıbı az olan…..gün yirmi dört saattir üçte biri uykuda geçen..yine görev biz annelere…düşmektedir çocuklarımıza yasakları..ayıpları ,doğrusuyla eğrisiyle korkutmadan anlatmalı ki kendi cennetini yaşarken karşında ki cehennemi yaşamamalı

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?