ŞEYTAN BENİ BAZEN DÜRTÜKLÜYOR HADİ SAÇMA-SAPAN DÜŞ KUR DİYOR

ŞEYTAN BENİ BAZEN DÜRTÜKLÜYOR HADİ SAÇMA-SAPAN DÜŞ KUR DİYOR

Merhaba…

Nasılsınız?

Bugün dünden daha iyisiniz ya?

İyi, iyi!…

İyi olduğunuza sevindim!..

Allah daha çok iyilik ve sağlık versin…

 

Sevgili sayfa arkadaşlarım; sizler yolda yalnız yürürken ne gibi şeyler düşünürsünüz onu bilemem ama, ben yolda yalnız başıma yürürken mutlaka bir düş kuruyorum…

Bazen kurduğum düşleri ciddiye alıyorum…

Bazen de düşlerimi saçma-sapan bulup, bende tıs tıs gülüyorum!

 

Tıpkı dün (akşam sporumu yaparken) yol boyu saçma-sapan, ipe sapa gelmez düşler kurduğum gibi…

Yaklaşık iki saate yakın bir yürüyüş yaptım..

Ve bu İki saatin içinde akla-hayale gelmez düşlerle haşır- neşir oldum!…

 

Şimdiiiiiii!…

Bu ‘sayfa sohbeti’ yazısını isteyen okusun, istemeyen okumasın!

Çünkü ben kurduğum düşlerin saçma-sapan, ipe-sapa gelmez olduğunu söylediğim için; günah benden gitti!…

*** *** ***

Hem yürüyor…

Yürürken düşünüyor…

Ve hem de kendi kendime diyorum ki;

“Yahu benim bu güzel ülkemin kötü kaderi neden bir türlü değişmiyor?”

“Medeniyetin beşiği sayılan benim bu güzel coğrafyamda ve bu bereket saçan topraklarımda; kavgalar ve dövüşler neden bir türlü bitmiyor?”

İstenilse bitirilemez mi?

İstenilse bu toprakların üzerinde ‘savaşın izleri’ silinemez mi?

İstenilse bu toprakların üzerinde yan-yana, el-ele, kol-kola, barış içerisinde gezilemez mi?

Ve en önemlisi de, eğer bu söylediklerimin gerçekleştirilmesi çok zor ise!…

Kİ, zor değil; bunun üzerinde “nedenleri” düşünülemez mi?

 

Aaaaahhhh!, aaahhh!…

Saçmalık bu ya!…

Hem yürüyorum ve hem de ne düşünüyorum biliyor musunuz?

 

Bu üç tarafı denizle çevrili ve dört mevsimin özelliklerini ve bütün güzelliklerini bir arada yaşayan bu benim güzel ve bereket dolu ülkemin toprakları üzerine hiçbir zaman kavga-gürültü olmasa…

Herkes yan yana, can cana barış içinde yaşasa!…

Kin, nefret, haset ve kan davası artık bir son bulsa!…

Herkes korkusuzca elini-kolunu sallayarak ülkenin dört-bir yanını güle-oynaya dolaşsa!…

Fena mı olur?

 

Yürüyorum…

Yürüdükçe düşünüyorum;

“Şu benim güzel ülkemin insanlarında -geleceğe ait- hiçbir korku, kaygı ve endişesi olmasa…

Çiftçisinden-çobanına kadar eğitimli, bilinçli ve kültürlü olsa!…

Ve (bendeki manyakça düşünce bu ya) en yüksek düzeylerde bulunan akademisyen bile Çiftçimiz ve Çobanımız’la ‘bilimsel’ bir konuyu tartışırken zorda kalıp patinaj yapsa!…

 

Gerçekleşmesi mümkün olmayacak ve manyakça düşünce buya;

Anadolu’da ekilmemiş ve boş bırakılmış bir karış toprak olmasa…

Tarımla uğraşan çiftçiler ‘tarımda’ dünyanın en iddialı çiftçisi olsa!

Yaylaların çayırlarında ve otlaklarda ‘hayvan yetiştiriciliği’ yapılsa!

Bilim, sanayi ve teknolojik konularda, en önde koşan bir ülke olsa!

Kısacası boşta aylak-aylak gezen hiçbir vatandaşımız olmasa…

Fena mı olur?

Belli mi olur…

Belki bir gün gerçek olur…

 

Üstelik ‘umut’ dediğin şey tükenmez ki!..

Tıpkı bazen bir sabah güneşi gibi doğar…

Ve bazen de denizin üzerinde bir akşam kızıllığında batar!

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?