SİSDAĞI GECELERİ

SİSDAĞI GECELERİ

Keşaplı meslektaşım ve son mesayi arkadaşım emekli öğretmen Mehmet Ödemişle birlikte Sisdağı Çayır obasındayız.

Evlerine gitmeye hazırlanan yaylacıların ısmarladığı çayları oturduğumuz yerde yudumlarken;
batmakta olan güneş Kadırganın tepesindeki kızıllığını doğudan yaklaşan karanlığa terk ediyor.Pazarlıktaki camiden okunan akşam ezanının sesi ile de Sisdağı gecemiz başlamış oluyor.

Birlikte yaylanın tam orta yerinde bulunan kahvehanenin içinde yanan kömür sobasının başına üşüşüyoruz.Amacımız karanlıkla düşecek ayaza bağlı gişelerden vücudumuzu korumak…

Sobanın başına yerleştirilmiş masanın yakınlarında dizili sandalyeden birine oturuyor,diğerini de çekip kolumuzu yaslıyoruz.Iki kişinin oturacağı yere yayılıyoruz.

-Kürşat çay getir.Iki tane olsun.

Çay üst üste servis ediliyor.Kahveci bir demliğin bitimine yakın ikincisini hazırlıyor.Biraz sonra o da bitecek.

Ortamızda yanan soba önümüzü tam,arkamızı yarım ısıtıyor.

Bu arada obalardaki inşaatlarda çalışan usta ve amelelerden bir kaç kişi daha kahveye geliyor.Üşümüşler.Sobaya yaklaşıp ısınmaya çalışıyorlar.Talep etmedikleri halde çaylar önlerine geliyor.Şüüp şüüüp içiyorlar.

Gece ilerliyor.Acıkmaya başlıyoruz.Birikmiş çay paralarını ödeyip,direk lambalarının ışığı altında yürüyerek evimize yollanıyoruz.Sırada sobayı yakmak,balığı yıkamak ve pişirme işimiz var.

Soba ve kuzine yakmakta köy öğretmenliğinden gelen pratik tecrübelerim var.

Babadan kalma radyomuzda eskiden severek dinlediğimiz türküler söyleniyor.Bazen nağmeler sakız gibi uzuyor,lastik gibi kısalıyor.Anlayın evde televizyon yok.

Maharetli ellerle hazırlayıp,güldür güldür yanan odun ateşinde kızarttığımız palamut balığının üzerine eklediğimiz domates ve soğan dilimleriyle süslediğimiz yemeğimizi,Şalpazarı imalatı delikli ve kabarık ekmekle banarak yiyoruz.Arasına içilen bir bardak YAYLA suyu yemeğe iyi geliyor.

Çevrede dolaşan ayılar görmesin ve balık kokusuna aldanıp bizi ziyarete gelmesin diye kilitlediğimiz kapımızı açıp;Kalpakkayadan doğan aya ve peşine takılan ışığına bakıyoruz.

Bu arada sobaya peşi peşine odun atıp içerinin havasını bozmak istemiyoruz.

Uzaklardan koyun avına çıkmış kurtları korkutmak maksadı ile atılan tüfek ve tabanca sesleri duyuluyor.Şu ana kadar bahçemizde ayı görmemişsek,bu seslerin katkısı olmuştur muhakkak…

İlerleyen saatlerde gündüzden kalan kısa kollu ince giysileri çıkarıp,kapalı ve kalın yünlülerimizi üzerimize geçirip koltuklarımıza yaslanıyoruz.

Ekim ayının gündüzlerine nisbet; daha uzun, daha soğuk Sisdağı geceleri…

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?