SİSDAĞI KAR TURİZMİ

SİSDAĞI KAR TURİZMİ

Ocak ayının üçüncü pazar günü, güneşli bir havada Sisdağı’na çıkalım, bu mevsimde yayla ve yayla yollarında görüntülerle yaşayalım dedik. Ailece yola çıktık. İlk durak yerimiz Şıhgıranı mevki idi. Yerde 50 santim kadar kar vardı. 80’lik Mustafa Dayımızın demli ve kaynar çayını yudumlamak, hal hatır sorup, gönlünü almak için bir kaç dakika kahvehanesinde konakladık.
15 yıllık arabamızla dağ yoluna saptık. Yollar birkaç gün önceden kepçe ile silinmiş, ancak üzerine 20 santime yakın taze kar düşmüştü. Bizden önce yoldan geçen, Yaylaya çıkmak isteyenlerin araba
izlerini takip ederek, yükselmeye başladık. İlk virajda kaydık. Ne kadar çabaladıysak virajı aşamadık. Ve gerisin geri döndük.
Şıhkıranı mevki üstünde, yayla yolu üzerinde turizmde iddialı olduğunu savunan bir otelin kapısına indik. Hem yol bilgisi alalım, hem de yaylada doymaya odaklanmış midemizi memnun edelim istedik. Biri koyun, diğeri dana olan iki kilo pirzola sipariş ettik. Otelin kapısında 20 ye yakın özel araba, içinde ise mevcut masalarda yemeğe oturmuş gezginler vardı. Biz de köşede, önü manzaralı bir yere oturduk.
Bu gezimiz yemek hariç başarısızdı. Amaç yemek içmek değil, Sisdağına çıkmaktı. Otelci bize yolları kendilerinin açtırmadığını, yayladaki obalara arabalarla çıkan hırsızların; boş evlerde bulunan eşyaları çaldıklarını anlatmaya çalışıyordu.
Bir not bu tesiste 1400 gram eti; 200 liraya yedik. Bu bir soygundu.
İçimizde ukde kaldı. Kış ve karlı bir günde muhakkak Sisdağı Yaylasına çıkacağız. Bu nedenle ikinci teşebbüsümüz, 3 Şubat 2019 Pazar günü oldu.
Sabah erken, havanın açık olduğu ve etrafın aydınlandığı, güneşin tepelerden; dere içlerine vurmaya başladığı bir saatte; Şıhgıranı’nda bulunan kadim büyüğümüz Mustafa Dayının bahçesinde çaylarımızı
içiyorduk. Çünkü birkaç dakika önce meşhur Abaluoğlu et lokantasında baş-baçak, kısaca paça çorbasını yudumlamıştık. Hem de ikişer kase…
Neden sonra üç bin motorluk, dört çeker ve kalın kar tekerlekli pikabımız la Sisdağı yoluna vurduk.
Yolda çıkamamış, kenarlardaki boş alanlara park etmiş araçlara rastlıyoruz. İçindekiler boşalmış, yayan olarak yola revan olmuşlar. Gözleri bizde, gönülleri arabamızda. Bize gıpta ile bakıyorlar. Onlara bir korna yeter.
Şalpazarı Geyikli sapağında onlarca taksi. Yolda kaymışlar, gidememişler. Az ileride elliyi aşkın gezginci, karlı yolda bata çıka ilerliyorlar. Açtıkları yoldan bizde geçiyor, onlara da birer korna çalıyoruz. Kireçhane mevkiinde durmuş park etmiş arabalar var, Az daha ileride yaşlı bir adamla hanımını arabaya aldık. Kireçhane üst virajı donmuş. Bizden önce geçen araba izlerinden çıkmak.
istedik. Kaydık.. Arabayı dört çekere alıp yüklendik. En tehlikeli ve riskli virajı dört çeker vasıtası ile aştık. Şimdi yaylaya yakın düzlüklerde iki gün önce silinmiş, fakat dün geceden üzerine 25 santim
kadar taze kar yağmış yolda ilerliyoruz.
Hanyanı Obasını ulaştık. Artık yol kenarlarında park etmiş taksi ve pikapların tümünde kar lastikleri, lastiklerin üzerilerine geçirilmiş zincirleri vardı. Yol iki gün önce kazınmış ama yol çok dar açılmış.. Ancak bir araba sığıyor. Durup kapıları açmaya kalksan mesafe yok.
Eynesil Çayırobası sapağında duruyoruz. Eynesil obalarına giden ana yol kapalı. Tahminen bir metrenin üzerinde kar örtüsü var. Arabadan inip, akıllı kameramızla birer resim alıyoruz. Anlaşılan Karayolları bu
yolu Sis Pazarına kadar silmiş.
Bundan pazara kadar yoldan hiçbir vasıta geçmemiş. Yol içinde en hafifi 25, dahası 50 santime varan karla kaplı yerler var. Bu bize vızırtı geliyor. Dört çeker, dördü de çeke çeke tepeye çıkıyor. Pazar yerine beş yüz metre kala biz iniyoruz.
Altımızda Çayırobası, karlar içinde. İçindeki evlerin bir kısmının başları açık, bir kısmı başına beyaz yorganı çekmiş, yorganın altında uyuyorlar. Çok sessiz olmalıyız. Etrafta bizden başka canlı yok. Doğa bembeyaz, yeni bir sayfa açmış. Güneş on birinci vaktinde gökte lamba gibi asılmış. Donmuş kar taneciklerinden yansıma yapıyor. Her yansıma bir mücevher gibi parlıyor. Her taraftan rengarenk mücevherler fışkırıyor.
Bu parlaklığa gözlerimizin kifayetsiz olan ferleri alışamadı. Elimizde bulunan akıllı kameraların görüntüsünü göremiyoruz. Çevreyi ala sefire resimlemeye çalışıyoruz.
Duraksadığımız yerden pazar yerine kadar yürüyoruz. Ayakkabımızın altında çiğnemeye bile kıyamadığımız, pak ve duru beyaz bir nesne var. Biz bastıkça o katur, kutur ediyor.
Bir hafta önce esen kuvvetli kıble, pazar yerinde açıkta kalan tesislerde yıkım yapmış. Lakin dükkanların tek katlı olanlarını kar örtüsü kapatmış. Resimler çekerek bir öteye bir beriye geçip, manzara izliyoruz. Yüksek kar örtüsü üzerinde yürüyoruz. Ayağımızda hedik yok. Ama biraz batıyoruz o kadar. Kar üstünde yürümenin hazzını çıkarıyoruz. Bizden yukarıda masmavi gökte, sonsuz evren var. Altta ise, beyazlıklar ve parlayan ışıklar….
Arabamızın açtığı izi takip eden bir iki araba tepeye tırmanıyor. Birlikte çömelip sohbet ediyoruz.
İkindiye kadar bir arkadaşın evinde çay içip, yemek yiyoruz.
Elektrikler kesik. Sular donmuş akmıyor. Devlet bu çağda iki konuda başarısız. Biri turistik bölge Sisdağı Yaylasında elektrik kesik. İkincisi yayla yolu Karayollarında olmasına rağmen nizami silinmemiş. Kepçe Şıhgıranında yatıyor. Bu yolun açık tutulması ve daha geniş açıdan temizlenmesi gerekirdi.
Yayladaki evlerinde gecelik ve yıllık kalan kişilere de rastladık. Pozisyonları hakkında bilgi aldık. Şu mevsimde ayı, kurt gibi yaban hayvanlarının yaylayı terk ettiğini, daha aşağılardaki yerleşim yerlerine inip, elma, armut gibi meyvelerden beslendiğini öğrendik. Gezdiğimiz mahalde beyaz kar üzerilerinden geçişmiş tilki ve tavşan izlerine rastladık.
Saat 16’da Giresun’a gitmek üzere yola çıkıyoruz. Bir günlük Sisdağı Yaylası gezimizi bu günlük tamamlıyoruz.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?