SOKAKTA YÜRÜRKEN TELEFON DİREKSİYON BAŞINDA TELEFON

SOKAKTA YÜRÜRKEN TELEFON DİREKSİYON BAŞINDA TELEFON

Kaldırımda yürürken, karşıdan gelenle çarpışmadan yürüyebiliyor ve yol alabiliyorsanız; vallahi aşk olsun size…
Örneğin, ben beşyüz metre gideceğim bir yere kadar en az beş kişi toslamadan, çarpmadan ulaşamıyorum…
Eğer ulaşabilirsem, kendimi başarılı sayıyorum…
Hatta üstüne-üstlük sevincimden birde;
“Allah’a çok şükür fazla kimseyle çarpışmadan geleceğim yere sağ-salim geldim” diye de dua ediyorum…
Neme lazım kardeşim, sokakların iti var-kopuğu var!
Delisi var, akıllısı var!
Midesi bomboş olduğu halde kafayı çeken magandalar var!
Ortada hiçbir şey yokken, bir bahaneyle kavga çıkarmak isteyeni var!
Kısacası var oğlu var…
Bende dersen; bu yaştan sonra bunlarla uğraşacak ne güç var ve nede derman var…
Onun için neme lazım; gidip-geleceğim yerlere kaldırım üstünde yürürken en az beş-on kişiyle bazen omuz-omuza, bazende ön cepheden göğüs-göğüse çarpışa çarpışa gideceğimiz yerlere gidip geliyoruz…
Yani demem o ki; sen kaldırım üstünde kimselere çarpmadan ve dokunmadan yürümeye çalışırsan çalış…
Karşıdan gelenlerden birisi çarpmazsa, birisi çarpıyor sana…
Hemde bodoslamasına!
Ve üstüne üstlük -önüne bakmadığı için- çarpması yetmezmiş gibi birde dönüp sana; “Doğru yürüsene be adam!” diyor…
Bu durumlarda ne mi yapıyorum?
Yapacak bir şey yok; az öncede dediğim gibi dalaşmamak için; biraz göz-göze bakıştıktan sonra- yoluma devam ediyorum…
Hatta bazen “affedersin hata bendeydi” diyorum…
Ne yapayım kardeşim; sana ulu-orta bodoslamasına çarpan kişi bir anlamda haklı…
Niye haklı?
Çünkü karşıdan gelen kişi elindeki cep telefonunun ekranında çok önemli bir şey okuduğu için mazereti geçerli!
Yani yolda yürürken -zamanı boş geçirmemek için- belki önemli bir romanın özetini okuyor!
Belki yıllık ödevinin versiyonlarına bakıyor!
Belki çok önemli bir habere sevdiklerine ulaştırmak için yazışma yapıyor!
Belkide kim bilir; çok sevdiği bir şiirin dizelerini ezberliyor!
Olamaz mı?
İşte bu nedenle ben özür diliyorum bana omuz atanlardan ve ara sıra kafa tutanlardan!…
Karşılıklı saygı-sevgi mi hoşgörü mu dediniz?
Haydaaaaaa!
Sizde amma banal kalmışsınız ha!
Amma gerilerde kalmışsınız!
Geçin bu türü ilkellikleri ve kırsal kesim davranışlarını da biraz kafayı yenileyin kafayı!
Biraz modern ve birazda yaşadığınız çağın ritmine ayak uydurun!
Bırakın çok sesliliği de, birazda metal ve mekanik özgürlüklerin içine girip yaşayın!
Çooooook, çok gerilerde kaldı o; “Küçüklerimi koruyorum ve büyüklerimi sayıyorum” tantanaları!
Çoktaaan tarihin derinliklerine gömdük biz onları!
Eskiden bizler ilkokulda öğrenciyken, öğretmenlerimiz derdi ki;
“Kaldırımda yürürken, herkes sağından giderse, kimse kimseyi rahatsız etmeden, çarpışmadan yol alabilir” derlerdi…
Bizlerde öğretmen olunca, aynı eğitimi vermeye çalıştık ama; ne yazık ki sonuç alamadığımız gün gibi aşikar!
Bunu birde tersinden düşünecek olursak;
Öğretmenin düzelttiğini, birileri başa geçince yıkar!
Şimdi az önce sözünü ettiğim “herkes sağdan yürürse” sözünü edince aklıma birdenbire -siyasi düşünce bazında- bir hinoğlu hinlik geliverdi…
O da şu; “yahu çoğunluk olarak siyasi yolculuğunuzu ‘sağ’dan yapıyorsunuz da, bunu niye kaldırımda yürürken uygulamayı düşünmüyorsunuz?”
Her neyse…
Birde şu direksiyon başında yol alırken, cep telefonuyla yerli-yersiz konuşmalar yapmıyorlar mı; inanın çıldırıyorum…
Ve içimden -onlar duymasa da- şunlar geçiveriyor;
“Yahu canım kardeşim, sahiden önemli bir görüşme yapmak istiyorsan, arabanı neden bir kenara çekip de konuşmuyorsun?”
“Neden hem kendini ve hemde trafiğin akışını zora sokuyorsun?”
“Bu cep telefonu icat edilmeden direksiyon başında mı iletişim kuruyordun?”
“Bir sonradan görmüşlük mü, yoksa kültürsüzlük mü?”
“Neyin nesi Allah aşkına?”
“Söyle de bizde bilelim!”
“Eğer toplumsal bir yararı varsa; bizde tatbik edelim!”
Hı, ne dersin?
Aaaaaahhh, ah!
Vallahi ne söyleyeceğimi bende bilmiyorum…
Aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık!
En iyisi sohbeti burada bitirelim…
Ama üzerinde de yine düşünelim…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?