SUÇLU KİM?

SUÇLU KİM?

Çok şükür Eylül bereketi ile şenlenecek.

Azda olsa bahçeden harmana, harmandan tüccara gidecek olan fındıklar. Geçen yıldan ürünü elde tutanlar şanslı. Bu sene ile birleştirdiklerinde eh azda olsa yüzleri gülecek. Dilerim Fındık borsası istikrarını korur. Ve bu arada biran önce tedbir almak gerekir. Yoksa on sene sonra fındığı değil toplamak dallarını bulamayacağız diyorum. Birileri bu satırları okurken gülüyor ise hatırlatma yapmalıyım. Tarihinde ‘Kirazın ve fındığın başkenti’ olarak yer alsa da; Kiraz dünyaya bu topraklardan yayılmış olsa da şimdi o güzelim al kirazdan, ak kirazından eser yok derim. Nasıl ki dünyaya yayılırken memlekette yok olan kiraz, fındıkta yok oluyor beyler.

Bahçelerimizi  Ferroni ye teslim etmektense kendi ilkel araçlarımıza geri dönüşüm yapalım. Yapalım ki yok olmasını beklemeden zararın neresinden dönersek kar sayalım.

Çünkü; millet olarak aklımız başımıza hep sonradan geliyor. Geliyor gelmesini de sonrasında suçlu arıyoruz. Suçu bir yerlere yüklerken kendimizi masumdan sayıyoruz.

Sonrasında ise “eskiden” sözcüğü dilimizden düşmeyecek.

Sahi eskiden neler vardı. Hatırladığım kadarını sıralamak istiyorum.

Eskiden köyler yaşanır bir haldeydi. Her evin ahırında en az maddi durumuna göre iki inek olmazsa olmazların bir yük hayvanı olan ya “at” ya ada “katırları “  vardı. Tavukları ,koyunları vardı. Derelerde gürül gürül akan sular vardı. Hemen hemen her evin yakınında çıkan bir göze suyu vardı.

Gaz lambası vardı. Fener vardı, lüxs vardı. Bu saydığım çağın dışında olan araçlar ile köyler ışıl ışıldı. Ay başka doğar güneş ise bambaşka batardı. İmece usulü çalışma vardı. Komşunun unu kalmadıysa paylaşma vardı. Tarım topraklarında bereket vardı.

Sağlık vardı, uzun yaşanan ömür vardı. Komşunun ışığı yanmıyorsa merak edip seslenmek vardı.

Bir yere giderken haber vermek vardı.

Aklıma gelen bunlar.

Önlem alınmaz ise başımıza gelecek olanlar ortada.

Nasıl ki 15 Temmuz da Ülke olarak uçurum eşiğinden döndüysek  tarımda da aynı sıkıntıları yaşamamız olası bir felaket olacaktır.

Ben bu yıl bahçemde iki ayrı domates fidesini denedim. Biri komşumun geleneksel yıllardır kendi tohumlarından elde ettiği domates fidesi, diğeri ise çarşıdan aldığım adı ziraat olan domates fidesi.

Ne var bunda diyecek olursanız.

Yerli fideden topladığım domatesin tadı muhteşem ötesi. Diğeri ise yavan bir tat. İkisi de aynı toprakta yetişiyor ama tatlar farklı. İkisine de mümkün olduğu kadar hayvan gübresi kullandım. Verimli diye alıp diktiğimiz ziraat fideleri belki de içten içe bizi yok ediyor olabilir. Ne garip daha fazla kazanç uğruna canımızı hiçe sayıyoruz.  Halbuki candan daha değerli ne ola.

Yok, olan kaynak suları, yok olan ısırgan otları, yok olan bahçe çilekleri, yok olan kuşlar, böcekler, yılanlar vs. bunların yok oluşu ile de yaşlanan toprak. Bir gün yeşil rengini değiştirirse en çok çocuklara üzülürüm. Teknolojinin tutsağı olacakları için.

Hoş geldin hazanın en güzel ayı “eylül”…

Evlerde şenlik var.

Müge Anlı’nın dönüşü muhteşem oldu.

Evlilik programları ışıl ışıl. Pek bir değişiklik yok. Yine aynı simalar. Bekarlar evi tam gaz ileri. Sosyal medyayı sallamışlar. Daha ne olsun.

Hoş geldin “eylül”

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?