SURİYELİ SIĞINMACILAR

SURİYELİ SIĞINMACILAR

Önceleri tekil olarak yaşanan, son aylarda ise toplumsal harekete dönüşen Suriyeli vatandaşlara yönelik tepkiler gündemin ilk sırasına oturdu.

Farklı kentlerimizde toplumsal çatışmaya dönen olaylar artarak devam etmekte.

Bizler, yaşananlara ‘insani, vicdani ve sağduyulu’ yönden bakmak zorundayız.

Aksi durumda çatışmanın bir tarafında yer alırız ki, asıl tehlike bu olacaktır.

Gün geçmiyor ki, sığınmacılarla ilgili olumsuz haberler gelmesin.

Hafta içinde Sakarya’da yaşananlar, vahşetten de öte kan dondurucu nitelikte.

Sosyal medya üzerinden hızla yayılan haberlerin doğru ve gerçekçiliği sorgulanmadan kavga, kargaşa, linçe dönüştürülmekte.

Olay ve olguların nedenlerini görmeden sonuçları üzerinden tartışma yapmayı seven bir yapıya sahibiz.

Olaylara duyduğumuzla baktığımızda ön yargılara kolayca teslim oluruz

Resmi rakamlara göre sığınmacı sayılarının 3.2-3.5 milyon olduğu, 30 milyar dolar harcama yapıldığı ifade edilmekte.

Yaşlı, kadın ve çocuk dışında kalanların tutum ve davranışları tepki çekmekte.

Toplumda, suça eğilimli ve eğitimsiz oldukları, devletten maaş alarak ‘ekmek elden su gölden’ yaklaşımı ile yaşadıklarına dair ön yargı bulunmakta.

Devlet memuru olarak atanacakları, sınavsız üniversiteye girecekleri söylenmekte.

Bu ve benzeri algılar yok edilmediği sürece çatışma durmayacak, devam edecektir.

Okul çağında bulunan 900 bin çocuğun yarısının okula devam etmediği bilinmekte.

Eğitim hakkından yoksun bırakılan çocuklar her türlü istismara açık durumda.

Onların çaresizliklerinden yararlanmaya çalışan ahlak yoksunları da yok değil.

Kayıt altına alınmadan farklı illere dağılan sığınmacıların hangi koşullarda, nasıl yaşadıklarına tanık olmaktayız.

Kaldırımlarda, kucağında bulunan birkaç aylık ve yanında oturan üç, beş yaşlarındaki çocuklarla dilenen anneleri görenlerin içlerinin sızlamamaları mümkün değil.

Yaşadıkları toprakları, yurtlarını terk ederek tanımadığı, yabancısı olduğu yerlerde yaşamaya çalışmanın zorluklarını tahmin etmek zor olmasa gerek.

Suriyeliler kalıcı mı, gidici mi? Şimdilik belirsiz.

Yetkililer gerilimi azaltmak için demeçler vermekte.

Başbakan, ‘edepli olmak, milleti ve devletine bağlılık’ koşuluyla vatandaşlık hakkı verilebileceğini söylemekte.

Onlar bu devletin milleti değil ki bu hakkı kazanabilsin.

Seçimlerde oy kullanabilsin yaklaşımı toplumsal barışı daha da sarsacaktır.

Başbakan yardımcısı ‘..onlar olmazsa fabrikalar çalışmaz..’  demekte.

Çalışanların neredeyse tamamının kayıt dışı olduğu, karın tokluğuna, 20-30 Tl. günlük ücretle en az 12 saat çalıştırıldıkları basına yansımakta.

Görünen o ki, ülkemiz ekonomisine katkıları bulunmamakta.

Her birey doğduğu yerlerde mücadele ederek mutlu olmalıdır.

Onların asıl yeri doğup büyüdükleri toprakları, yani vatanlarıdır.

Çaresizlikten sığınanları potansiyel suçlu olarak görerek, suça eğilimli olduğu anlayışı insanlık adına utanç olmalıdır.

Toplumla bütünleşme ve birlikte yaşam koşulları sağlanabilir mi?

Şimdilik dokunun bünyeye uygun olmadığı görülmekte.

Gerekli önlemler alınmadığı, yanlış bilgi ve ön yargılar giderilmediği takdirde bu sorun daha da büyüyecek, toplumsal barış ve dokuyu sarsmaya devam edecektir.

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?