Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
SÜTLAÇ İMALATI YAPANLAR YÖRE ÜRÜNLERİNİ SATANLAR
  • 0
  • 157
  • 19 Ağustos 2020 Çarşamba
  • +
  • -

Sevgili dostlar,
Değerli canlar,
Ne yalan söyleyeyim;
Üretimin içinde olanları ve emeğin ekseninde dolaşanları gördükçe (eski bir eğitimci olarak) mutluluktan uçuyorum..
Hele hele, bu işin içinde az-buçuk, kıyısından-köşesinden benimde küçük bir katkımın olduğunu düşününce bu mutluluğu daha da anlamlı buluyorum…
Her neyse…
Sözü fazla kişiselleştirmeden konuya girmek istiyorum…
Ancak izniniz olursa…
Konuyu sohbet ‘başlığımıza’ bağlayabilmek için;
Kümbet Yayla Yerleşkesine girmeden önce yıllar kafa tutan Çifte-oluk Çeşmesinden kısaca söz edeceğim…
Ve sizlerde çok iyi bilirsiniz ki;
Karadeniz bölgesinde hangi yaylaya giderseniz-gidin…
Her yaylanın gürül gürül akan soğuk su pınarları vardır..
Birbirinden soğuk kaynak suları vardır…
Eğer olmasaydı;
“Yaylanın soğuk suyu,
Deldi bağrımı deldi” diye, türkü yakılır mıydı hiç!?
Efendim;
Şimdi herkesin hakkını-herkese teslim ettikten sonra konuyu Kümbet yaylasındaki ‘Çifte-oluk’ çeşmesine bağlayacak olursak;
Bu Çifte-oluk Çeşmesi sanki ibadet çeşmesi gibi bir şey…
Sürü psikolojisi midir?
Şartlı refleks midir? nedendir bilinmez;
Bu çeşmenin önünden geçenler mutlaka arabasını durduruyor.
Su içesi yoksa da, mutlaka bir yudum su içiyor…
Veya da bir bidona su doldurup evine götürüyor…
Bu çeşmenin önünde duranların hesabını yapan yöre insanı da; Yayla Şenliklerinin başladığı yıldan bu yana satmak istediği yöre ürünlerinin satışını bu çeşmenin yanında-yöresinde yapıyor…
Otuz yıl önce;
Birkaç kadının ve okul öğrencilerinin pancar-patates satışı ile başladığı günler çok gerilerde kalıp (dönemin valisi Ali Haydar Öner’in yaptırdığı) kapalı tezgahlar sonucu daha da gelişti…
Yayla ve yöre ilçe ürünlerini satanlar olduğu gibi…
Girişimci cesaretini öne çıkarıp ‘Çam sakızlı Sütlaç’ yapanlar bile var…
(Ki, bende duyunca ilk kez yedim ve sevdim. Hatta övgüye değer bulduğum için) bu konu üzerine sohbet yapmayı yeğledim bugün…
Yani, Kümbet yaylasına gittiğinizde salt Çifte-oluk Çeşmesinin önünde su içmek için durmuyorsunuz…
Artık ‘Çam sakızı kokulu ‘Sütlaç’ta’ yiyebiliyorsunuz..
Hatta sütlaç yedikten sonra tarasa çıkıp, ‘kumda pişirilen’ Türk kahvenizi de yudumluyorsunuz…
Yayla serinliğinde yaptığımız sohbetimizi yavaş-yavaş özetleyip toparlayacak olursak…
Kümbet Yayla Şenliklerinin (şu an görünen) bir tek yararı oldu;
Yöre insanı, yöre ürünleri satarak; gündelik alışverişin içerisine soktu…
Ve bu 30 yıllık süre içerisinde pancar-pezik satarak;
Onlarca genç okuyup, üniversiteyi bitirme şansı buldu…
Ve üniversiteyi bitirenlerin çoğuda kız olup;
Kimi doktor,
Kimi mühendis,
Kimi Hukukçu,
Kimi kızlarda herhangi bir dalda meslek sahibi oldu…
İşte benim mutlu olduğum yanı da işin bu tarafı…
Ki; böylesi mutlulukları sizlerinde çok sevdiğini iyi biliyorum…
Daha doğrusu tahmin ediyorum…
Ve sohbetimizi de -söz yayladan açılmışken- bir Giresun-Görele türküsüyle bitiriyorum;
“Yaylanın soğuk suyu da
Deldi bağrımı deldi,
Üç günlük gelin iken de
Bana selamı geldi.
Seni domuzun kızı
Hayırsızın gelini
Alsam seni yanıma da
Sarsam ince belini
Ha buradan o yana
Nazara’dır nazara
İkimizi koysunlar da
Senin ile mezara”
(Ömer Akpınar-Nida Tüfekçi)
Hoş kalın,
Hoşça kalın,
Sağlıkla kalın,
Türkü tadında kalın…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM