TARİKAT MI,  BARİKAT MI?

TARİKAT MI,  BARİKAT MI?

Tasavvuf İslâm’ın özüdür, esasıdır, mayasıdır. Beton yapımında çimentonun rolü ne ise, dinimizde tasavvufun yeri öyledir. Tarikat ise, tasavvufun uygulama sahasıdır, bu ilmi öğreten ekoldür, okuldur.

Şeriat, tarikat, hakikat zincirlemesi rast gele sıralanmış değildir. Her Müslüman’ın tarikat erbabı olması gerekir,  İlâhi Nizamı hayat modeli olarak seçmesi, bunu temin etmesi gerekir.

Millet olarak Lâisizm gömleğini bize giydiren ve İslâm’a uygun bir hayat modeline geçişimizi kendi çıkar ve menfaatleri açısından sakıncalı ve zararlı bulan malum çevreler, genelde İslâm Âlemi’nde, özelde ise ülkemizde Tarikat müessesesini  bir şekilde kontrolü altına almıştır ve bu kontrol mekanizmasını asla ve kat’a elinden bırakmayı düşünmemektedir.

Çok az miktarda da olsa, istisnaları bir kenara koyarak ifade ediyorum ki,tasavvuf ve tarikat hakkında en küçük bir ilmi ve bilgisi bulunmayan cahil insanları dergâh denilen belli merkezlerde toplayarak, etkisiz hale getirmek amacıyla oyalamak, avutmak ve uyutmak artık olağan hale geldi.

Müslümanları narkozlama merkezleri vazifesini üstün başarı ile devam ettiren bu dergâhlara devam eden insanlara  İslâm’ı, ibadet-dua ve zikirden müteşekkil olan; etliye-sütlüye karışmayan, suya-sabuna dokunmayan; bana ne’ci-neme lâzım’cı  bir ayin ve tören dini olarak kabul ettiriyorlar. Ve bu insanlar maalesef, cihad şuurundan yoksun, emr-i bi’l ma’ruf ve nehy-i ani’l münker görevinden habersiz, tabir caizse İslâm’ın özünü anlamamış, kabukla uğraşan, ruhsuz, şevksiz, iştiyaksız bir şekilde bilinçli olarak yetiştirilmektedirler.

Kerameti ve hikmeti kılık-kıyafette arayan bu ilim-irfan fukarası garip insanlar, bilerek-bilmeyerek işinin erbabı olmayan yetersiz veya art niyetli mürşid müsveddelerinin denetiminde ve kontrolünde kalmak suretiyle pasifize edilmekteler. Ölünün gassala kayıtsız teslim olması gibi sahte ya da cahil şahsiyetlere teslim olan bu insanların beyinleri iğdiş edildiğinden; lüzumsuz, yanlış ve zararlı bilgilerle yüklendiğinden, yapacağınız telkin ve tebliğ çalışmaları akamete uğramaya mahkum hale geliyor.

Söz gelimi, “İlahi Nizam’ın tesisi ve uygulanması için siyasi otorite lâzımdır,geliniz bunun için çalışmalar yapalım” dediğinizde alacağınız cevap bellidir: “Efendi Hz.leri siyasete karışmayınız dedi.”

Ne ilginçtir ki, aynı Efendi Hz.leri oy kullanma zamanı geldiğinde,” pis iştir, kirli iştir, ayrılığa-bölücülüğe sebep oluyor, uzak durulması gerekir, Müslümana yakışmaz” dediği siyasete bal gibi de bulaşıyor, müridlerine, bağlılarına, sevenlerine, ABD yanlısı, kapitalist, sözde sağcı partilere oy vermeleri için emir ve talimatlar veriyor, aslanlar gibi mücadele ediyor, görev yapıyor.

Ne hikmettir bilinmez, İslâmî olduğunu göğsünü kabarta kabarta ve gururla deklare eden, reklâm yapan bu kerameti kendinden menkul insanlar, İslâmî  bir hayatın mücadelesini veren, bu işin çilesini çeken, alın terini bu uğurda akıtan, yeri geldiğinde mesaisini, malını ve canını bu uğurda feda eden cihad erlerine ve teşkilatlarına en küçük bir katkıda bulunmuyorlar, destek olmuyorlar, oy vermiyorlar; ve hatta düşman muamelesi yapmaktan dahi çekinmiyorlar.

Bundan dolayıdır ki, istisnaları müstesna olmak kaydıyla, adına tarikat denilen oluşumlar gerçekte barikat haline getirilmişlerdir. Aklını ve iradesini iyi kullanarak, Allah’a giden yolda önlerine çıkan, bu barikatları aşamayan insanlar hakikaten Allah’a ulaşmakta zorluk çekerler.

Şeyh Efendi Hazretleri, söz tam da buraya gelmişken, müsadeleriniz olursa, belki de haddimi aşarak size bir soru sorabilir miyim efendim? Cevap verip-vermemekte serbestsiniz :”Sizler gerçekten tarikat ehli misiniz, yoksa barikat ehli misiniz?”

Selam ve dua ile…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?