TARIMI BİR KENARA BIRAKALIM ÖNCE KULÜPLERİ KURTARALIM

TARIMI BİR KENARA BIRAKALIM ÖNCE KULÜPLERİ KURTARALIM

Sevgili dostlarım,
Saygıdeğer sayfa arkadaşlarım…
Sevsek de, sevmesek de,
İstesek de, istemesek de,
Kabul etsek de, etmesek de;
Futbol denilen spor dalı. dünyada bir sektör…
Geçmişte İspanya’nın faşist diktatörü Franko stadyumlar için; “Uyku tulumu” tabirini kullanmıştı…
Bu tabir günümüzde geçerliliğini hala koruyor…
Ve birçok ülkede toplumu kolay yönetmek için bu sektörü var gücüyle destekliyor…
Ancak bizde olduğu gibi futbol kulüpleri ‘batağa girince’ bankalar seferber olup, kurtarma yoluna gidiyorlar mı, açıkçası orasını da bilemiyorum…
Hele hele de, tarıma ve çiftçiye destek olması gerekirken, bunun tam tersi; çiftçiyi ve tarımı bir kenara bırakıp, futbol kulüplerini kurtarmaya soyunan ‘çiftçi bankaları’ var mıdır, yok mudur? ne yalan söyleyeyim, onuda bilmiyorum…
Ama sizlerinde bildiği gibi bezde var olduğunu biliyorum…
Mutlaka gazetelerden okumuş veya TV haberlerinden; “Futbol Kulüplerinin borçlarını Ziraat Bankası yapılandıracak” diye bir haber dinlemişsinizdir…
Böyle bir haberin varlığından haberiniz varsa yanlış duymadınız.
Aynen duyduğunuz ve işittiğiniz gibi;
Türkiye Futbol Federasyonunun baş patronu Yıldırım Demirören ile birlikte Z.B.Genel Müdürü bir araya gelerek, futbol kulüplerinin borçlarını yapılandıracağını kamuoyuna duyurdular…
Ve bu güzel haberle birlikte hem spor kulübü yöneticilerini ve hemde kulüp taraftarlarını ziyadesiyle memnun ettiler!
Şimdiiiiii!..
Gel-gelelim tarımın durumuna ve çiftçinin yetiştirdiği fasulyenin nimetlerine…
Ve zaman geçirmeden de hemen söyleyelim;
Büyük bir nimet olarak bildiğimiz fasulyeyi her yıl Brezilya’dan 53 bin ton satın alıyoruz…
Peki fasulye bizde yetişmiyor mu?
Yetişmez olur mu; hemde en alası yetişiyor, yetişmesine ama; biz hızlı bir şekilde ‘tarım toplumu’ olmayı çoktaan bıraktık ve sanayi ve teknoloji toplumu olma yolunda ilerlediğimiz için tarım, tahıl gibi şeylere pek fazla zaman ayıramıyoruz!
Şimdi ben böyle dedim diye, sizlerde haklı olarak diyeceksiniz ki;
“Yahu kardeşim, biz Amerika’dan daha ileri ve daha zengin bir toplumuz ki, onlar 350 milyon insanını doyurduktan sonra bizlere pamuk, tütün ve hububat satıyor”
“150 milyonluk Rusya kendi insanının gereksinimi karşıladıktan sonra ambar fazlası buğdayını bize satıyor be”
Hadi bunları bir yana bırakalım, 1 Milyar 386 bin nüfusa sahip olan Çin, kendi gereksinimlerini karşıladıktan sonra bizlere dolar karşılığı sarımsak satıyorlar be sarımsak!”
Kısaca özetleyerek söyleyecek olursak; 100 küsur ülkeden bizler tarım ürünleri satın alıyoruz…
Ve bu konuda dış ülkelere milyonlarca dolar borç yapıyoruz…
Hem de dört mevsimi bir arada yaşayan bir tarım ülkesi olarak…
Peki kendi çiftçimizi ve üreticimizi niye desteklemiyoruz?
Niye onlara tarım konusunda hiçbir destek vermiyoruz?
Neden onların borçlarını ödeme kolaylığı göstererek, yapılandırıp bir kolaylık göstermiyoruz?
Ancak hangi akla hizmetse (birbiriyle gereksiz transfer rekabetine giren ve batık duruma düşürülen) Futbol Kulüplerini bu bataktan kurtarmayı düşünüyoruz..
(şöyle çiftçinin toplam borcuyla, futbol kulüplerinin yıllık transfer rakamlarına bir baktım ve şaşırtıcı bir tabloyla karşılaştım inanın)
Çiftçinin Ziraat Bankasına toplam borcu 97 milyon dolaylarında…
Ve dört büyük futbol kulübümüzün yaptığı yıllık transferde inanın bu rakamlarla eş değerde…
Şimdi siz varın birde buna -borçları yapılandırılarak- kurtarılmak istenen diğer kulüplerin borçlarını da üst-üste toplayıp bakalım, yekun ne kadar tutacak?
Bu can sıkıcı sohbetimizi özetleyerek sonlandıracak olursak;
Ziraat Bankası, kurulduğu tarihten bu yana tarım üreticilerini desteklemek için kurulan ve kurulmuş olan bir banka…
Ama şu geldiğimiz noktaya ve kara mizaha bakın ki; çiftçi ve tarım üreticilerini desteklemesi gereken bir kuruluş, adı üzerinde yazılı olan ‘ziraat yapanları’ değil de, paralı nereye harcadığı belli olmayan futbol kulüplerine destek olmaya çalışıyor…
Üstelik insan şunu düşünmeden de edemiyor;
“Niye başka bankalar değilde, ziraat bankası?”
Üreticiyi gıcık etmek için mi?
İyiden iyiye -dalga geçercesine- zıvanadan çıkarmak için mi?
Gerçi ne gıcık olacak, nede zıvanadan çıkacak çiftçi kalmadı ya!
Kim bilir belki de kendi acınacak durumunu bir kenara bırakıp; “batık futbol kulüplerimizi nihayet bizim bankamız kurtarıyor” diye sevinip alkış tutuyordur…
Özetin özeti:
Bugün ülkemiz nüfusunun 81 milyon olduğu söyleniyor..
Ve bu 81 milyon insanın 75 milyonu şehirlerde yaşadığı söyleniyor…
Yani köylerde ve kırsal kesimde sadece ve sadece 6 milyon dolaylarında çiftçi ve köylü vatandaşımız kalmış..
Bu 6 milyon insanın da ancak 1 milyon 170 .bin dolayında çiftçilik yapıp, 75 milyon insanı beslemekte zorluk çektiği içindir ki; dış ülkelerden bu kadar çok tarım ürünleri ithali yapıyoruz…
Yoksa durup-dururken niye yapalım…
Yani sizlerinde farkına vardığınız gibi; bizler tarımı bir kenara bıraktık…
Varsın tarlayla-tapanla kim uğraşacaksa uğraşsın…
Bizler top-yekun artık şehirliyiz…
Çok şükür, muhannete muhtaç olmayacak kadar zenginiz!
İşte bunun için tarımı, tarımcıyı ve çiftçili bir kenara bıraktık ve futbol kulüplerimizi -bataktan kurtarmak için- destekliyoruz…
Acaba bu kara mizahı ve paradoksu tarih yazanlar yazacak mı?
Yıllar önce İspanyanın faşist diktatörü Franko’nun uyguladığı 3- F formülü olan; Futbol-Fado- FİESTA’ formülü Türkiye de uygulandı diye tarih yazar mı?
Futbolu anladık da “FADO” ve “FİESTA” ne demek mi?
Söyleyelim;
FUTBOL: (stadyumlar için) Uyku tulumu..
FADO; (bizdekiler gibi) Pop ve günlük tüketime yönelik müzik.
FİESTA; organize edilen eğlenceli şenlik törenleri…
Yok canım…
Bunlarla bizim uzaktan-yakından hiçbir ilişkimiz yok!
Bunlar geçmişte İspanyanın faşist diktatörü Franko’nun, toplumu kolay yönetmek için öne çıkardığı eğelence biçimleri…
Bizimle ne gibi ilişkisi olabilir ki!
Bu konu bitmedi…
Biteceğe de benzemiyor…
Tekrar görüşmek üzere hoş kalın,
Hoşça kalın…
Kabakla-karpuzu birbirine karıştırmayın…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?