TÜRKİYE’NİN YENİ YOLU

TÜRKİYE’NİN YENİ YOLU

16 Nisan’da yapılan halk oylaması, ülkemizi sonucu kestirilemeyen bir yola iteledi.

Bunun bir seçim değil, parlamenter demokratik yönetim sisteminin, yani rejimin değişmesi olduğunu anlayamayanlar ‘evet’ tercihinden yana oldular.

Yazılı ve görsel medyanın tamamı iktidar tarafındaydı.

Parasal güçleri sınırsızdı.

Tarafsız olması gereken kamu kurum ve yöneticileri ‘evet’ kampanyası içinde oldular.

İnanç sonuna kadar kullanılarak seçim malzemesi yapıldı.

‘Evet’ propagandası yapanlar anayasa değişikliğinin içeriğini, ülkemizin geleceğini nasıl etkileyeceğini anlatma yerine, ‘..yol, köprü, hastane yaptık. Ekonomimiz şaha kalkacak, ulusal gelirimiz ikiye katlanacak..İşsizlik azalacak…Terör sona erecek..Muhalefet lideri başarısız…’ gibi oylamaya yönelik ilgisi bulunmayan söylemlerle idare etti.

Eşit koşullarda yapılmayan, ‘hayır’ diyenlere her alanda orantısız güç kullanılan seçim sonucunda, yeni anayasa maddelerini çoğunluğun uygun gördüğü açıklandı.

Onlara göre, ‘evet’ cennet, ‘hayır’ cehennemdi.

Tüm olanakları kullanmalarına karşın başarılı olamadılar.

Önemli olan, seçme hakkının her şeyin üzerinde olduğu, seçmenin iradesi idi.

Büyükler hep böyle diyorlardı.

YSK oy verme işlemi sırasında değişikliğe giderek büyük bir tartışmaya neden oldu.

İtirazlara ilişkin, ‘Atı alan Üsküdar’ geçti’, ‘Sür eşeği Niğde’ye.’ , ‘Sonuç kesin, bu iş bitmiştir.’, “Maç sona erdi, önemli olan atılan gol sayısı değil, üç puan almaktır.’, ‘AYM, AİHM’in yetki alanları dışında…’ söylemleri ile tartışmalara son verilmesi istenilmekte.

İktidar ve ‘evet’çiler, yasaya uygun olmayan kararı savunmaya devam edecekler.

“Kanunlar bazen hukuka uymayabilir” diyen AKP’nin, YSK temsilcisi.

Seçimlerin, yargının hakemliğinde yapılması umurlarında değil.

Asıl sorun hakemin taraf olduğu iddiasında.

Ancak, bu oylamanın geçersiz sayılmasını savunan CHP ve diğerleri hukuki yollarını sonuna dek kullanmaya kararlı.

Yapılan itirazların sonucu etkileme olasılığı neredeyse olanaksız gibi.

Sonuçta, Anayasa değişikliği tartışmalı biçimde kabul gördü ve ‘tek adam’ yönetimine geçişin ilk adımı atıldı.

Bugünlere gelinirken sorumlu olanlara sorulması gerekenler ise;

“Eski Türkiye’yi yıkıyoruz, devrim yapıyoruz…Eyalet ve federasyon sistemi tartışılmalı…Belediyeler özerk olsun…”gibi niyetlerin net olarak belirtildiği söylemlerle rejim ve üniter yapıya yönelik tehditleri duymazlıktan gelenler nerelerdesiniz?

TV kanallarını parsellemiş, hiçbir inandırıcılığı olmayan, ellerine tutuşturulan konuşmaları okuyup algı yönetimi yapan geçici silahşorlar nasılsınız?

Seslerini duyurabildikleri Halk TV ekranlarından sözünün nereye gittiğini bilmeden, ‘M. Kemal’in askerleriyiz’ sloganları altında kendinden geçerek ‘sizi denize dökeceğiz…’ diyen ve benzeri konuşmalar yapanlar sonuçtaki olumsuz katkınızın farkına varabildiniz mi?

Bir zamanlar ‘yetmez ama evet’ sloganlarıyla yola çıkıp, bugünlerin kapısını aralayan, kendilerini ‘Türkiye’nin aydınları’ olarak tanıtan, günümüzde adı sanı unutulan, kağıt mendil örneği çöplüğe atılanlar sizlerden ses çıkmıyor, neden?

Değişikliğin içeriğini bilmeden, anlamadan ‘evet’ tercihinde bulunanlar çocuk, torun ve gençlerimizi nasıl bir gelecek beklediğini tahmin edebiliyor musunuz?

TV ekranlarında, Padişah Abdulhamit için ‘Osmanlı’nın aydınlık yüzü’ diyen, Vahdettin hakkında iki cümle söz söyleyemeyen milletvekilleri sizlerden ne haber?

Meydanlara ‘hayır’ standı kuramayan, insanlara selam vermeden aciz olan parti yöneticileri, hiç hak etmedikleri halde milletvekili seçilen siyasetçiler ya sizler?

‘FETÖ adına bylock kullanan siyasetçileri açıklayacağız, 15 Temmuz kontrollü darbedir’ söyleminde bulunan, tüm konuşmalarını aynı ses tonu ile yapan, tek bir örnekle açıklamalarda bulunan genel başkan ya siz ne düşünmektesiniz?

Daha onlarca soru sorabilirsiniz.

Önemli olanın cumhuriyet, demokrasi, çocuklar ve sonuçta Türkiye’nin kazanması idi.

Bu sonuçla ‘parlamenter sisteme’ elveda deyip, dünyada benzeri bulunmayan, yarını bilinmeyen bir yönetim biçimi olan ‘tek adam’ uygulamasına doğru yelken açılmış oldu.

Buna neden olanların ‘son pişmanlıkları fayda getirmeyecek’, ‘atı alan Üsküdar’ı geçtiğinden’  bulabildiği kadarıyla vicdanlarıyla baş başa kalacaklardır.

Toplumsal sözleşme olan anayasa, yüzde 51.5 ile uzlaşmayı nasıl sağlayacak?

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?