ULUSAL EGEMENLİK ÇOCUK BAYRAMI 100 YILDA COŞKUSUZ KUTLANMAMALI

ULUSAL EGEMENLİK ÇOCUK BAYRAMI 100 YILDA COŞKUSUZ KUTLANMAMALI

Vay be!
Eski heyecan ve coşkularımız ne çabuk vurdu dibe!

Eskiden hangi ulusal bayramımız olursa olsun;
Aylar öncesinden başlardık heyecanını yaşamaya…

Cumhuriyet Bayramının gelmesini sabırla beklerdik…
19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramını iple çekerdik!
23 Nisan Egemenlik Çocuk Bayramı gelmeden önce okulların camını-çerçevesini en güzel şekilde süslerdik…

Yani aylar, günler öncesinden konsantre olurduk önümüzde bizi bekleyen ulusal bayramlarımıza..
Aylar öncesinden bayramda nasıl giyineceğimizi…
Ufacık-tefecik harçlıklarımızla neler alıp yiyeceğimizi..
Öğretmenlerimizin şiir okumak için bizi seçip seçmeyeceğini…
Okulun bando-trampet takımına girip giremeyeceğimizi ve eğer girmeyi başarırsak, provaların ne zaman başlayacağının coşku ve heyecanıyla yatıp kalkardık…

Bağımsızlık için yola çıktığımız 1919 yılından bu yana tam 100 yıl geçmiş…
Yani ‘bağımsızlık ateşini’ yaktığımızın 100. yılının içindeyiz…
Yani bu yıl gençliğe atfedilen ‘Gençlik ve Spor Bayramının’ 100.yıl kutlamalarını yapacağız…

İlk Türkiye Millet Meclisinin kuruluşunun ise 99. yılındayız…
Yani önümüzdeki yılda onun 100. yıl etkinliğini yapacağız..

Cumhuriyetimizin kuruluş yılına ise heniz daha 4 yıl var…
Eğer başımıza bir felaket gelmezse, elbet o günlerini göreceğiz.

Ancak ben her ne kadar ‘100.yıl-100.yıl’ diye tutturup duruyorum ama bakalım da 100. yıl kutlamaları veya etkinleri benim dediğim ve hayal ettiğim gibi mi olacak?
Örneğin ben isterdim ki; ‘bağımsızlık hareketini’ başlattığımızın bu 100. yılında tüm ‘ulusal bayramlarımız’ daha coşkulu ve daha heyecan yüklü programlar içeren etkinlikler düzenlensin…

Ama ‘görünen köy kılavuz istemez’ dedikleri gibi öyle herhangi bir kıpırtı yok ortalıkta…
Bu konuda yaprak ırganmıyor!
Sadece ve sadece benim gibiler -aç tavuk-misali kendisini darı ambarında görüyor!

Örneğin alın size 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı.
Okul camlarını süslemeden başka bir şey görebiliyor musunuz?
Görüyorsanız;
O da yarım yamalak…
Üstün körü ve baştan savma…

Eskiden olduğu gibi ne -bayramda okunacak- şiirlerin provasının yapıldığını işitip duyabiliyoruz nede görüyoruz…
Ne de davul-trampet sesi, nede boru sesi duyuyoruz..

Hemde bu kutlanmak istenen ve çocuklara atfedilen bayramın adının ’23 Nisan Ulusal Egemenlik Çocuk Bayramı’ olmasına rağmen…

Hemde ’23 Nisan 1920′ denilince aklımıza Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluş tarihi olduğunu bilmemize rağmen…

Hem de bugünkü büyüklerimizin 99 yıl önce kurulan bu Meclis çatısı altında yer alıp ve ceylan derisi koltuklarında gerine gerine oturmalarına rağmen…

Ve hemde ‘milli iradeyi, ulusal egemenliği biz temsil ediyoruz’ diye her Allah’ın günü kafamızın etini yemelerine rağmen!

Bu ‘Ulusal ve Egemenlik’ bayramını doğru-dürüst, coşkulu bir şekilde kutlamak istemiyorlar…
Sadece ve sadece ‘günü kurtarmak’ için, ele-günü ayıp olmasın mukabilinden ‘..mış’ olmak için günü geçiştirmeye çalışıyorlar…

Hatta ve hatta bu -mış’larını, muş’larını- daha da inandırıcılıktan çıkartıp ve daha da absürt bir şekle sokarak, Cumhurbaşkanlığı ve Meclis Başkanlığı, Valilik ve Kaymakamlık koltuklarını küçük çocukları oturtarak daha da gülünç duruma düşüyorlar!

Niye mi böyle düşünüyorum?
Niye böyle düşünmeyeyim birader…
Bu tür yapay davranışlar içerisinde bulunanlar, bundan 100 yıl önce; ‘Bağımsızlık Savaşı’ verildiğine yürekten inanmıyorlar ki!
İnansalar da;
Bu emperyalist ittifaka mağlup eden Mustafa Kemal’in liderliğini ve öncülüğünü bir türlü kabul edip, hazmedemiyorlar ki!

Onun 99 yıl önce kurduğu çatının altında bacak-bacak üstüne atıp keyif çatanların birçoğu burun kıvırıp, omuzdan bakmıyor mu Mustafa Kemal Atatürk’e?

Üstüne-üstlük yetmezmiş gibi ‘ayyaş’ diye aşağılamaya, küçük düşürmeye çalışmıyorlar mı?
Yobazlıklarını öne çıkararak Mustafa Kemal’i dinsiz-imansız ilan etmiyorlar mı?

O büyük insanın kurduğu TBMM çatısı altında keyif çatanlar!
Milleti bir kuru soğana muhtaç edin, kendisi milyonlarca maaş alarak, parasına para katanlar!
Bir yandan Mustafa Kemal Atatürk’e saldırıp, bir yandan da saltanatını zirvelere çıkaranlar!
“Keşke Yunan kazansaydı” diyen birinin sırtını sıvazlayanlar!
Neden Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği 23 Nisan Egemenlik Ve Çocuk Bayramını coşku içinde kutsasın veya kutlasın ki?

Neyse…
Son söz olarak demek isterim ki;
Ulusal bayram kutlamalarımız gitgide üstün-körü kutlanıyor!
Yavaş yavaş kıyısından köşesinden törpülene törpülene kuşa çevriliyor…
Kısacası gitgide dibe vuruyor…

Ben yine de -yarım yamalak- bir biçimde kutlansa da veya bazı okullarımızda yüreklice, inanarak kutlanan çocuklarımızın bu bayramını kutluyor, bağımsızlığın ve özgürlüğün değerini bilip, tadını çıkaracağı günler diliyorum…

NOT: Görselde paylaştığım fotoğraf, son yıllarda öğretmenlik yaptığım Sarvan köyü okulundaki öğrencilerimdir…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?