Ulusal egemenlik mi?

Ulusal egemenlik mi?

Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyetini iki ana temel üzerine inşa etmiştir. Bunlar tam bağımsızlık ve ulusal egemenliktir.
Kurtuluş Savaşı askeri alanda,
İzmir İktisat Kongresi ekonomik alanda,
Lozan Konferansı da siyasi alanda tam bağımsızlık için gerçekleştirilmiştir.
Daha Amasya Genelgesi sırasında söylenen “Ulusun kurtuluşu yine ulusun azim ve kararı ile gerçekleştirilecektir” sözü ulusal egemenlik için söylenmiştir.
Erzurum Kongresi’nde ki “…milli iradeyi hâkim kılmak esastır” sözü de…
23 Nisan 1920 günü Ankara’da açılan TBMM de ulusal egemenliğin anıt kuruluşudur.
O anıt kuruluşun 96. Yılını kutluyoruz.
O zaman bir kez daha gelinen noktada; ulusal egemenlik ve tam bağımsızlık anlayışını sorgulayalım.
Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan vatandaşların ne kadarı ağalarının topraklarında yarıcılık yapmaktadır?
Bu konuda resmi veriler yok, ancak nüfusumuz içinde ciddi bir ağırlıkları olduğu da gerçektir. Ve bu aşiretler(ağalar) her dönem TBMM’ye vekil göndermişlerdir.
Örnek mi?
Brukan aşireti; Kinyas Kartal, Remzi Kartal, Mehmet Kartal, Nadir Kartal’ı TBMM’ye aşiret oyları ile göndermiştir. İzol Aşireti Şanlıurfa’da 35-40 bin oya sahiptir ve her dönem TBMM de vekili vardır. Ensarioğulları, Ertuşiler, Burukanlılar, Pinyanişler, Tatarlar, Jirkiler ve daha niceleri…
O zaman sormak gerekir, bu milli irade mi yoksa aşiretin iradesi mi?
Ulusal egemenliğin önünde ikinci bir engel ise tarikat ve cemaatlerdir. Tarikat ve cemaatlerin seçmen içindeki ağırlığı giderek artmaktadır.
Ve o güç ile TBMM’de çok sayıda üye ile temsil edilmektedirler.
Bir kez daha soralım;
Tarikat ve cemaat oyları ile TBMM’ye gelen vekiller, milli iradeyi mi yansıtmaktadır yoksa tarikatın veya cemaatin iradesini mi?
Elbette ki milli iradeyi değil! Hatta kendi iradelerini de değil…
Oylar, niteliğe göre değil ‘bizim tarikattan’ , ‘bizim cemaatten’ denilerek verilmektedir.
Görüldüğü gibi 96.yılda ulusun egemenliği yoktur. Feodal yapının ve tarikatların egemenliği vardır ve giderek de güçlenmektedirler.
Özgür irade TBMM’ye ne yazık ki bu nedenle gerçek anlamda yansımamaktadır.
Ya tam bağımsızlık? Soğuk Savaş döneminin başlarından itibaren yapılan ikili anlaşmalar ile o da yitirilmiştir.
AB istedi diye 15 günde TBMM’den 15 yasayı çıkartmak acaba neyin nesidir?
“Deliğe süpürmeyin, kullanın” anlayışı ne anlama gelir?

Gümrük Birliği yeni Kapitülasyonlar değil midir?
Ya Condalizza Rice’ ın açık açık itiraf ettiği , “BOP ile Türkiye dahil 22 ülkenin sınırları değişecek” dediği projede “eşbaşkanlık” ?..
Örnekler çoğaltılabilir.
O halde bağımsızlık Washington’a ve Brüksel’e bırakılmıştır!
Geriye ne kaldı? Çocuk Bayramı…
Bayramınız kutlu olsun çocuklar! Kutlayabildiğiniz kadarıyla…

***

Mustafa Kemal Atatürk’ün adı, kurduğu TBMM nin 96. yılında unutturulmaya çalışılmaktadır. İsmet İnönü adı da…

Stadyumlarımızdan Atatürk ve İnönü adı siliniyor. ‘Arena’ adı verilen yeni statlar yapılıyor!

Giresun Atatürk Stadyumu da yakın zamanda “Çotanak Arena” olarak Seka arazisine taşınacak.

Pek çok kentte Atatürk Stadyumu adı yok edildi.

İnönü Stadyumu Vodofon Arena oldu!

İstanbul’a yapılan 3. Havaalanı ile Atatürk Havaalanı adı da yok olacak.

Bu kindarlık neden?

Atatürk’ün kurduğu mecliste görev yapanlar, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin başında olanlar, onun adını ve izlerini silmek için çaba harcıyorlar!

2002 den bugüne yaptıkları hangi esere ATATÜRK adını verdiler?

Hiçbirisine…

Yaptıklarına adını vermedikleri gibi, daha önce adının verildiği eserlerden de silmeye çalışıyorlar.

Ama Osmanlı isimlerini vermeyi de çok seviyorlar!

Neden acaba?

Sorunun yanıtını düşünün bakalım…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?