ÜRETKEN BİR EĞİTİMCİYDİ MESLEKTE AĞABEYİMİZDİ

ÜRETKEN BİR EĞİTİMCİYDİ MESLEKTE AĞABEYİMİZDİ

 

 

Derler ki; “Her ölüm erkendir”

Galiba bu sözü her kim söylemişse bir gerçeklik payı vardır gibi…

Doğru…

Çok genç yaşta hastalanıp ölen var…

Hiç beklenmedik bir anda trafik kazalarında genç yaşta ölenler var…

Yirmi yaşlarında bir kör kurşuna kurban gidenler var!

Velhasıl kerim bin-bir çeşit şekli var ölümün dedikten sonra aklıma Cahit Sıtkı Tarancı’nın o ünlü şiirinin mısraları geliverdi;

“Yaş otuz beş yolun yarısı eder,

Dante gibi ortasındayız ömrün

Delikanlılık çağımızdaki cevher

Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,

Gözünün yaşına bakmadan gider.” diye başladığı şiirin son iki kıtasında ise şöyle sonlandırıyor şair dizelerini;

“Ayva sarı nar kırmızı sonbahar

Her yıl biraz daha benimsediğim

Ne dönüp duruyor havada kuşlar?

Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?

Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar.”dediği gibi…

***

Günlerden; 22 Nisan Cuma…

Saat; 11.00 sularına doğru sokağa çıktım…

Eski bir öğrencime rastladım ‘Alim Taksi’ durağının karşısında.

Selamlaştık…

Ve ben; “Nasılsın Nurgül, nereden geliyorsun?” sorumun karşılığında;

“Cenazeden geliyorum hocam”

Hani tanıyı-tanımazsanız da sorarsanız ya; “Kimin cenazesi?” deyince…

Nurgül’ün verdiği “Erden Menteşoğlu” yanıtı beni gerçekten çok şaşırttı…

Ve birbirimizden ayrıldıktan sonra ben kaldırımda hem yürüyor, hem de;   “Vay be!… Daha çok yakın bir zamanda ve tamda şurada görüşmüştük be!”

“Demek Erden ağabeyi de gitti ha!”

“Demek bir kişi daha eksildik”

“Halbuki son ayak-üstü görüşmemizde müsait bir günde oturup, karşılıklı biraz sohbet etmeye dair birbirimize söz vermiştik”

Olmadı be Erden ağabeyi, olmadı…

Hâlbuki seninle oturup biraz sanat, biraz edebiyat üzerine konuşacaktık…

Belki Osman Ağa üzerine de sohbet ederdik…

Senin o beyefendi, kibar konuşmalarını dinler ve yararlanırdım…

Çünkü sen bizim meslek büyüğümüz ve ağabeyimizdin…

Çünkü sen bu ilin kültürüyle, tarihiyle, folklor ve yaşam öyküleriyle çok yakından ilgilenen ve araştırıp bizlerle paylaşmasını bilen bir eğitimciydin…

Ben seni tanıdım-tanıyalı eğitimci yanını ‘üretici’ yanınla buluşturup ve birlikte yaşadığın toplumu bilgilendirmekten büyük zevk alan bir eğitimciydin…

Tüm samimiyetimle söylüyorum ki, ben ilk kez Osman Feridunoğlu, yani ‘Osman Ağa’ ile tarihsel bilgilenmeyi senin kitaplarından okuyup öğrendim…

Ve eğer yanılmıyorsam ilk yazdığın kitabın adı da; “Osman Ağa’ kitabıydı.

Daha sonra büyük bir zevkle; ‘Yakın Tarihimizde Osman ağa ve Giresunlular’

‘Giresun Halk Bilimi’

‘Giresunlu Fedailerle konuştum onlarda çılgındı’

‘Giresun Basın Tarihi’

‘Şiir Tahlilleriyle Şairlerimiz’

Ve ‘Giresun Spor Tarihi’ kitaplarını da okuyup, senin sayende Giresun’la ilgili bu kitapları Kütüphanemde bulundurmanın keyfini yaşayanlardanım…

Ah, Erden ağabeyi ah!

Adım gibi biliyorum ki, senin yazmak istediğin daha çok şeyler vardı!

Ama olmadı…

***

Şimdi sözünü ettiğim insanı çoğu insanların tanımadığını varsayarak ufak bir biyografi yapmak istiyorum Erdem ağabeyi hakkında.

Erden MENTEŞOĞLU

1940 yılında Giresun da doğdu.

İlkokulu Necati Bey ve liseyi Giresun Lisesini bitirdikten sonra İstanbul’a giderek İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi- İngiliz Filolojisi bölümüne girdi.

Ancak çok severek girdiği bu bölümü babasının ölümü nedeniyle ikinci yılında bırakmak zorunda kaldı ve gerisin-geriye Giresun’a döndü…

1965 yılında Fiskobirlik’e girip, memur olarak çalışmaya başladı…

Bir yandan çalışırken, bir yandan da Öğretmen Okulunun bitirme sınavları için geceli-gündüzlü ders çalışarak ‘Öğretmen’ olmayı hedefledi…

Ve dışarıdan öğretmen okullarını ‘bitirme’ sınavlarını vererek öğretmen oldu ve ilkokul öğretmenliğine başladı…

Daha sonra Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesini bitirdi…

Erden Menteşoğlu, eğitimciliği sırasında birincil mesleğinin yanında; halk kültürü ile de yakından ilgilenmiş ve Yeşigiresun gazetesinde yazarlığa başlamış ve aynı zamanda Osman Ağa başta olmak üzere Giresun’da yazılmaya değer öyküleri araştırıp yazmaya ve kitap halinde yayınlamıştır…

***

Erden Menteşoğlu, mesleğinde sevilen bir öğretmen olduğu gibi aynı zamanda toplumsal öyküleri araştırıp, yine toplumla paylaşmasını bilen ender eğitimcilerimizdendi…

Üretkendi…

Herkes tarafından saygı duyulan ve sevilen bir öğretmendi…

Daha çok şeyler üretecekti…

Fakat ister ecel deyin, ister azrail deyin, ne derseniz deyin izin vermedi!

Mekanın cennet, gittiğin yer ışık olsun Erden ağabeyi…

Işıklar içinde uyu…

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?