YAŞINIZ GELSE DE YETMİŞE GENÇLİK YAŞIYOR YÜREKTE

YAŞINIZ GELSE DE YETMİŞE GENÇLİK YAŞIYOR YÜREKTE

Sevgili dostlar,
Değerli canlar,

Öncelikle hepinize kucak dolusu sevgi ve selamlarımı sunar ve yaşadığınız ‘Cumhuriyet Bayramı’ coşkusuna benimde yürekten katıldığımı belirtmek isterim…

Ve sohbet konumuza girmeden önce söylemedi demeyin;
Bugünkü sohbet konumuz; ‘toplumsal içerikli’ olmayıp -özele dayalı- bir sohbet konusu olacak…
Onun için-anlatı sohbetime katılmak istemeyenler- katılmayabilir.

Sevgili dostlarım;
Sizlerinde farkında olduğunuz gibi üç-dört gündü sayfa sohbeti yapamıyoruz…

Bunun nedenini ve gerekçesini hemen söyleyeyim;
Biz üç ‘çocukluk arkadaşı’ zaman zaman bir araya gelip, birlikte bir yerlere gidiyoruz…
Çocukluk ve gençlik yıllarımızı tekrar yaşamak için;
Zaman tünelinin içine giriyoruz…
Ve hafızamızın bizi götürdüğü yere kadar gidip, tekrar gençlik yıllarımızı yaşamaya çalışıyoruz….

Çocukluk yıllarımızda yaşadığımız; çocukça davranışlarından..
Gençlik yıllarında kurduğumuz süslü -püslü süslenmiş pembe hayallerimizden..
Delicesine peşinden koştuğumuz düşlerimizden…
Serden-gençlik yıllarında yaptığımız delilikleri tekrar yaşamak istercesine zaman zaman bir araya gelmeyi yeğliyoruz…

İşte bu birlikteliklerden birisini daha gerçekleştirmek için;
Çocukluk arkadaşımız Engin Türker bizi İstanbul’a davet etti…

Ve üç kafadar bir araya geldik…
Arkadaşımız Engin Türker’in konuğu olarak üç-dört gün özgürce,
gönlümüzce gezip tozduk ve eğlendik…

Arkadaşım bizi öyle güzel yerlere götürüp, öylesine güzel yerleri gezdirdi ki;
Her gezdiğimiz yer birbirinden farklı ve birbirinden güzeldi…

Hani derler ya; “yediğin içtiğin senin olsun, gezip gördüğün yerleri anlat” diye…
Derler demesine de…
Vallahi nasıl anlatayım bilmem ki…

Sevgili arkadaşımız bizleri o kadar çok güzel yerlere götürdü ve o kadar çok yerler gezdirdi ki hangi birini anlatayım…
(ancak aklımda kalanları şöyle kısaca sıralayacak olursam;)

İlk gün Beykoz Riva tarafında (kendi yazlığı da bulunan) Yazlık Evine uğrayıp, meyve bahçesinden nar, hurma ve olgunlaşmış ayva topladık…
Ardıl günlerde Bursa tarafına geçip tarihi yerleri dolaştık…

Şair Orhan Veli’nin balık-ekmek yiyerek rakı içtiği tarihi yerlerde ve mekanlara uğrayıp bizlerde aynı şeyi yaptık…

12 Eylül işkencecilerinin Zihni Bey (diğer bilinen ismiyle) Ziver Bey Köşkü denilen yerde işkence gören kadın heykelleri önünde -işkence gören kadınların- acılarını paylaşmak adına heykellerin önünde durup resim çektirdik..

Kısacası…
Siz değerli dostlarımın…
Saygıdeğer sayfa arkadaşlarımın -kendi özelimle- daha fazla canını sıkmadan yavaş yavaş özetleyerek sonlandıracak olursam…

Üç kafadar…
Üç-dört gün bir araya geldik…
Gönlümüzce gezip, dinlendik…

Hatta ve hatta sevgili arkadaşımız biz iki konuğunu gündüzleri gezdirip-dolaştırdığı yetmiyormuş gibi (evi kaldığımız otele yakın olmasına rağmen) geceleri de bizimle birlikte konakladı…

Yani gece yarılarına kadar gerilere dönüp anıları tazeledik…
Yeri geldi; birbirimize fıkra anlatarak neşelendik…
Yeri geldi; kaybettiğimiz değerleri anımsayınca hüzünlendik..

Son söz olarak demek isterim ki;
Bugünkü sohbetimiz, eskilerden biraz farklı olup ve özeldi…
Siz değerli sayfa arkadaşlarım için sıkıcı olsa da, ne yalan söyleyeyim bizim için güzeldi…

Ama ben yine de bugünkü sohbet konumuzu kişiselleştirerek değerli zamanlarından çalıntı yaptığım için özür dilerim…
Hoş görüle duygularımla;

Hoş kalın…
Hoşça kalın…
Dostça kalın…
Ve en önemlisi;
Yaşlılığa fazla takmayın…
Zaman zaman bizim gibi buluşup;
Gençlik yıllarınızı yaşayın…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?