YEDİĞİMİZ-İÇTİĞİMİZ HORMON GİYİP-KUŞANDIĞIMIZ NAYLON

YEDİĞİMİZ-İÇTİĞİMİZ HORMON GİYİP-KUŞANDIĞIMIZ NAYLON

Nasıl böyle iyi mi?

İyidir iyi!…

 

Hormonlu bir yaşam!

Naylondan giyim-kuşam!

Her şey yapay ve pratik bir yaşam!

Ooooohhh, yemede yanında yat!…

Nemize gerek bizim organik ve doğal yaşam!…

 

İyidir iyi!..

Böyle iyidir!..

 

Yatıp-kalkıp bugünlerimize de şükredelim!

Daha kötü günlerde yaşayabilirdik!…

Önümüzdeki günler ne getirip, ne götüreceğini de açıkçası pek bilemeyiz!…

Daha doğrusu bilmiyoruz!…

Üstelik düşündüklerimizi, içimizden geçenleri herkes gibi öyle ‘ulu orta’da söyleyemeyiz!..

Her neyse, konuyu güncelleyerek şuraya getirmek istiyorum;

Sizlerinde çok iyi bildiği üzere gündelik beslenmemiz; Hormon…

Ve bütün giyim-kuşamlarımız; Naylon…

 

Şimdi birçoğunuz belki haklı olarak şöyle düşünecektir;

“Yahu hocam,sende enteresan bir adamsın. Nereden gelir aklına bu ipe-sapa gelmez konular” diye düşünenler aranızda var mıdır, yok mudur onu bilemem ama ben “nereden geldiğini” yinede siz değerle sayfa arkadaşlarıma sözü uzatman hemen söyleyeyim;

 

“Ülkemiz Dünya Bankasından ilk kez acaba ne zaman borç aldı?’ gibi bir soru takılınca kafama; arşivsel bilgilere müracaat ettim ve karşıma: “7 Temmuz 1950” tarihi çıkıverdi…

Yani Adnan Menderes’in Başbakan ve partisi Demokrat Partinin iktidar olduğu yıl…

Yani öyle ki; 14 Mayıs’ta iktidara geliyor ve aradan daha iki ay geçmeden “7 Temmuz 1950” de Dünya Bankasından 16 milyon 400 bin Dolar borç alıyor!..

 

İkinci bir ilahi tesadüf ki; aradan 19 yıl geçmesine rağmen Dünya Bankasından aldığımız ikinci borçlanmanın tarihi de “7 Temmuz 1968” yılına rast geliyor…

Ve o tarihte de dönemin Başbakanı yine ABD patentli ve yine aynı ‘siyasi sülalenin’ temsilcisi; Sayın Süleyman Demirel’dir…

Her neyse…

 

Ben her ne kadar Dünya Bankasından aldığımız borçlardan söz etsem de, aslında ABD’nin kapısında ‘yaka iliklediğimiz’ tarihler 1947’lere kadar iner!…

Yani taaaaa, Truman ve Marşal Yardımlarına kadar…

 

Demem o ki; taa o yıllarda başımıza geçirilmiştir naylon çoraplar!

Yani, taa o zamanlardan başlamıştır bizim naylonla buluşmamız!

Taaaa o zamanlardan gelir bugünkü naylondan giyim-kuşamımız!

Yani taa o zamanlardan gelir ‘hormonsal’ beslenip yapılanmamız!

 

(Durun,durun..aklıma birdenbire H.Hüseyin Korkmazgil geliverdi)

 

En iyisi ben sözü şairimize vereyim de, o bize şiirsel anlatımıyla anlatıversin…

Buyurun birlikte okuyalım;

 

“Bir gün çıkıp geldiler

anlamsız yüzlerini ve gülüşlerini

tüketim artıklarını üretim organlarını ve eski külotlarını

çikletlerini çukulatalarını getirip bıraktılar

tiklerini mimiklerini çiğliklerini

genç kızların düşlerini getirip bıraktılar

her gün her gün yeniden getirip bıraktılar

iplerini oltalarını konserve kutularını

süttozlarını soyalarını salemlerini

kısırlıkhaplarını madalyalarını tasmalarını

bayraklarını bayrak yırtmalarını sövmelerini

anamıza bacımıza çocuğumuza

en çok önem verdiğimiz şeylerimize

üretim organlarını ve tüketim artıklarını kullanarak

tanrının ve isa’ nın ve bizimkilerin izniyle – atlarını

seyislerini çombelerini tıraşlarını ve dişlerini getirip

bıraktılar her gün her gün yeniden getirip bıraktılar

sonra güzel güzel anlaşmaları

sonra güzel güzel sözleşmeleri

sonra güzel güzel paylaşmaları

asılmışların ve asılacakların izniyle

ve durmadan durmadan baltazar bayramlarını

sonra güzel güzel savaş uçaklarını

radarları rampaları atom bombalarını

denizaltı deniz üstü bir şeylerini

bilinçaltı bilinç üstü herş eylerini

piekslerini bitekslerini bitpazarlarını

eroinlerini kokainlerini getirip bıraktılar

her gün her gün yeniden getirip bıraktılar

ve sonra çekilip gitmediler gemilerine

ve sonra çekilip gitmediler gemilerine

ve sonra çekilip gitmediler gemilerine

ve artık o kadar çok şey getirdiler ki

ve artık o kadar çok şey getirdiler ki

ve artık o kadar çok şey getirdiler ki

bağımsızlığa yer kalmadı ülkemde…”

*************

Eh, bu güzel anlatımın üzerine daha ne söylenebilir ki!

Şair, bizim on sayfada anlatacağımızı, yarım sayfada anlatmış!

Bundan sonranın ‘yorumu’ da artık siz okuyuculara kalmış!..

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?