Yeni Türkiye’nin Din Anlayışı

Yeni Türkiye’nin Din Anlayışı

 

Diyanet İşleri Başkanlığı Prof. Dr Mehmet Görmez Hoca ile adeta bir çığır aştı. İlk göreve geldiğinde bir değişimin olacağının sinyali verilmişti bile. Belki bir yönetim anlayışı, belki de  daha önce yazdığım “Yeni Türkiye’nin yöneticileri” yazımızda da belirttiğimiz gibi vizyon ve misyon sahibi, inançlı yöneticilerden kaynaklanıyordu bu değişim.

Görmez’in Sakal-ı Şerif çıkışı

Mesela geçtiğimiz aylarda Sayın Görmez’in Sakal-ı Şerif’le ilgili çıkışı diyanette önemli bir dönüm noktalarında bir tanesiydi. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Mehmet Görmez, “Hz. Peygamber bugün yaşasaydı, Sakal-ı Şerif’leri yasaklardı. Ancak bazı Müslüman kardeşlerimizin sadece sevgi eseri olarak ziyaret edip gözyaşı dökmesine de saygı duyulmalıdır.” Şeklinde yaptığı açıklama çok anlamlı ve önemliydi. Bugün toplumda genel olarak oluşan din anlayışı mana anlayışından ziyade madde anlayışıdır. Bu da dini yaşanabilir, hissedilebilir bir anlayıştan çıkarıyor, şekilci ve robot bir anlayışa getiriyor.

Maddeden, manayı anlamak!

Bugün Türkiye’de yaşadığımız bu sürecin maalesef dinin yanlış algılanması, yanlış yorumlanması ya da özellikle yorumlatılması sonucu ortaya çıkmıştır. Yıllarca, abdesti, namazı, orucu bozan şekillerle ilgilenmekten abdestin, namazın ve orucun mana alemine maalesef varamadık. Maddenin kendisiyle ilgilenmekten, manaya giremedik.

Yine son zamanlarda Diyaneti alkışlamamak mümkün değil, 15 Temmuz Darbe Kalkışmasından sonra Başkanlığın 20 maddelik Din Şurası Kararları yine her bir maddesi ayrı bir anlam ayrı bir önem taşımaktadır. Bu maddelerden bir tanesi çok önemli. “İslam’da davet, Allah’a ve Hz. Peygamber’in yoluna yapılır. Allah adı kullanılarak çeşitli kişilere, yapılara ve hiziplere yönelik davet, insanları din ve Allah diyerek aldatmaktır ve dine yapılmış en büyük haksızlıktır. Hiç kimse aklını, iradesini ve kişiliğini başka birine teslim edemez. Din adına, Allah adına insanların manevi duygularını istismar ederek kurulan yapıların İslam’dan onay alması mümkün değildir.” Bu çıkış son yıllarda Türkiye’de söylenmesi gereken, farkına varılması gereken ve bir türlü varılamayan bir sözdü.

Yine Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan  “Mezhepçilik, ırkçılık ve terör, kurtulmamız gereken üç fitnedir. Bizi birbirimize bağlayan asıl bağ İslam’dır.” sözü ile Müslümanları üst kimlik olan Müslümanlık’ta buluşturmak, altında ki bütün ayrımcılıkları reddeden bir duruşa dikkat çekmiştir.

“Bugünlerin kıymetini bilmeliyiz.”

Rabbe sonsuz şükürler olsun ki bugün Türkiye istenilen noktaya hızla yaklaşmaktadır. Böyle bir Cumhurbaşkanı, böyle bir Diyanet İşleri Başkanı’nın olduğu memlekette Allah’ın izniyle Yıllardır sen o’cusun, sen bu’cusun anlayışından, üst kimlik olan Müslümanlığa yönlendiren bir anlayış hakim oluyor. Bundan sonra Müslümanların aklını kiraya vermesinden ziyade akıllarını kullanma zamanıdır.

Ne mutlu ölçüsü Kur’an ve Sünnet olabilen, Müslüman üst kimliğinde buluşabilenlere.

 

Kaynak : http://www.ubeydullahgoktekin.com.tr/yeni-turkiyenin-din-anlayisi/

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?