YEREL YÖNETİME SEÇİLENLER BENCE SANATI DÜŞÜNSÜNLER

YEREL YÖNETİME SEÇİLENLER BENCE SANATI DÜŞÜNSÜNLER

Sevgili dostlarım,
Saygıdeğer sayfa arkadaşlarım…
Üç gün sonra eski yılı uğurlayıp, yeni bir yılı beklerken nasıl bir telaş ve nasıl bir uğraş içindesiniz onu bilemem…
Ve ‘sanatla’ uzaktan-yakından ne kadar ilginiz vardır veya yoktur onuda bilemem ama…
Bugünkü sohbet konumuz; ‘sanat’ olsun istiyorum…
Sizler gibi benimde omuzlarımda ‘eski yılın’ yorgunluğu olmasına rağmen neden böyle bir konuyu tercih ettim veya ediyorum?
Eh, herkesin ‘yeni yıla’ girerken, kendine göre renkli-renkli düşleri var…
Kimileri milyoner ve milyarder olma düşleriyle girmek ister yeni yıla…
Kimi,zengin bir sofrada kızarmış hindi etiyle kırmızı şarabını, eşi ve dostuyla yudumlayarak girer…
Kimileri de, Noel Baba’dan gelecek hediyeyi bekleyerek!
Vesaire, vesaire…
Eh, mademki herkes ‘yeni yıl’ girerken renkli-renkli düşler kurma özgürlüğüne sahip…
Bende düş kurma özgürlüğümü sanattan yana kurmak istiyorum!
Her ne kadar; “Kültür, kültürsüzlerin lüksüdür’ deseler de…
Kimileri her ne kadar sanat ve kültürün içine tükürüp, alay ederek küçümseseler de…
Ne yalan söyleyeyim; benim vazgeçilmez lüksüm de, sanatsal ve kültürel etkinlikler…
Ne kadar doğrudur, ne kadar değildir onu pek bilemem ama;
Nasıl ki; “Güneş girmeyen yere doktor girer” diyorlarsa…
Bende bundan esinlenerek “Sanat girmeyen yere şiddet girer” diye düşünenlerdenim…
Örneğin; bir aile ortamında sanatsal ve kültürel bir devinim ve diyalog yoksa; o ev ortamında şiddet ve gerilim hakimdir…
Bu örneğe, birlikte çalıştığınız iş ortamlarında da rastlarsınız…
Birlikte maç izlediğiniz tribünlerde de rastlarsanız…
Sokakta ve kaldırımda yürürken, birdenbire kavgaya tutuşanlar da rastlarsınız…
Yani kısacası, sanatsal eksikliğin ve kültürel yoksunluğun olduğu tüm toplumlarda genellikle ‘şiddet’ en ön planda olan eylem biçimidir…
Sözü şuraya getirmek istiyorum;
Eski yıl gidiyor, yeni bir yıl giriyor…
Ne kadar değişir ve bazıları ne kadar yerini korur onu şimdiden pek bilemeyiz ama; (Mart ayının sonunda)
Bazı yerel yöneticiler gidecek, yerine yenileri gelecek…
Yani birçok kasabanın ve kentin belediye başkanları değişecek…
Peki değişecek de ne olacak?
Yeni yönetimde, yeni-yeni ‘yenilikler’ görecek miyiz?
Yoksa eski tas, eski hamam devam mı edeceğiz?
İşte bütün mesele burada…
Örneğin, ben sade ve sıradan bir vatandaş olarak yaşadığım kentin bir sanat-kültür kenti olmasını isterim…
Sadece yaşadığım kent merkezinin mi; hayır…
Yaşadığım ilin tüm ilçelerinde de aynı şeyin olmasını isterim…
Tıpkı her ilçenin bir futbol takımı olduğu gibi…
Her ilçenin en az bir-iki Halı sahası olduğu gibi sanat ve kültür merkezlerininde olmasını isterim…
Yani tıpkı Bulancak ilçemizde olduğu gibi (büyük ilçelerimizden) Şebinkarahisar, Görele ve Tirebolu ilçelerimizde de bir Belediye Tiyatrosunun olmasını isterim…
Neden olmasın?
Belediyelerimiz yerli yersiz, gereksiz yerlere yaptığı harcamaların yarısını kültür ve sanat etkinliklerine ayırsın, bakın nasıl değişiyor o kentin birdenbire kültürel zenginliği…
Yavaş yavaş toparlayıp, özetleyerek sonlandıracak olursak;
Bugün ilimiz Giresun il merkezinde bir Belediye Şehir Tiyatrosu var ama heniz (profesyonel anlamda) kadrosu olan çakılı üç-beş oyuncusu yok…
Kadrosundaki oyuncular ya belediyenin herhangi bir biriminde çalışan personel, yada amatör bir oyuncu…
Aynı manzaraya Bulancak Sanat Tiyatromuzda da rastlıyoruz…
Doğu Karadeniz Bölgesinde, Ordu Belediye Tiyatrosundan sonra en köklü bir geçmişe sahip olan Bulancak Sanat Tiyatromuz da da (profesyonel anlamda) çalışan ne bir yönetmen ve nede bir oyuncusu var…
Halbuki ilçenin yetiştirdiği bir sürü Konservatuar mezunu oyuncu ve yönetmenlik yapacak sanatçı kadrosu var…
Ama ne yazık ki, bu zamana kadar -körebe gibi- el yordamıyla yol alıyorlar…
Örneğin (Fotoğrafını görselde paylaştığım) Mustafa Çolakoğlu gibi daha bir sürü Konservetuar mezunu oyuncu ve sanatçı var ama ne yazık ki göremiyorlar…
Veya görmek istemiyorlar…
Daha doğrusu böyle yetişmiş insanların kıymetini bilmiyorlar…
Umarım bundan sonra görürler…
Son söz;
Galiba yaşadığımız kentte sanat ve kültür sorunlarının çözümünü salt belediye başkanlarının düşünerek çözmesini beklemek biraz eksik gibi geliyor bana…
Bunu birazda o kentin içinde yaşayan halkın talep etmesi gerek…
Yani yerel yönetimleri seçerken bunları birlikte düşünmek…
Ve yerel yönetimlerin başına gelen ‘başkanlara’ ve yönetime bu konuda baskı yapmak da gerekiyor herhalde…
Ne dersiniz?
İsterseniz geçmişi bir yana bırakalım ve yeni seçeceğimiz yerel yönetimlerden sanat ve kültür adına bir şeyler talep edelim…
İnanın bana güzel olacak…
Eğer bir kentte kültür ve sanat hareketi varsa;
O kentin insanlarındaki estetik ve diyalog bir başka güzellikte ve çok çağdaş olacak…
İsterseniz zaman varken, üzerinde biraz düşünelim…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?