Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
YÜRÜME MESAFESİNE CAMİ YAPILACAK PEKİ ÖTEKİ İBADETHANELER NE OLACAK
  • 0
  • 169
  • 08 Ekim 2021 Cuma
  • +
  • -

Yani;

Türkiye cumhuriyeti ‘vatandaşı’ kimliği taşıyıp da, farklı dini inançlara sahip olanların ‘ibadethanelerini’ kimler yapacak?

Devlet mi?

Diyanet mi?

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı mı?

Farklı inançlara sahip Cemaatler mi?

Önce bunu bir öğrenelim…

Devlet, aynı ülkede birlikte yaşadığı vatandaşlarına ‘dini inançlar’ konusunda ‘eşit mesafede duruyor mu, durmuyor mu? bilelim…

Öyle ya…

Bu ülkede -sayısal çoğunluğa- sahip, sadece Hanefi mezhebine bağlı Müslümanlar yaşamıyor ki…

Sayıları azda olsa;

Yaklaşık 80 bin Oryantal Ortodoks…

35 bin Katolik…

18 bin Antakya Rum Ortodoks…

5 bin Rum Ortodoks inancına sahip bu ülkenin ‘TC’ vatandaşlığını taşıyan insanları da var…

Yani, bu toprakların üzerinde doğup-büyüyen ve farklı dini inançlara sahip, farklı kökenlere sahip vatandaşlarımız da yaşıyor…

Ve onlarda kendi inançlarının gereğini yerine getirmek için ibadet yapıyor…

Hatta yaklaşık 85 milyonluk nüfusa sahip ülkemizde 12 milyon dolayında Alevi ve Bektaşi var…

Bu inanca sahip vatandaşlarımızda ibadetlerini Cami’de değil; Cem Evinde yapıyorlar…

Ve eğer kendilerine bir ‘ibadethane’ gerekiyorsa…

Veya -nüfus çoğalmasından dolayı- ibadethaneleri yetmiyorsa, bir araya gelip kendi ‘ibadethanelerini’ kendileri inşa ediyorlar…

Yani, bu zamana kadar farklı dini inançlara sahip Cemaatler;

“Bizim Kilisemiz yok, devlet bize de bir Kilise yapsın” demediler…

Sinagog da ibadetini yapan cemaatler;

“Diyanet Başkanlığı bize de bir Sinagog veya Havra yapsın” diye yola-ize düşmediler…

Ülkemizde ibadetini ‘Cem Evinde’ yapmak isteyen 12 milyon dolayında Alevi ve Bektaşi var;

“Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde bulunan bütün İmamların, müftülerin ve bilumum personel, bizim verdiğimiz ‘vergilerin’ üzerinden maaşlarını alıyorlar…

Bizimde Cem Evlerimizi Diyanet veya devlet yapsın demiyorlar..

Cem Dedelerine maaş filan istemiyorlar…

Ancak öte taraftan herkesin gözlerinin içine baka baka, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum diyor ki;

“Her mahalleye yürüme mesafesinde cami yapacağız.

Şehrin merkezine camiyi oturtup, çevresinde şehirleşeceğiz.” diye demeç veriyor…

Ve konuşmasını şöyle sürdürüyor;

“İslam tarihi boyunca camiler şehrin merkezini belirlemiş ve şehir planının kurucu öğesi olmuştur.

Şehirler caminin etrafında şekillenmiş.

Müminler camileri imar ederken, camilerde müminleri imar etmiştir.

(Devam ediyor)

“Uzun yıllar boyunca bu anlayıştan uzaklaşıldı.

Camilerimizi şehir planlarımızın merkezine alma noktasında ihmaller oldu…

Bu süreçte maalesef estetikten uzak, mimari özelliği bulunmayan yapılar ortaya çıktı” diyor…

Eeeee!

E’si şu;

Önce şu Diyanet İşleri Başkanlığının kuruluş amacını ve görev şeklini ne olur yalvarıyorum, bilen birisi varsa bize de söylesin…

Ve şu sorularımıza ‘yanıt’ vererek, eksik bilgilerimizi düzeltsin…

Soruyorum;

“Bu Diyanet İşleri Başkanlığı, aynı vatandaşlık kimliğine sahip olan, ancak farklı dinlere ve inançlara sahip yurttaşların inançlarını bir şemsiye altında toplayıp, onlara eşit mesafede durup, eşit davranan ve garantörlüğünü sağlayan bir kurum olması gerekmiyor mu?”

Yoksa, sadece sayısal çoğunluğa sahip olan bir dini inancı temsil eden müstakil bir kurum mu?

Belki yadırgayacaksınız ama;

İnanın bana, bu konuda pek fazla bilgi sahibi değilim…

Onun için bu sorularıma bilen birisinden yanıt istiyorum…

Ve bu sohbetimizi özetleyerek sonlandıracak olursak…

Birde kafamın çengeline takılan şu sorulardan kendimi bir türlü kurtaramıyorum…

Sizlere fazla yük oluyorum ama…

Bu işin içinden bir türlü çıkamayıp ve bir türlü öteleyemediğim soruları da sizinle paylaşmak istiyorum…

Şöyle ki;

Her semavi dinlerde olduğu gibi bizim dinimizde de ‘haram ve helal’ mevhumu var…

Yani, benim yarım-yamalak bildiğim kadarıyla;

Bile bile başkasının hakkını yemek zinhar haram…

Eğer yediyse, cehennemde cayır cayır yanacak…

Eeee?

Farklı inançların ve dinlerin tümünü temsil etmesi gereken başta Diyanet İşleri Başkanı olmak üzere, tepeden-tabana kadar bütün diyanet personelinin aldığı maaşlarda ‘Gayri Müslim’ inanca sahip vatandaşlarımızın da verdiği vergilerden hiç bir payı yok mu?

Yani;

Dolaylı ve dolaysız…

Veya da direkt olarak farklı inançlara sahip vatandaşlarımız da bu ülkenin bütçesine hiçbir katkı sağlamıyor, vergi filan vermiyor mu?

Siz bu konuda nasıl düşünürsünüz onu bilemem ama…

Ben bu konunun üzerinde tekrar uzun-uzun düşünülmesi gerekir diye düşünüyorum…

Ve her şeyi çok iyi bilen ‘yönetsel erklerinde’ bu ‘haram ve helal’ konusunu yeniden düşünmelerini öneriyorum…

Buyurun…

Şimdi söz sırası sizin…

Umarım böyle bir konuyu gündeme taşıdım diye öküzün altında buzağı aramazlar…

Hoş kalın,

Hoşça kalalım…

Sağlık ve esenlik içinde olalım.

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM