100.YIL İÇİN ÖZEL 5 LİRA BASILIYOR NERDE KULLANILACAK BİLİNMİYOR 

Bilinmediği gibi;

Beş liranın hiçbir alım-gücü olmadığını beş yaşındaki çocuk bile biliyor…

Hatta ‘5 TL’ harçlık vermeye kalksan;

“Sen benimle dalga mı geçiyorsun?” diyor…

Ardından da ağız-dolusu bir kahkaha basıyor…

Sevgili dostlar,

Değerli canlar,

Sizlerde duymuşsunuzdur ya…

Bizleri ve cumhuriyeti çok seven (!) saygıdeğer yöneticilerimiz;

Cumhuriyetin 100. Yılına özel 100 milyon adet ‘5 TL’ metal para bastırıyor…

Bir yüzüne de Atatürk’ün resmini koyarak tedavüle çıkarıyor…

Eğer Atatürk yaşasaydı;

Hiçbir değeri ve alım-gücü olmayan ‘5 TL’nin üzenine resminin koyulmasına ne derdi onu bilemem ama…

Onun adına, şahsen benim yüzüm kızardı…

Hatta ne yalan söyleyeyim birazda utandırdı…

Nasıl utandırmasın birader;

Yıllar önce ‘5 TL’yi harca-harca bitiremiyordun…

Günümüzde bir ekmek ve bir simit bile alamıyorsun…

Çocuğa harçlık ve dilenciye sadaka vermeye utanıyorsun…

5 TL’nin alım gücüyle ilgili örnek mi istiyorsunuz?

Alın size gerilerden-günümüze kadar birkaç örnek;

İlk ‘5 Türk Liralık’ banknot 1937-1944 yılları arası basılıyor…

Ve bu tarihlerde ekmek 10 Kuruş…

O günün ‘5 TL’si ile 50 ekmek alıyorsun…

Bugünün ‘5 TL’si ile 1 Ekmek alamıyorsun…

Bir başka örnekte 1950 ve ardılı yıllardan;

Paranın bir yüzünde ‘fındık toplayan köylü kadınların resmi olan İkinci ‘5 TL’ değerindeki banknot para 1952 yılında basılıyor…

Ve o günün ‘5 TL’si ile de;

O yıllarda ekmek 30 kuruş olup ve ‘Beş Lirayla’ 16 ekmek alıyorsun..

Ve 20 Kuruşta artırıyorsun…

Peki, bugün ‘5 TL’ ile bir ekmek alabiliyor musun?

Ekmek almanızı bir tarafa bıraktım;

5 Liraya bir simit bile alamıyorsunuz…

Kahvede bir bardak çay bile içemiyorsunuz…

Pardon duyamadım;

Lokantada ‘5 TL’ye bir kase çorba içebilir miyim?

Veya da -kendini nimetten sayan- bir porsiyon kuru fasulye yiyebilir miyim dediniz?

Yahu durup-dururken güldürmeyin adamı…

Ben ‘5 TL’ ile bir simit, bir ekmek alamıyorsun diyorum…

Sen kalkmış; 5 TL ile bir kase çorba, bir porsiyon kuru fasulye yemeden dem vuruyorsun…

Geç kardeşim geç…

O senin dediğin ve özlediğin günler çok-çok gerilerde kaldı…

Yani, bizler kan-uykularda uyurken yok-edilip buharlaştırıldı…

Anımsar mısın bilmem;

Daha düne kadar kırmızı etin kilosu 20-30 TL’ydi…

Ve 4 tane veya bilemedin 6 tane ‘5 TL’yle bir kilo kırmızı et alabiliyordun…

Şimdi bir kilo kırmızı et alabilmen için en az 60 adet ‘5 TL’ biriktirmen gerekiyor…

Daha düne kadar 3 veya 4 adet ‘5TL’ye ‘kıymalı pide’ yiyordun;

Şimdi bir ‘Kıymalı Pide’ yiyebilmen için en az 30 adet ‘5TL’ biriktirmek zorundasın…

Efendim?

Bir şey mi dediniz? duyamadım..

Ha, anladım;

Zaten moraliniz bozuktu…

Bir de ben pişmiş aşa su kattım…

Tamam o zaman…

Madem ki durup-dururken canınızı bir de ben sıktım…

O zaman sohbetimizi -yeri bir türlü doldurulamayan- efsane futbolcumuz Metin Oktay’ın, Galatasaray’da ‘Takım Kaptanlığı’ yaptığı yıllarda ‘Yazı-Tura’ öyküsüyle bitirelim…

Sizlerin de bildiği gibi;

Futbol Hakemleri maç başlamadan önce her iki takım kaptanlarına da (elindeki metal parayı göstererek) ‘Kale ve Top’ seçkisi yapmak için ‘Yazı mı, Tura mı’ diye her iki takım kaptanına da sorar…

Ve Metin Oktay her seferinde;

Atatürk’ün resminin bulunduğu ‘Tura’ tarafını tercih eder…

Ve neden sürekli ‘Tura’ tarafını istediği sorulunca da;

“Atatürk’ün yüzü yere gelmesini istemediğimden” der…

Bu duygusal sözü ‘Cumhuriyetin 100. Yılı’ için bastırılan ve bir yüzüne Atatürk resmi koyulan ‘5 TL’yle ilinti kuracak olursak…

Faraza;

Atatürk bugün yaşamış olsaydı…

Piyasada hiçbir değeri olmayan ‘5 TL’nin bir yüzüne kendi resminin basılmasına müsaade eder miydi?

Paranın üzerinden resmini sildirir miydi?

Yoksa;

“Siz bu bastırdığınız paranın üzerine benim resmimi değil, kendi resminizi yerleştirin…” der miydi?