BÜTÜN SİLAHLAR TOPLANSIN YENİ BİR YOLCULUK BAŞLASIN |
Başlatılan bu yolculuk;
Hem cumhuriyetin 2. yüzyılına yakışsın..
Hem cinayet tedirginliği ve korkusundan uzak yaşansın…
Hem de silahsız, kültürel ve hoşgörüye dayalı yepyeni bir yolculuk başlatılsın…
Mademki 2. yüzyıla yeni bir başlangıç yaptık;
Bırakalım şu yüzyıllar ötesinden getirdiğimiz kabadayı kültürünü…
Bırakalım artık, silahla göstermeye çalıştığımız şu üstünlüğümüzü…
Bırakalım ki;
Mutluluk için yaptığımız düğünler. mutsuzluğa dönüşmesin…
Asker yolcu ederken, galibiyet sevinçlerinde kaza kurşunlarıyla artık kimseler ölmesin…
Şu ‘içini şeytan doldurur’ dediğimiz ‘ruhsatlı-ruhsatsız’ bütün silahlar bir an önce toplanmalı ki;
Bundan sonra namus ve töre cinayetleri işlenmesin…
Çözülmek istenen sınır kavgaları silahlarla çözülmesin…
Komşular gürültü yaptı diye, ucuz bahanelerle öldürülmesin…
Hatta ve hatta topluma gözdağı vermek istercesine;
Belindeki silahı göstererek dolaşan mafya, kabadayı çetelerine bu kadar özgürlük verilmesin…
İnternet dünyasına girip şöyle kısa bir araştırma yaptım;
Umut Vakfının istatiksel verilerine göre ruhsatlı-ruhsatsız ve kaçak olarak toplamda 36 milyona yakın silah olduğunu söylüyor…
Ve işlenen cinayet sayısını da şöyle belirtiyor;
2003-2008 yılları arasında töre ve namus cinayeti için 948 cinayet işlendi…
2008 yılında bu yana işlenen cinayetler eklenince, bu rakam 1065 olarak gösteriliyor…
İşlenen cinayetlerin bölgesel dağılımı ise şöyle;
Marmara Bölgesi 294 kişiye yüzde-28
Ege Bölgesi 214 kişiyle yüzde-20
Anadolu Bölgesi 213 kişiyle yüzde-20
Güneydoğu Anadolu Bölgesi 130 kişiyle yüzde-12
Doğu Anadolu Bölgesi 89 kişiyle yüzde-8
Karadeniz Bölgesi (şaşılacak şey) 62 kişiyle yüzde-6
Özetleyecek olursak;
Bu işlenen cinayetlerin içinde 4 binin üzerinde öldürülen kadın cinayetleri yok…
Terör yoluyla işlenen cinayetler yok..
Sağ-sol örgüt üyelerinin çatışması sonucu ölenler yok…
Bak, sağ-sol çatışması dedim de aklıma geldi;
Bundan 40 küsur yıl önce 12 Eylül Darbecilerinin başı Kenan Evren, olayları önlemek amacıyla bütün sivil vatandaşlardan ateşli silahları toplama çalışması yapmıştı…
Ve Turgut Özal iktidara gelir-gelmez de;
‘Bulundurmalı’ ve ‘Taşımalı’ silah ruhsatı dağıtmıştı…
Hatta ve hatta (aklımda yanlış kalmadıysa) Kaleşankof Silah almak isteyenlere bile ruhsatlı silah satımı sağlamıştı..
Şimdi bu araya şu soruları sıkıştırmak gerekiyor;
O tarihlerde sivillerden silah neden toplanmıştı?
Toplandıktan 3-4 yıl sonra neden ‘ruhsatlı silah’ satışları yapılmıştı?
Bu düpedüz bir çelişki ve üzerinde düşünülmesi gereken bir paradoks değil mi?
Her neyse…
Özetin özeti…
Kısaca demem o ki;
Mademki cumhuriyetin 100. yılını bitirip, 2. yüzyılın yolculuğuna başladık…
O zaman şöyle bir yolculuk başlatılmasını isteyelim;
Sivillerin üzerinde bulunan ruhsatlı-ruhsatsız bütün silahlan yeniden toplansın…
Yani, kişiler kendi güvenliğini kendisi değil, vergisiyle maaşını ödediği ‘Güvenlik Görevlileri’ sağlasın…
Biraz öncede söylediğim gibi;
Mademki 2. yüzyıla girmenin mutluluğunu yaşıyoruz…
Ve yeni bir yolculuk başlatıyoruz…
Başlattığımız bu yeni yolculuk;
Silahları bir tarafa bırakıp, kültürel ve hoşgörüye dayalı bir yolculuk yapılsın…
Ve sloganımızda şunlar olsun;
‘Cinayetleri Rafa Kaldıralım..’
‘Silahı Değil, Sevgili Kullanalım…’
‘Cana Kıymayı Değil, Bütün Canlara Saygı Duyalım…’
Bu dilek ve temennilerle;
Kalın sağlıcakla…