Beşiktaş’ı kendi evinde 4-0 yıktınız…

Teknik Direktörü Sergen Yalçın’ı istifa etmek zorunda bıraktınız…

Galatasaray’ı kendi evinde 1-0 yendiniz;

İmparator diye tabir edilen Fatih Terim’i işinden ettiniz…

Yine kendi evinde Fenerbahçe’yi 2-1 yenerek dize getirdiniz;

Spor kamuoyunda bütün dikkatleri üzerinize çektiniz…

Sıra dört büyüklerden Trabzon’a geldi;

Onunla da 1-1 berabere kalıp ve bir puanla gerisin-geri boynu bükük gönderdiniz…

Yani, kısaca demem o ki;

Hangi deplasmana gitseniz Ayeser Fırtınası (*) gibi estiniz…

Rakiplerinizin korkulu rüyası olup, adeta nefesini kestiniz…

Gösterdiğiniz bu pozitif başarılara;

Kimileri ‘bu bir yol kazasıydı’ diye değerlendirdi….

Kimileri bu ‘yenilgileri’ hazmedemeyip ‘şans onlardan yanaydı’ dedi…Vesaire, vesaire…

Kısacası hiçbir spor otoritesi kalkıp da;

“Giresunspor çok güzel bir futbol ortaya koydu…

Alın-teriyle hak ettikleri üç puan onların oldu” diyemediler…

Konuyu güncelleyecek olursak;

Giresunspor birinci dönem gösterdikleri başarıyı pek gösteremiyor…

Neyin nesidir, ne hikmettir bilinmez;

Deplasmandan getirdiği puanları kendi sahasında toplayamıyor…

Bu kesintiye uğrayan başarılarda;

Kulüp yönetimi olarak ‘yönetsel’ sorunlar yaşanabilir…

Her Kulüpte olduğu gibi ekonomik sorunlar olabilir…

Diğer taraftan;

Başarının ve başarısızlığın öznesi olan futbolcuların ekonomik sorunları zamanında çözülmediyse…

Profesyonel ‘özlük hakları’ ileri tarihlere ertelenmişse…

Hatta ve hatta vaat edilen primler zamanında verilmemişse…

Saha içerisinde sporculardan başarı beklemek eşyanın tabiatına aykırı olur…

Hele hele birde bu olumsuzluklar kamuoyuna yansıyınca;

Ne coşkulu bir biçimde maçlara gidilir…

Ne gönül rahatlığı içinde ekonomik katkı sağlanabilir…

Ne de sponsor olmaya niyetlilerin kapısına gidilebilir…

Özetlersek;

Bugün ilk sekize girecek kadar güzel futbol oynayan Giresunspor, uzun süredir galibiyet yüzü görmüyor…

Ya ‘berabere’ kalıyor…

Ya da ‘galibiyet’ yüzü görmeyen takımlara yeniliyor…

İnanın bana doğruyu söylüyorum;

Giresunspor’un ne eski yönetici kadrosunu ve nede yeni yönetim kadrosunu yakinen tanımıyorum…

Sporcu ve teknik kadrosunu da ha keza öyle…

Giresunspor’un yolculuğunu;

Sahada oynadığı futboluyla takip ediyorum…

Birde gazetelerin spor sayfasından okuyorum…

Örneğin, yaklaşık bir aydır;

Giresunspor’un yönetimine gelenleri ve ‘başkanını’ basılı medya dünyasından veya da arada-sırada televizyonlardan izliyorum…

Ki, yeni ‘başkan’ Nahit Ramazan Yamak’ı yakinen tanımasam da;

Yaptığı çalışmaları, basına ve TV Kanallarına verdiği demeçleri çok olumlu ve yerinde buluyorum…

Örneğin geçtiğimiz günlerde bir TV konuşmasında yaşanan deprem sonucu ligden çekilen takımlar hakkında çıkarcı düşünmeyip;

“(…) Şu anki süreçte depremden etkilenen kulüplerin zor durumda olduğunu ve şu şartlarda ligden düşmesinin çok doğru olmadığını düşünüyorum” diyor…

Yani, takip ettiğim kadarıyla;

Kan tazeleyen Giresunspor yönetimi -bütün olumsuzlukla karşın- profesyonelce davranışlar çerçevesinde çok iyi gidiyor…

Takımın teknik patronu Hakan Keleş’e gelince;

O da -olanaklar ölçüsünde- süper lige çıkardığı bu takımı gördüğüm ve takip ettiğim kadarıyla (arada sırada yol kazası olsa da) takımına çok güzel yol aldırıyor…

Ve birçok takımın yenemediği dört büyüklere diz çöktürüyor…

Önümüzdeki Pazar günü Beşiktaş ile yapacağımız karşılaşmada;

Birinci dönem 4-0 gibi bir sonuçla yendiğimiz ‘Kara Kartalları’ bir kez daha niye yenmeyelim!?

Net bir sonuçla olmasa da yenebiliriz;

Çünkü İstanbul’daki takımların koruklu rüyasıyız biz…

Yani, psikolojik üstünlük bizim elimizde…

Bu son duygu ve temennilerle;

Yolun açık olsun ÇOTANAKLAR…

Şans sizden yana olsun Yeşil-Beyaz formalılar…

Not;

Üst başlıkta kullandığım ‘Ayeser Fırtınası’ sadece bizim yöremizde kullanılmamış olup, mitolojik inanç ve dönemden yol alan ve Ağustos ayının ilk iki haftasında sağanak halinde yağan yağmurdur.