Gerçekler söylenenlerden çok farklı

Gerçekler söylenenlerden çok farklı

AKP ile MHP arasında “Cumhur ittifakı” kuruldu. Bu ittifakı oluşturan partiler, 2019 seçimleri için, ‘ince’ düşünülmüş, her türlü hileye açık seçim yasası değişikliklerini TBMM’de yasalaştırdılar.

TV ekranlarında CHP’li vekiller, bir yandan seçim yasasındaki değişiklikleri eleştiriyorlar, öte yandan da “sandıklara sahip çıkacağız” diyorlar.

Artık sandığa sahip çıkmakla da seçim güvenliğini sağlamak olanaklı değildir!..

Sandıklara dışarıdan müdahale olanağı vardır.

Bu müdahaleyi şöyle özetleyebiliriz. ‘Bizim verdiğimiz zarfı sandığa at, sana verilen zarfı ve pusulaları bize getir ve parayı al…’

Sandık kurulu isterse tüm zarfları sabahleyin mühürlemiş olsun.

Bunu tutanağa geçirmiş olsun.

Sandık kurulunda CHP veya diğer muhalefet partilerinin temsilcileri de olsun.

Akşamüstü sayım sırasında sandıktan mühürsüz oylar çıktığında geçerli saymak zorundadırlar. Çünkü yeni yasa öyle diyor!

***

Sandık kurulu başkanlarının memur üyelerden olması da sorunludur. Bu yolla sandık kurullarında “cumhur ittifakı” çoğunluğu sağlayabilecektir.

Yandaş sendikadan seçilecek başkan ile AKP ve MHP’li sandık kurulu üyesi etti mi üç kişi… Bir de buna memur üyeyi ekle etti dört…

Altı kişiden oluşacak sandık kurulunda bu sayede ittifak çoğunluğu elde etmiş olacaktır ki, tartışmalı durumlarda yapılacak oylamayı da belirleyebileceklerdir.

HDP, ülkemizin pek çok yerinde sandık görevlisi bulamayacaktır.

Güneydoğu’da da bazı sandıklarda CHP sandık görevlisi bulmakta zorluk çekiyor. MHP yerine sandıkta pekâlâ AKP’li gençler görevlendirilebilir…

Bu durumda pek çok sandıkta ittifak partilerinin dört üyeye sahip olmasına, muhalefetin ise sadece tek üye ile temsil edilmesine neden olacaktır…

İyi Parti’den, Saadet Partisinden veya diğer partilerden müşahit olsa ne olur?

***

Seyyar sandık uygulaması da ittifak partilerinin seçim başarısı için özel olarak düşünülmüştür. Örneğin hastane de yatan hastalar bu yolla oy kullanabileceklerdir. Veya sandığa gidemeyecek kadar rahatsız olan evdeki seçmenler de…

Kim girecek hastanedeki hastanın yanına veya evdeki hastanın yanına?

Elbette ki tüm kurul birlikte girmeyecektir.

Sandık Kurulu Başkanı olan yandaş kamu görevlisi girecektir.

Bu şekilde kullandırılan oylar ne kadar güvenlidir?

Seçmen listelerinde adı olan yoğun bakımlardaki hastalara dahi oy kullandırılacaktır!.

Ve oy kullanma sağlığı olmayan diğer hastalara da…

Ayrıca Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da seçmen sayısı az olan köylerde ve mezralarda sandık kurulmayacaktır.

Oralardaki seçmenler en yakın ilçede oy kullanacaklardır.

O seçmenler, nasıl ve kim tarafından taşınacaktır? O taşıma sırasında hangi telkinler veya baskılar yapılacaktır?

Veya bu seçmenler üzerinden başka hangi stratejiler uygulanacaktır?

Aynı apartmanda, aynı sokakta oturan seçmenlerin de farklı sandıklarda oy kullanmalarına ait düzenleme de düşündürücüdür.

Seçmenlerin diğer seçmenleri kontrolünü engelleyecektir. Sahte seçmen yazılımını kolaylaştırıcı bir durum yaratacaktır.

1884 doğumlu olan annemin babaannesinin yıllar önce vefat ettiği halde nüfus kayıtlarında yaşıyor görünmesi düşündürücüdür.

CHP’li vekil Haluk Pekşen’in açıklamasına göre; Elmas nenem gibi yaşıyor görünen ancak vefat etmiş olan 3 milyona yakın kişi vardır.

Gel de şimdi bunlara da oy kullandırılabileceğini düşünme!…

Fetullah Gülen’in, 2010 referandumu sırasında  “İmkân olsa, mezardakileri bile kaldırarak referanduma ‘evet’ oyu kullandırmak lazım” sözü yoksa yaşıyor görülen ölüler sayesinde uygulamada mıdır?

***

Kolluk kuvvetlerinin sadece sandık kurulu başkanının çağrısı ile değil, herhangi bir seçmenin ihbarı ile de sandık alanına girebileceğine dair düzenleme de tartışmalıdır.

Bu düzenleme her türlü provokasyona açıktır.

Baskıya da açıktır…

Bazı bölgelerde seçmen şikâyeti üzerine sandık kurulu üyelerine, partili müşahitlere dahi baskılara neden olabilecektir…

Güneydoğu’da HDP’li seçmen ve sandık görevlisi, diğer illerde ise ittifak partileri dışındaki seçmenler ve sandık kurulu üyeleri ile müşahitlere baskılar olabilecektir.

En azından böyle bir ‘iklim’ yaratılabilecektir.

Güneydoğu’da seçimlere katılımın düşürülmesi de bu ve diğer düzenlemeler ile planlanan bir durumdur.

Tabi ki başka bazı illerde de…

***

İktidar partisinin adında ‘adalet’ var. Fakat MHP ile birlikte hazırlamış ve yasalaştırmış olduğu seçim yasasında adalet yok!

Örneğin “cumhur ittifakı” içinde yer alan MHP, seçimlerde % 6 veya 7 oy alsa dahi ortağı AKP barajı geçtiği için o da barajı geçmiş sayılacak. Hatta ittifaka AKP listelerinden girmesi beklenen BBP, % 2 oy alsa dahi örneğin Sivas’tan 1 milletvekiline sahip olabilecektir…

Bu sayede barajı geçemeyen ittifak partileri milletvekili çıkarabilecek ve TBMM’ye girebilecek!

Fakat herhangi bir ittifak içinde yer almayan bir parti, seçimlerde % 9.50 dahi alsa, hatta % 9.90 oy alsa da barajı geçemediği için TBMM’ye giremeyecek.

Bu mu adalet, bu mu adil ve eşit seçim?

Burada AKP ve MHP’nin amacı diğer partileri de ittifaka zorlamak ve iki adaylı bir cumhurbaşkanlığı seçimini gerçekleştirme düşüncesidir.

İki adaylı seçimde ilk turda kazanırım hesabıdır.

Ayrıca ittifak partilerinin oylarının toplamı üzerinden illerde milletvekilleri dağılımı yapılacak olması da ayrı bir adaletsizliktir.

Bu yolla il seçim barajını yükseltmek ve avantaj elde etmek planlanmaktadır.

‘Temsilde adalet’ anlayışı ile bu düzenleme ne kadar uyuşmaktadır?

***

Erdoğan partisinin Samsun ve Ordu il kongrelerinde seçim güvenliği konusuna da değindi. Muhalefet için “sandığa tuzak kuruyorlar” dedi.

“Cumhur ittifakı” tarafından hazırlanan ve TBMM’de yasalaştırılan seçim düzenlemeleri ile her şey gayet açıktır.

Kimlerin sandığa tuzak kurmayı planladığı da…

İttifak yetkililerinin söyledikleri ile yasanın gerçekleri birbirinden çok farklıdır.

Yasa ‘her yol mubah’ anlayışının ürünüdür!..

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?