Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
BAZI ANILAR PAYLAŞILMALI BELLEK’TE SAKLANMAMALI 
  • 0
  • 508
  • 07 Ağustos 2023 Pazartesi
  • +
  • -

Hele de bu tür anılar;

Toplumun çıkarlarını yakından ilgilendiriyorsa…

Ülkenin mutluluğu için geleceğe ışık tutuyorsa…

Zihinsel arşivlerde asla ve asla saklı kalmamalı…

Üstüne basa basa ‘kalmamalı’ diye düşünüyorum;

Ve bugünkü sohbetimizde sizleri yarım asır geriye götürmek istiyorum…

Yıl; 1973

Hem cumhuriyetin 50. yılı kutlanıyor…

Ve hem de Ecevit’in başbakanlığında CHP-MSP hükümet ortaklığı kuruluyor…

Bir başka ifadeyle;

Ulusal değerlerimizi, çıkarlarımızı savunmak ve korumak için can attığımız ve can verdiğimiz yıllar…

Ortadoğu da petrol üreten ülkelerin;

Çıkardığı petrolü tüm dünyaya ‘silah olarak’ kullandığı…

Petrol savaşlarının ve krizinin yaşandığı…

Bizim ülkemizde ise petrol çıkarılan ‘kuyuların’ üzerinin betonla kapatılmasının planlandığı yıllardı…

İşte sözünü ettiğim bu 1973 yılında;

Dönemin yönetsel erkleri beni -görülen lüzum üzerine- Bulancak ilçemizin Derecikalan köyüne ‘sürgüne’ göndermişlerdi…

(Daha sonra Danıştay kararıyla geri dönmüştüm)

Bahar mevsimi yeni giriyor;

Ağaçlarda yapraklar yeni yeni tomurcuklanıyor, çiçekler tek-tük yeni yeni açıyor…

Günlerden bir Cuma günü;

Köyün acar delikanlılarından Tevfik (soyadını unuttum) yörenin küçük bir alışveriş merkezi olan Kızılev (şimdiki Aydındere Beldesi)

Tevfik nefes nefese benim (kale altında) durduğum eve geliyor ve heyecanlı heyecanlı;

“Hocam, Kızılev deresinin üzerinde halka halka, mavi mavi bir şey aktığını gördüm…

Nereden geldiğini merak edip, dere-boyu biraz yukarı gittim…

Ve derenin bir metre kenarında kol büyüklüğünde bir suyun fışkırdığını gördüm… Acaba ne ola ki?” dedi…

Ve benim aklıma birdenbire ‘petrol’ olabileceği geliverdi;

Hemen iki boş şişe alıp, koskoca derenin üzerini maviye döndüren ve topraktan fışkıran suyun yanın gidip, şişeleri doldurduktan sonra eve geldik…

Ben hemen emektar daktilomun başına geçip;

Birisi Valilik makamı olmak üzere ve birisi de petrol arama işlerine bakan ETİ Bank’a konuyla ilgili resmi bir yazı yazdım…

Ve numune olarak doldurduğumuz şişelerle birlikte ilgili makamlara gönderdim…

Aradan 15 veya 20 gün geçti;

Valilik makamından okul adresine resmi bir yazı geldi…

Ve yazının (aklımda kaldığı kadarıyla) özel olarak içeriği şöyleydi;

“…gönderdiğiniz numuneler, ilgili yetkililer tarafından incelenmiş olup, ETİ Bank bünyesinde Maden Tetkik Aramayla ilgilenen teknik ekip filan tarihte olayı incelemeye gelecektir, ilgilenin” diye bir yazı geldi…

Böyle resmi bir ‘yazı’ geldi gelmesine de;

Bir hafta oldu gelen yok, iki hafta oldu gelen-giden yok…

Yok-oğlu yok…

Ben dersen;

“Aha bugün gelecekler, aha yarın gelecekler” diye heyecandan yerimde duramıyorum…

Nasıl heyecanlanmam arkadaş;

Hayıtımda ilk ‘sürgünümü’ olmuşum…

Sürgün gittiğim yerde petrol bulmuşum…

Kendimi petrol kralı Zeki Yamani sanıyorum!

(bu petrol bulma olayını Tercüman gazetesi haber yapmıştı)

Her neyse…

Petrol mühendislerini günlerce beklememe rağmen;

Görevlendirilen teknik ekip, Kovanlık yerleşkesine kadar gelmiş…

Oradan benim bulunduğum köye üç saatlik yürüme yol olduğunu öğrenince mühendisler gerisin-geri dönmüş…

Bu geri dönme olayını ise;

Ben bir toplantı için Bulancak’a gitmek için Kovanlık yerleşkesinde bulunan Karakoldaki uzman çavuşa soruyorum…

Geri döndüklerini onlardan öğreniyorum…

Ve bu ‘geri dönüş’ olayını öğrendikten sonra;

Ülkesin çıkarlarını savunmaya çalışan bir yurtsever olarak öylesine sinirleniyor ve öylesine sinirleniyorum ki…

Bir an önce ETİ Banka gidip, mühendislerden hesap sormak istiyorum…

Uzatmayalım;

Bulancak’taki toplantı işi bittikten sonra hemen Giresun merkeze geliyorum…

Eti Bank Şubesinde ilgili mühendisleri buluyorum…

Önce selamlaşıyoruz;

Sonra karşılıklı tanışıyoruz…

Bana bir sandalye gösterip ‘buyurun oturun’ diyorlar…

Ama ben daha önceden onlara kızgın olduğum için oturmuyorum…

Hatta ayaküstü ‘gelmedikleri’ için acımasızca eleştiriyorum…

Sonra içlerinden birisi eleştirime daha fazla dayanamayıp;

“Bak hocam, bizleri bu kadar acımasızca eleştirme…

Bizlerde en senin kadar yurtsever ve devrimciyiz…

Lütfen sakinleş ve otur bir çayımızı için…

Sonra da sizinle bir yemeğe çıkalım…

Ve neden gelmediğimizi anlatalım” dediler…

Ve beni devrimci terbiyelerini kullanarak ikna ettiler;

Yaklaşık yirmi dakika sonra meydanda bulunan bir lokantaya gittik…

Yemeklerimizi yerken de bana şöyle dediler;

“Hocam, sizlerin de bildiği gibi maden ve petrol arama işi bizim işimiz…

Biz sizin şişeyle gönderdiğiniz numuneleri inceledik…

Petrol yoğunluğunun yüksek olduğunu tespit ettik…

Ancak, tabanda ne kadar rezervi var, onu bilemeyiz…

Kovanlığa kadar varıp, köye çıkmamamızın deniyse;

“Biz bu alanda petrol olduğunu ilan edersek, bizden önce yabancı şirketler üşüşecek o petrolün bulunduğu mıntıkaya…

Ve biz kendi aramızda dedik ki;

“Bırakalım toprağın altında saklı kalsın…

Bu devran hep böyle gidecek değil ya..

Gün olur, bizde kendi petrolümüzü kendimiz çıkaracak hale geliriz…

Ve kendi petrolümüzü, kendimiz çıkarırız” diye düşündük dediler…

Konuyu günümüze bağlarsak;

Güneyde ve doğuda komşumuz olan bütün ülkelerde kendi gereksinimlerini sağladıkları gibi dışsatım yapacak kadar petrol üretiliyor…

Nedendir bilinmez;

Bizde bir Ortadoğu ülkesi olmamıza rağmen…

Bir tek bizim ülkemizde petrol çıkarılıp dışsatım yapılmıyor…

Ne dersiniz;

Üzerinde düşünmeye değmez mi?

Değer diyorsanız;

Birlikte düşünelim o zaman…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM