Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
BENİ FAKÜLTELERİNE DAVET ETTİLER BİZE CAN AKENGİN’İ ANLAT DEDİLER
  • 0
  • 452
  • 22 Aralık 2022 Perşembe
  • +
  • -
Sevgili dostlar,
Değerli canlar,
Üst başlıktanda anlaşıldığı gibi;
Dün Eğitim Fakültemizin birinci sınıf öğrencileriyle şairmiz Can AKENGİN yaşam öyküsü ve şiir konulu bir sohbet yaptık…
Bu sohbet konusunun ön hazırlığı ise şu şekilde gelişmişti;
Hayat Boyu Eğitim ve Kişilel Gelişim Derneği (HEGEM) Başkanı ve aynı zamanda Giresun Üniversitesi-Eğitim Fakültesi Dr. Öğr. Gör. Rahman Çakır, 17 Aralık tarihinde yaptığı bir etkinliğe benide davat etmiş ve katılımcıların daha çok Eğitim Fakültesi öğrencilerinin olduğu salonda banada bir söz vermiş ve bende yaptığım kısa bir konuşmaya Can Akengin’den bir şiir okumuştum..
Arızalı sesimle okuduğum şiiri öğrenciler beğenmiş olacak ki;
Yapılan etkinliğin bitiminde beni daha geniş kapsamlı dinlemek için, Rahman Çakır hocalarına da danışarak beni Çarşamba günü Fakültediki dersliklerine davet ettiler…
Bende herhangi bir aksilik olmazsa, gelebiliceğime dair söz verdim…
Ve randevulaştığımız Çarşamba günü gelince de;
İlimizin mahalli sanatçılarından ve şairlerinden Zehra Kemaloğlu’da -bu söyleyi etkinliğinde kendisinin de çok katılmak istediğini-söyleyince, birlke Eğitim Fakültesine gittik…
Dr. Öğr. Gör. Rahman ÇAKIR rehberliğinde söyleşi yapacağımız dersliğe girdik;
Doğaçlama bir şekilde birbirine haber verip bilgilendiren öğrenciler birer birer dersliğe girmeye başladılar…
Birkaç gün sonra yapılacak ‘Final’ sınavları olmasına rağmen dersliğin yarısını doldurdular…
Öğrencilerin hepsi birinci sınıf öğrencisi…
Ülkenin dört-bir yanından ‘sınıf öğretmeni’ olabilmek için gelmişler…
Herbirinin gözlerindeki ışıltı, aynı yolun ve aynı umudun ışıltısı…
Öylesine güzel, öylesine kusursuz ve öylesine umutlu bakıyorlar ki yarınlara…
Daha birinci sınıftayken ‘öğretmen olabilmek için’ öylesine sesli atıyorki yürekleri;
Duymak isteyen kulaklar, en uzaktan bile duyabiliyor…
Her neyse…
Onlara bu organizasyonu hazırlayan Dr. Öğr. Gör. Rahman Çakır, beni öğrencilerine tanıtmak için kısa ve anlamlı bir konuşma yaptıktan sonra sözü bana devrediyor…
Bende kısa başlıklarla önce kendimi tanıtıyorum…
Sonra ‘tiyatro üzerine’ yaptığım çalışmalardan söz ediyorum…
Ve şairimiz Can Akengin üzerine yaptığım çalışmalardan ve yazıp yönettiğim oyundan kısaca söz ettikten sonra, şairin yaşam öyküsünü ve yazdığı hüzünlü şiirlerin öykülerini anlatıyorum…
Öylesine pür dikkat dinliyorlar ki;
İnanın nefes alıp-almadıkları konusunda kuşkuya düşüyorum…
Nefesler tutulmuş ‘çıt’ çıkmıyor…
Anlatırken (çaktırmadan) yüzlerindeki ifadeye bakıyorum ‘sıkıldılar mı acaba’ diye;
‘Keşke bitmese’ diyen gözleriyle, hepsi gözümün içine bakıyor…
Hatta arada şairin (kaybetitği sevgilisi) için okuduğu hüzünlü şiirleri okuyunca, birçoğunun gözleri benimkiyle birlikte nemleniyor..
Şairin öyküsünü içselleştirip gözyaşlarını açıktan döken olduğu gibi;
Gözyaşlarını gözlerinin kızarıklığında anlatan içine ve yüreğinin bir köşesine akıtanların olduğu da görülüyor!…
Ve bende bu hüzünlü atmosferi daha fazla sürdürmemek için;
Farklı şairlerimizden seçkiler yaparak, toplumsal içerikli başka şiirler okumayı yeğliyorum…
Ve de farklı şiirler okuyarak hüzünlü bulutları dağıtmaya çalışıyorum…
Hüzünlü bulutlar dedim de, baştan söylemeyli unuttum;
Söyleşimize kendi özgeçmişimi anlattıktan sonra (gelecekte öğretmenliklerine formasyoner bir katkım olsun diye) 2003 yılında Ağrı’nın Doğubeyazıt-Ortadirek Köyü okulunda çıkan bir yangın sonucu yaşamını yiteren iki genç öğretmen ve bir öğrencinin oyununu yazıp sahneleğim ‘BU TEBEŞİRLERDE İS VAR’ oyunun öyküsünü ve oynayan oyuncularında o günün Eğitim Fakültesi öğrencilerinin olduğunu anlatınca, bir başka heyecanı daha yaşadı yarınların genç öğretmen adayları…
Hatta öğrencilerinin ölmemisi için fedakarlık yapıp kendileri ölen bu öğretmenlerin öyküsünü dinledikten sonra etki altında kalan ‘öğretmen adayları’ dışırıda toplu resim çektirmeye giderken şu sözleri söyladiler;
“Hocam, bu öyküyü dinledikten sonra şimdi bende böyle uzak bir köy okulunda öğretmenlik yapmak isterim’ diyenler oldu…
İnşallah öğretmen oluruzda, bizlerde o fedakar öğretmenlere benzeriz” sözünü o kadar içten söylediler ki; daha birinci sınıftan başlayan bu idealist düşenceler, umutlarımın dibe vurduğu bir süreçte beni yeniden umutlandırdı…
Vedalaşırkende şu soruyu sordular bana;
“Hocam, siz boş zamanlarınızda dışarıya çıkınca nereye takılıyorsunuz?”
Yani, bizler sizinle tekrar buluşmak estesek, nasıl buluşuruz?” dediler…
Bende;
“Daha çok Öğretmen Evinin Kapalı Kamelyasına takılırım” deyince…
Öğrenciler bu kez;
“Hocam, gelmek isteğimizde bizlerde gelebilir miyiz oraya” diye tekrar sordular…
Bende;
“Tabi gelebilirsiniz, orası sizinde aynı zamanda öğretmen eviniz….
Üstelik Öğretmen Evinin müdürü hem öğretmen kökenli ve hemde uzun süre Halk Eğitimi Müdürlüğü yaptığı için, haftanın belli günlerinde ve kapalı mikanların birinde kültürel, sanatsal ve öğretmen öykülü sohbet programları yapmayı da önebilir ve teklif edebilirsiniz” diyence, yüzlerindeki mutluluğu görmenizi isterdim…
Sonuç;
Geleceğin genç öğretmen adaylarıyla buluşmak çok güzeldi…
Umarım onlarda benim –arızalı sesle- yaptığım söyleşiden memnun olmuşlardır…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM