BİLİM & TÜRKLER

BİLİM & TÜRKLER

Orta Çağ’da Avrupa hurafelerle uğraşırken Türk dünyası Akli bilimler alanında doğu ülkeleri ile yarış halindeydi. Türk dünyası 8. yüzyıldan itibaren, bilim dünyasının aydınlanma çağını yaşıyordu. Sağlık sistemleri hastaneler, astronomi çalışma alanı rasathaneler, Türk medreseleri, matematik ürünü rakamlar, mimari yapılar, edebi eserler ve diğer sanatsal yapılar bu dönemin ürünleri idi. Türk dünyası, İslam dünyasına müspet bilim ile uğraşan medreseleri, gözlemevleri, hastaneler ve kütüphaneleri kazandırdı. İslamiyet öncesinde de Türkler kâğıdı, taş baskıyı, ipeği, porseleni biliyorlardı. Barut, pusula, kâğıt ve diğer bazı fenni (kimyacılık gibi) bilgiler Avrupa’ya Türkler vasıtası ile geçmiştir. Türk bölgesi; Çin, Hint, İran ve Arap kültür ve uygarlıkları arasında geçiş sağlamıştır.

Akli bilimlere öncelik verilmesi Türk Dünyasında Bilim alanında Batıya üstünlüğün en önemli kaynağı idi. 11. Yüzyılda yaşayan İslam bilgini Gazali’ye göre; ilerleme, Dini ibadet ile ulaşılacak bir mükâfat idi. 15. ve 16. yüzyıllara kadar Osmanlı medreselerinde ilmiye mensupları Bilim ve İlimi Dünyanın en ileri seviyesine bu dönemde taşımışlar. Bu dönem medreselerde Bilim ( araştırmak yeni buluş ) ve İlim (bilinen bilgiyi öğrenmek) camiasında felsefi ilimlerden başka tıp, fen bilimleri, tarih, coğrafya, astronomi gibi alanlarda eğitim ve öğretim yapılıyordu. Medreselerde ilmi ve fikri olgunluğa erişmeyen öğrenciler sınıf geçirilmez, yükseltilmezdi. İlmi rütbelere ancak imtihanla geçilebilirdi. Padişahlar ve devlet adamları da ilim-irfan sahibi şahsiyetlerdi.

Ancak medrese programından Müspet ilimler yavaş yavaş çıkarıldı ve 17. yüzyıldan itibaren medreseler sadece dini eğitim veren kurumlar haline geldi. İlmiye alanındaki mevki ve rütbeler babadan oğula geçmeye başladı. Ulema sınıfındaki bu yozlaşma fetva makamını da etkiledi. Şeyhülislam Ahmet Şemsettin Efendi’nin verdiği fetva ile İstanbul Rasathanesi yıkıldı, ulemanın reddetmesiyle matbaa Türkiye’ye asırlar sonra girebildi. Osmanlı’da bilim hayatı Anadolu medreselerinin sönük etkinliklerine bağlı kalmıştı. İhtisas sahibi olabilmeleri için ilim adamlarının İran, Orta Asya, Suriye ve Mısır’a gitmeleri gerekiyordu. Böyle olunca da o kültürlerin etkisi altında kaldıklarından Osmanlı’da Türk benliği uzunca bir süre yerini ‘Osmanlı Müslüman’a bıraktı.  Osmanlı tarihinde İlmi faaliyetler padişahın dikkat ve kontrolünde idi; İlmi çalışmaları içeren kitap ve risaleler padişahın irade ve bilgisi dışında yazılamaz, yazılsa bile yayınlanamazdı.

19.yüzyılın sonu ile 20.yüzyılın başlarında Türk ve İslam dünyasının önderleri İsmail GASPRALI, Ali bey Hüseyin zade ve Ziya Gökalp başta olmak üzere, büyüklerimizin çabalarıyla önemli bir sonuca ulaşıldı ve bir Vizyon belirlendi. Bu Vizyon, Azerbaycan’ın bayrağında Türkleşmeyi, İslamlaşmayı ve Muasırlaşmayı (Çağdaşlaşmayı) temsil eden üç renkle özlü bir biçimde ifade edildi. Muasırlaşma Avrupalılaşma değildir: örneğin, 16.yüzyılda Muasırlaşma dünya açısından Osmanlıyı örnek almaktı. Çünkü o dönemde Bilim ve İlim en ileri düzeyde Osmanlı İmparatorluğunda vardı. Muasırlaşma sadece demokratikleşme de değildir: bilim ve teknoloji demokrasiden önce gelir. Türkleşme, İslamlaşma ve Muasırlaşmayla birlikte yürütülmelidir; eğer üçü birlikte yürütülmezse herhangi bir ilerleme sağlanamaz. İslam dininin ayrılmaz parçası olan bilim ve teknolojiyi arayıp bulmamızı emreden KURANI KERİMDE 600’den fazla ayet vardır. Türk tarihi sadece fetihlerden oluşmuyor. Bilim, teknoloji, sanat alanlarında dünya medeniyetine katkıda bulunmuştur.

Nuri Demirağ ilk uçak mühendisimiz Selahattin Alanı ortak ederek uçak inşa etmeye başladı. 17 Eylül 1936 Beşiktaş’ta bir ARGE atölyesi açarak işe başladı. Nuri Demirağ NU.D 36 (1940), NU.D 38 (1944) yıllarında Türk malı uçaklar yapar. Bu uçaklar Amerikan yapımı uçaklarla boy ölçüşebilecek niteliktedir. THK, Beşiktaş’taki fabrikaya ilk olarak 65 adet planör, sonrasında 10 adet başlangıç eğitim uçağı sipariş etti. Planörler, 1937-1938 yıllarında tamamlanarak teslim edildi. Türkiye’de olduğu kadar yurtdışında da büyük yankı uyandırmıştı. Hele çift motorlu, barışta yolcu uçağı, savaşta istenildiği zaman eksiksiz bir bombardıman uçağı görevini yerine getiriyordu Türklerin kendi uçaklarını kendilerinin yapması belli başlı uçak fabrikalarını endişelendiriyordu. İngiliz ve Almanlara göre Amerika’nın endişeleri daha büyüktü. Ancak Atatürk öldükten sonra bu alana ilgi azalmış ve devlet desteğini çekmiş Amerika’nın Türkiye’ye uçak satması için önder olan kişi Ahmet Emin Yalman Acenteliğidir. 1939’da THK, sipariş ettiği 65 adet uçak zamanında teslimat yapılmaması gerekçeleriyle sözleşmeyi feshetti. Uçak fabrikası Atatürk’le kuruldu, 1950’de kapandı. İzmir İktisat kongresinde alınan kararlar çok önemliydi. Çünkü orada alınan kararları şimdi (20. Yüzyılın sonundan itibaren) Dünya kabul etti: karma ekonomi, çeşitli alanlarda kamu ve özel sektörün Optimal oranlarının göstergesidir. Günümüzde yaşanan Ekonomik sıkıntı gelirden çok harcama yapmadan kaynaklanmaktadır. Muasır medeniyet seviyesi ulaşmak için etkin bir araştırma geliştirme (AR-GE) sisteminin alt yapısını yapmak ve Ekonomiye katma değerli mal üretmekten geçiyor, AR GE yatırımları gelişmediği sürece Muasır medeniyet seviyesine ulaşmak hayal olur. İslam bilgini GAZALİYE göre muasır medeniyete dini ibadetle ulaşmak ancak mümkündür. KUR’AN-I KERİM’DE 600’den fazla ayet vardır teknoloji ara bul ve geliştir hükmünde, günümüzde eğitim sistemi nasıldır?

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?