BİR ZAMANLAR BİZDE GENÇTİK VE İDEALİST ÖĞRETMENLERDİK |
Vay be!
Neredeydik;
Nereden nerelere geldik…
Düşünüyorum da;
Biz bunca yılı hangi arada tükettik?
Hadi tükettik tüketmesine de;
Doluya mı, yoksa boşa mı kürek çektik?
Öyle ya;
Köy öğretmeni olmayı tercih etmişsin…
Tepeden-tırnağa idealistsin…
Köylünün seni sevip-sevmemesini hesaba katmadan;
Bütün öğrencilerini hiçbir ayrım yapmadan hepsini sevmişsin…
Yani, onlarla adeta bütünleşmişsin…
Hem de öylesine bütünleşmişsin ki;
Öğrencilerine bir sözcük fazla öğretmeyi düşünüyorsun…
Öğretebilmek içinde, sürekli bir şeyler araştırıp duruyorsun…
Ve daha sonra da yeni bir şey öğretirsen onun mutluluğunu yaşıyorsun…
Hatta salt bir şeyler öğretmekle kalmıyorsun;
Birdenbire onların seviyesine inerek adeta çocuklaşıyorsun…
Kimi zaman öğlen teneffüslerinde futbol veya voleybol oynuyorsun..
Kimi zamanlar da ‘Mendil Kapmaca’ koşuşturması yapıyorsun…
Vesaire, vesaire…
Şu an düşünüyorum da;
Şimdi ne top koşuşturacak halimiz kalmış…
Nede ‘Köşe Kapmaca’ oynayacak takat kalmış…
Neden böyle düşünüyor ve böyle diyorum?
Nedenini hemen söyleyeyim;
Bu ara sağlık sorunlarım nedeniyle pek dışarı çıkmıyorum…
Ve can sıkıntımı gidermek içinde;
Ya, kitap okuyorum, yada eski fotoğrafları karıştırıyorum…
Ve geçmişe ait anıları depreştirmekte doğru mu yapıyorum?
O günleri, bugünkü yaşlı görüntümle mukayese ederek kendi moralimi kendim mi bozuyorum?
Doğrusunu söylemek gerekirse; onu da pek bilemiyorum…
Ama ne yalan söyleyeyim;
O, ele-avuca sığmaz günlerimi siyah-beyaz fotoğraflar yoluyla da olsa, yine de mutlu oluyorum…
Örneğin;
Bundan 52 yıl önce öğretmenlik yaptığım Meşeliyatak Köyü İlkokulunun bahçesinde çekilmiş siyah-beyaz fotoğrafı görünce, birdenbire ‘bir ışık hızıyla’ o günlere dönüp -geçici de olsa- yine de çok mutlu olduğum gibi…
Hani;
Acılar paylaşınca azalırmış…
Mutluluklarda paylaştıkça çoğalırmış ya…
Bende bu söylenceden cesaret alarak;
Sizlerle bu gençlik yıllarımdan kalma siyah-beyaz görüntüyü hoşgörülerinize sığınarak paylaşayım istedim…
Hoş gürele…