Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
BİRİKİMLERİNİ SANDIKTAN ÇIKART ÖĞRENDİKLERİNİ ÇEVRENE ANLAT
  • 0
  • 446
  • 21 Aralık 2022 Çarşamba
  • +
  • -

Anlat ki;

Yaşadığın o siyah-beyaz günleri bilmeyenlerde öğrensin…

Unutanlarda senin anlatımınla bilgilerini tazelesin…

Sakına sakın;

“Biz artık çok yaşlandık, bu işi gençlere bıraktık” gibi klasik gerekçeler öne sürmeye kalkmayalım…

Yoksa gençler bize haklı olarak sorar;

“Bıraka bıraka bize bu matah dünyayı mı bıraktınız?”

“Bizlere bu dünyayı bırakmak için geçmişte hangi mücadelenin içinde yer aldınız?” diye sormaz mı?

Geçmişte neler vardı?

Var olanlar nasıl kayboldu?

Bari onları anlatında, günümüzle kıyaslayalım ve mukayese edelim” derse haklı olmaz mı?

‘Tabi ki haklı olur’ diyorsanız;

O zaman şu yaşlılık psikolojisini ve sendromunu bir tarafa bırakalım..

İyi-kötü, bilgi dağarcığımızda ne kaldıysa, başta kendi çocuklarımız, torunlarımız olmak üzere, çevremizdeki gençlere anlatalım…

Ve unutanlar varsa da onlara yeniden anımsatalım…

Örneğin;

Siz bakmayın günümüzde sağdan-soldan uçak almak için dilencilik yapmaya çıktığımıza…

Bu ülkenin kurucuları;

Cumhuriyet daha üç yaşındayken 1926 yılında Kayseri’de ‘Uçak Fabrikası’ kurdu…

Ve kısa bir zaman dilimi içerisinde 7 ayrı modelde 121 adet uçak ürettiğini ve uçak yapamayan ülkelere dış-satım yaptığını anlat…

Eğer bildiği halde unutanlar varsa;

“Siz bakmayın bugün bizim dışarıdan döviz akıtarak ilaçları en pahalı şekilde aldığımıza…

Siz bakmayın ‘korana aşısı’ almak için Çin devletinin kapılarında dolaştığımıza ve gözlerinin içine baktığımıza…

Bu güzelim ülke 1938’li yıllarda;

Kolera hastalığından ölüm döşeğinde yatan Çin’e bu ülkenin kendi ürettiği ‘kolera aşısını’ gönderdiğini anlat…

Ve 2. Dünya savaşının patlak verdiği günlerde;

Bugün ilacını dışarıda arayan bu güzel ülkemiz ‘tifo-tifüs-difteri- tetanoz ve boğmaca gibi ilaçları kendisinin ürettiğini anımsat…

1932 yılında kurulan Halkevlerinin hangi çalışmalar yaptığını belki gençler öğrenmemiş olabilirler…

Onlara; Okuma-yazmanın ve okuma alışkanlığının bir an önce yükselmesi için nasıl köy-köy, kasaba-kasa dolaştıklarını anlat…

Hatta o yoksul günlerde;

Halkevlerinin sanat alanında tiyatro, müzik ve el-sanatlarını nasıl önemsediğini ve Halkevlerinin bünyesinden çıkan ünlü sanatçıların kimler olduğunu bir kez daha anımsat…

Önce büyük coşkularla ve sevinçlerle açılan Köy Enstitülerinin nasıl bir öğretmen yetiştirdiğini…

Eğitim felsefesi olarak; “Eğitim üretim için yapılmalı” denildiğini…

Bu felsefenin içeride ve dışarıda birilerini nasıl rahatsız ettiğini…

Ve daha sonrada bir daha açılmamak üzere kapılarının nasıl ve niçin kilitlendiğini anlat…

  1. Dünya savaşının bitiminde;

Marşal yardımının hangi amaçları hesap ederek ülkemize girdiğini…

Neden bize “bundan sonra siz üretmekten vazgeçin, biz sizlere ne lazımsa veririz” diyerek, bizi nerelere taşıdığını anlat…

Unutanların ‘var’ olabileceğini hesap ederek;

O tarihlerde NATO’nun üyesi olmadığımız gibi, neden gönüllü olarak Kore’ye asker gönderdiğimizi ve kaç kişinin öldüğünü ve sakat kaldığını bir kez daha anımsat…

Günümüz geçlerinin bazıları hiç bilmeyebilirler…

Belki bilenlerde yanlış öğrenmiş olabilirler düşüncesinden hareketle;

Cumhuriyet döneminin en özgürlükçü sayılan 1961 Anayasasını uygulamamak için kimlere ‘bol geldiğini’ anlat…

Ve uygulamayanların tam tersine;

‘Anayasasının uygulanmamasından şikayet eden gençleri ‘anayasayı ortadan kaldırmakla’ suçlanan gençlerin ‘Darağaçlarına’ çıkarılarak asıldığını bir kez daha anlat…

‘Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür’ sözünü göz önüne alarak;

’24 Ocak Kararları’ denilen ‘kararları’ kimin çıkarları için alındığını?

Ve ardından 12 Eylül Faşist darbesinin kimleri tasfiye etmek için yapıldığını anlat…

Kamuya, yani milletin kendisine ait olan fabrikaların ve ‘KİT’ başlığı taşıyan tüm kazanımların neden ve kimlere peşkeş çekilerek satıldığını bir kez daha anımsat…

Kısacası;

Birikim ve deneyimler gençlerden çok yaşlılarda olacağına göre…

Hiç kimse ‘yaşlılığını’ öne sürerek birikimlerini saklamasın…

Sakladığı sandıktan çıkarsın…

O günleri yaşamayan veya bilmeyen gençlere anlatsın…

Anlatsın ki; geçmişle-günümüzü doğru mukayese yapsın…

Sohbetimizi Rıfat Ilgaz’ın ‘AYDIN MISIN’ şiiriyle bitirmek istiyorum;

“Kilim gibi dokumakta mutsuzluğu

Gidip gelen kara kuşlar havada

Saflar tutulmuş top sesleri gerilerden

Tabanında depremi kara güllelerin

Duymuyor musun?

Kaldır başını kan uykulardan

Böyle yürek böyle atardamar

Atmaz olsun

Ses ol ışık ol yumruk ol

Karayeller başına indirmeden çatını

Sel suları bastığın toprağı dönüm dönem

Alıp götürmeden büyük denizlere

Çabuk ol!

Tam çağı işe başlamanın doğan günle

Bul içine tükürdüğün kitapları yeniden

Her satırında buram buram alın teri

Her sayfası günlük güneşlik

Utanma suçun tümü sende değil

Yırt otuzundan sonra aldığın diplomayı

Alfabelik çocuk ol…

Yollar kesilmiş alanlar sarılmış

Tel örgüler çevirmiş yöreni

Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende

Benden geçti mi demek istiyorsun

Aç iki kolunu iki yana

KORKULUK OL…

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM